25 Haziran 2015 Perşembe

56-GEL DERSEN HER ŞEYİ BIRAKIP GELİRİM...YETER Kİ GEL DE- ALBERT ESPINOSA

Çeviri:Zeynep Heyzen ATEŞ
1. Basım 2014
238 Sayfa


"Çocukken kaybolursan büyüdüğünde kaybolmazsın."

"Büyümek, acıyla arama mesafe koymaktı.
Büyümek , her şeyi çekilebilir kılacaktı. Çünkü onlardan uzaklaşacaktım; ölümlerini , cenazelerini ve ailemi kaybetmenin verdiği acıyı unutmak kolaylaşacaktı."

"Gülmeyi unutmak, hangi yaşta olursanız olun affedilemez bir suçtur. Çocukluktaysa en büyük günahlardandır."



*****************

Yine ismiyle beni etkileyen kitaplardan biri.

Kitabın içeriğinde anlatılanlardan çok , bölüm aralarına yerleştirilmiş sözlerden etkilendim.

Her ne kadar içeriğinden etkilenmedim dediysem de , aslında yazarın tarihi sıralamadan bağımsız , aklına geleni anlattığı bu kayboluş ve kendini buluş hikayesi enteresan.

Şimdi artık büyümüş olan kahramanımız , hem çocukluğunda kendini buluşunu hem de şimdiki zamanda kendini arayışını konu edinmiş kendine .

Hoyratça kullanılan sayfalar ile aslında çok rahat 100 sayfaya sığabilir hikaye.

Okuması , anlaması kolay fakat bir o kadar manidar hikayeyi , sırf konu başlıkları için bile okusanız olur.


Yazarımızın oldukça acılı geçmiş bir çocukluğu var. Bu sebepten eğer yazar kimdir diye bakıp okursanız kitabı , etkilenmemeniz imkansız.






23 Haziran 2015 Salı

55-REİS- SONER YALÇIN/DOĞAN YURDAKUL

GLADIO'NUN TÜRK TETİKÇİSİ

1. Basım 1997
20. Basım 2003
55. Basım 2014



Soner Yalçın okumayı seviyorum .

Her bitirdiğim kitabından sonra kitapta geçen dipnotlardaki isimler ve kitaplar hakkındaki cehaletim pekişmiş oluyor.

Ne kadar az şey bildiğimi bir kez daha anlatıyor bana , Yalçın'ın kitapları.

Bu kitabı Doğan Yurdakul ile birlikte yazmış.

1997 'de basılmış kitap , bana okuma sırası gelene kadar 20 yıl geçti üzerinden .

Fakat kitap bittiğinde açık söyleyeyim ben de bitmiştim.

 Eskiden inandığım ,güvendiğim pek çok birime/kuruma  ne zamandır kuşkuyla yaklaşmaya başlamışken , artık dehşete kapılıyorum.


Kitapta Abdullah Çatlı'nın hayatı anlatılıyor dense de, bana göre bir Türkiye gerçeği var .

Ve bırakın sağı-solu , bu kitabı okuduktan sonra bir daha anlıyorum, dünyada can almak ne kadar kolay .

Can alan kişiler;

İdeoloji , para, uyuşturucu , adına türlü bahaneler bulmuş olabilirsiniz yapılanların , bana sorarsanız , yalnızca KATİLsiniz.


Her satırına sorgusuz sualsiz inanmak olmaz tabii ki, bunun için dipnotlarda geçen yazar ve kitap isimlerini de not etmiş bulunmaktayım.

22 adet kitap ismi not etmişim , sadece bu kitaptan.

Sanırım Soner Yalçın'ın kitaplarını ve onun kitaplarında kaynak gösterilen kitapları okumak için bile kalan ömrüm vefa etmeyecek.






21 Haziran 2015 Pazar

54-GECEYARISINDAN SONRA- TESS GERRITSEN



Çeviri : Özlem GÜLTEKİN
1. Basım 2014
335 Sayfa


Tekrar etmiş oluyorum kendimi ama , blogu takip etmeyenler için ufak bir not :

Eylem, yani ben, tam bir Tess Gerritsen bağımlısıdır.

Aslında tıbbi - gerilim türünü daha çok yakıştırsam ve seri kitaplarını daha çok sevsem de yine vazgeçemiyorum tek kitaplarını okumaktan.

