1. Basım 2013
322 Sayfa
Topkapı Sarayı'nı daha önce 1 defa gezmiş fakat harem dairesi tadilatta olduğundan girememiştim.
Bu yıl , bildiğiniz üzere , Osmanlıca derslerinde alan çalışmaları yapıyoruz , bunlardan biri de Topkapı Sarayı'na idi.
Ve işin güzel kısmı Harem dairesi açıktı, gerçi tam açık demek doğru olmayabilir , kısmen açıktı.
Saray hayatını ilginç bulmuşumdur her zaman , sadece Osmanlı'da da değil , Çin , Kore , Japon ve İngiliz saraylarını da ilginç bulurum .
Bu gezinin akabinde Saraylar ile ilgili bir kitap okumak istediğimde , sipariş ettiğim sitede ilk önerilenlerden biri bu kitap oldu.
Aslında o dakika anlamalıydım ve fakat anlayamadım.
Kitaba başladıktan sonra , Yazar'ın notu dikkatimi çekti , kendisine , "Tarihi Sevdiren Adam " derlermiş.
Biraz ilerleyince Mustafa Armağan okuyormuşum hissi oluştu bende , tam böyle düşünürken , yazar kendisinden "Sevgili Dostum" diye bahsetti ki bende fena halde jeton düştü ama fikir edinmek adına, her pencereden manzaraya bakmak lazım diyerek kitabı okumaya devam ettim.
Pek çok yabancı yazardan alıntılar yapmış Osmanlı Yaşamı için yazar , hepsini not aldım , ömrüm vefa ederse onları da okumak isterim.
Kitabın en enteresan tarafı Cellatlar kısmı. Bilmem neden ?
Yazara göre , "Böyle bir ortamda diktatörlüğün herhangi bir versiyonunun yeşermesi neredeyse imkansızdır . Zaman zaman diktatöryal yansımaları olan bazı uygulamalar ise , bugünün anlayışı ile değil, dönemin zaruriyetleriyle birlikte düşünülmelidir."
Şimdi ben her şeyi anlıyorum , ecdat savunma mekanizması diye bir şey mevcut insanlarda kabul ediyorum fakat bu savunmayı yaparken daha dikkatli olmak zorundayız.
Kabulleniş; sorumluluk almak değildir .
Tarihi gerçekler, yumuşatılarak anlatılmaya çalışılmaması gereken , realiteler olmalıdır.
Olmuşsa olmuştur , o dönem yapılmış şeylerin şimdi savunulması, başka yerlere çamur atılmaya çalışılması bir yerde komik duruma düşürebilir insanları .
Bu sebepten tarihte her mevzuyu aklamaya çalışmamalı , olduğu gibi yazmalı insanlar , bunu yazdılar diye kimse onları yapılanlardan mesul tutmayacak , hakikatler de bu şekilde su yüzüne çıkacaktır. .
Avrupa Saraylarında da şunlar şunlar olmuş diye bizimkilerin yaptıkları haklı olmuyor yani , varsa bilginiz bir kitap ta Avrupa Saray Hayatını yazarsınız , biz de oralarda neler yaşanıyormuş okur , öğreniriz .
Netice olarak , Bahadıroğlu da , arkadaşı Mustafa Armağan gibi gözümde tarih yazarı değil, tarihi masal/kurgu yazarı olarak yerini belirlemiş oldu.