Aynı tadı almıyorum falan diye şikayet ederim her zaman , bu kitapla kırılıyor bu tip sabit fikirli hallerim.

Sadece polisiye ama güzel .

Şimdi düşünün,

iki aydır evlisiniz , bir gece telefon çalar ve kocanızın ölüm haberi gelir.

Polisiye kısımda bu kocaya ne olduğu araştırılmakta.

Bana sorarsanız Tess ablanın tek kitap olarak yazdığı polisiye türünde; kendini aştığı nadir kitaplarından biri.

Bazı yerlerde iyi coşmuş falan dedim ama yine de sevdim.

Bir de şu aşk meşk işlerini bu kadar karıştırmasa şu polisiye kısmına , yani aşk olsun olmasın değil de , beyaz dizi kıvamına gelmesin istiyorum.

Neticede polisiye yazıyorsun güzelim , yani zaten mevzu heyecanlı daha fazlasına gerek var mı :D

Neyse , yeni bir çeviri kitabı var , benim rafımda henüz yer almamış , şimdi daha yeni okudun falan diyorsunuz ama edinmek için ölüyorum :D



20 Haziran 2015 Cumartesi

SİNEMA GÜNÜ -HAYATIMIN ŞARKISI / La Famille Bélier



Ne zamandır Sinema Günümüz için hiç yazı girmiyorum bloguma. İnstagram'da paylaşıp geçiyorum.

Kabul de ediyorum ; işin kolayına kaçıyorum.

Bu yazı hem harika bir film olan Hayatımın Şarkısı , hem de  NEVİN için.

Önce;

bu hafta sinemaya ikimiz de bu film için gittik , fakat daha bilet alamadan bizim önümüzde bilet alan kişiye,  bilet veren bayanın "o film güzel değil , ona girme" demesiyle  şoka girdik .

Genellikle önceden araştırma yaparak girmiyoruz filmlere ki beklentilerimiz hüsran olmasın.

Bizim ulaşabileceğimiz sinemada , o hafta gelen filmlerin afişlerine bakıp karar veriyoruz filmlere.

Fakat o konuşma , daha film için bilet almamışken , birilerinin kötü demesi , ister istemez acaba mı dedirtiyor.

Fakat kararlıyız bunu izleyeceğiz.

Aldık biletleri , mısırları , kolaları ve girdik salona:D





Film başladı , en sevdiklerimden , Fransız yapımı , :D

Hem de alt yazılı;)

2 ya da 3 kişi var bizden başka salonda , çünkü genelde ilk seansa gideriz   :D

Acayip zeki esprilerle , başladı film .İlk yarı sürekli gülerek , ah şu an Fransa'da olmak vardı diyerek izledik.

Seviyoruz biz Fransızların aşk insanı olmalarını , kırsal yaşamlarını , tutkularını.

Bir de Fransızca'nın o vazgeçilmez tınısını.



2. yarı;
 bir peçete yetmeyen arkadaşıma peçete vererek ve ilk seansta izlenen filmde ağlarsam , alışveriş merkezindeki bütün gözlere hedef olmak istemediğimi kendi kendime telkin ederek(bir insan daha ne kadar çirkin olabilir diye düşünenlere, bknz . Eylem'in ağlamış hali) geçti.Gözlerim dolup dolup , içimde doyasıya ağlayamamanın eksikliği.

Ah bu film evde zırıl zırıl ağlayarak izlenmeli.

Ne kadar zamandır bu kadar etkilendiğimiz , böyle gülümsediğimiz ve hıçkırarak ağladığımız film izlememiştik.
Kesinlikle , şiddetle tavsiye ediyorum .

Muhakkak ama muhakkak , eğer sinemada izleyemiyorsanız bile atlamayın mutlaka izleyin , cd , net nerede olursa.

Filmde; liseli bir kızın,
duyma ve konuşma yetisi olmayan  ailesine, kendi tercihi ve tutkusu olan şarkı söylemeyi kabul ettirme mücadelesi var.

Aslında duyma yetisi olan fakat asla tutkularınıza ve isteklerinize saygı duymayan insanlarla yaşadığımız dünyada , tokat gibi bir film .

Hiç etkilenmedim diyen olursa , gelsin beni bulsun diyorum , o kadar kesin.



*******
Nevin için;

 finalimiz bu film mi olacak ?

Neredeyse 3 haftadır , her sinema için buluştuğumuzda buruk anlar yaşıyoruz , bu son filmimiz mi diye.

Nevin ile tanışmamız oğullarımız sayesinde oldu , onun oğlu Kayra  da Kerem ile aynı okula gidiyordu ve neredeyse 5. sınıfa kadar birbirlerine oldukça bağlılardı.

Sonra oğlanların yolları , okulları nedeniyle ayrıldı ama annelerine bambaşka bir yol hediye ettiler.

Sinema Günü.



9 yıldır tanış olduğum , son 5-6 yılın bütün okul dönemleri boyunca , hemen her hafta   beyaz ekran karşısında en az 2 saat birlikte oturduğum, sonrasında çay içerken, depresif suskunluklarıma , çoklukla boş laflardan ibaret gevezeliklerime tahammül eden biri.

Tek başıma karşıladığım bütün zorluklarda , her daim yanımdaydı.

O varken  bir kardeşim olmayışını hiç düşünmedim.

Şu hayatta sırtımı düşünmeden yasladığım , karşısında utanmadan ağladığım , kahkahalarla güldüğüm ," anlatabiliyor muyum" dediğim her seferinde , "seni benden iyi anlayan biri var mı acaba "diyen kişi.

Küçücük dünyama her defasında yeni ufuklar açan , benim gözümde"kendine güvenin"  tam karşılık bulmuş hali.

Çevremdeki kendini en çok yetiştirmiş , her şeyi yapabilirsin , yeter ki iste diyebilen ender kişilerden biri.


NEVİN,  Benim Sinema arkadaşım.

Artık 

 bu yıl oğullarımız 8. sınıfı bitirdi .

Nevin, Kayra'nın eğitimine İstanbul'da devam etme kararı verdi. 

Şimdi 9 yıl sonra , her hafta yaptığımız sinema günlerini yapamama ihtimalimiz söz konusu.

Her ne kadar , biz istedikten sonra , mesafeler engel olamaz deyip teselli etsek te birbirimizi , biliyoruz ki bu sıklıkta görüşebilmek çok zor.

Belki de bloga girdiğim son sinema günü yazım olacak bu, istedim ki bu tarihle kalsın hatıramda.









18 Haziran 2015 Perşembe

53-ATUAN MEZARLARI- URSULA K. LEGUIN


YERDENİZ II
Çeviri:Çiğdem Erkal İPEK
1. Basım 1999
6. Baskı 2014
151 Sayfa



Yerdeniz serisinin 2. kitabı. İlk kitabın yorumuna ŞURADAN bakabilirsiniz.

İlk kitap bir nevi genel bakış ve girizgah  olduğundan daha detaylı ve zorluydu.

Fakat bu , ah bu , bilmem ki bütün seri bu kitap gibi devam eder mi?

Bayıldım , resmen bayıldım.

Yazarın Mülksüzler  adlı kitabından sonra , kesinlikle bütün kitaplarını okumak istemiştim . Şimdi Atuan mezarlarını okuduktan sonra , o kadar beğendim ki , seri kitapları okurken koyduğum 'arada başka kitap oku' kuralımı hemen bozasım var .

O ne güzel anlatımdır.

Ne keyifli bir hikayedir.

Ne heyecan vericidir.

Sanırım aşık oldum Ursula k. LEGUIN'e.

Gerçekten.

Kitabı ; arka kapakta yazarın yazdığı gibi ister imgeleri cinsellikle bağdaştırarak okuyun , isterseniz benim gibi hiç bağdaştırma falan yapmadan okuyun .

Ama bu yazarı okuyun .:D

Kitabın içinden bir satır bile yazmıyorum , heyecan dorukta okumanız açısından :D


16 Haziran 2015 Salı

52- GECEYARISI ÇOCUKLARI- SALMAN RUSHDIE

Çeviri: Aslı BİÇEN
1. Basım 2000
492 Sayfa


"Anlatacak öyle çok hikaye var ki, bir sürü, birbirine geçmiş bir hayatlar olaylar mucizeler yerler rivayetler bolluğu, olanaksızla olağanın son derece yoğun bir karışımı! Ben bir hayat yutucusuyum ve beni tanımak için , bir tek beni tanımak için sizin de bütün hepsini yutmanız lazım."

"belki de insan büyük kalabalıkların arasında birey olarak kalmak istiyorsa kendini biraz groteskleştirmeli."

"Öğrendim ; hayatımın ilk dersi; kimse sürekli açık gözlerle dünyaya tahammül edemez."

"Bir tek hayatı anlayabilmek için bütün dünyayı yutmanız lazım."

"Soruyorsunuz: Bunlar on yaşında mı?

Cevap veriyorum: Evet, ama.

Diyorsunuz ki: On ya da neredeyse onbir yaşındaki çocuklar bireyin toplumdaki yerini tartışır mı?Ya da sermayeyle emeğin düşmanlığını? Tarımsal ve endüstriyel bölgelerin iç gerilimleri açıklanıyor muydu?Ya da sosyo-kültürel mirastaki çatışmalar?Dört bin günlük bile olmamış çocuklar kimliği ve kapitalizmin iç çatışmalarını mı tartışıyordu? Daha yüz bin saatlik bile olmamışken Gandhi ve Marxlenin'i, iktidarla iktidarsızlığı mı kıyaslıyorlardı?Kolektivite bireysellikle karşıtlaştırılıyor muydu? Tanrı Çocuklar tarafından öldürülmüş müydü? İddia edilen mucizelerin doğru olduğunu  varsaysak bile çocukların sakallı koca adamlar gibi konuştuklarına inanabilir miyiz?

Diyorum ki:Tam da bu kelimelerle konuşmuyorlardı; hatta hiç kelime kullanmadan, düşüncenin daha saf diliyle konuşuyorlardı; ama evet , temelde sözü edilen bunlardı; çünkü çocuklar yetişkinlerin zehirlerini akıttıkları kaplardır, bunu da bizim yerimize yetişkinlerin zehiri yapıyordu."

*******************

1981 Booker
1982 James Tait Black
1993 Booker of Booker

ile RUSHDIE'ye dünya çapında ün kazandıran kitaptır .

Hindistan tarihi ve politikasına eleşetirel yaklaşımı nedeniyle Hindistan'da yasaklanmıştır.

Ben yazarla aslında 1988 yılında çıkardığı Şeytan Ayetleriyle tanışmak istemiştim .

Şeytan Ayetleri aynı zamanda yazara Humeyni tarafından ölüm fetvasının verildiği kitaptır.

Ne yazık ki nette hiç baskısını bulamadım , 2014 Beyoğlu sahaflar  fuarında gezinirken, tesadüfen bu kitabını gördüm , açıkçası o kadar çok okumak istediğim yazarın hangi kitabı olsa alacaktım ne ki bu kitabı olması daha da cazip geldi.

Çünkü hem yazarla bir kitabıyla tanışmak  hem de bu kitabın yasaklı  bir kitabı olmasını istiyordum.

Kitap gerçek bir mucize.


Dünyada  magic realism diye anılan bir tür. 

Kitap mı okuyorsunuz , film mi izliyorsunuz , hayal mı kuruyorsunuz yoksa düş mü görüyorsunuz belli değil.

Hindistan yakın tarihi hakkında da fikir ediniyorsunuz bu arada, pek çok bilinmeyen detayla.

492 sayfa olduğuna da bakmayın çok rahat 1000 olurmuş , mini mini puntolarıyla , hiç olmayan satır aralarıyla , asla yer verilmeyen kenar boşluklarıyla ve hatta arada unutulan noktalama işaretleriyle ciddi anlamda sığdırılmaya çalışılmış bu 492 sayfaya.

Otobiyografik kısımlar da var , hayal alemine yolculukları da , tarih te var içsellikte , kısaca kitapta yok yok .

Ve fakat asla kolay bir kitap değil , ne okunuşu ne de anlaşılabilirliği için bu tanımı kullanabilirim.

Sizi ciddi anlamda zorlayacak bir kitap istiyorsanız , kaçırmayın .







4 Haziran 2015 Perşembe

51-DERİN MAVİ- DEEP TONE


1. Basım 2015 
145 Sayfa

*Oysa Belki

En güvercin beyazı şiirlerimi 
sana yazacağım 
ünlem olmayacak hiç

*Şiirler de Kaçar Yıldız Gibi

Çalkalansın şiirler 
suskun dudaklarımızda
ve
yağmur altında kurumasın 
kirpiklerimizdeki yalnızlık

*Ekinoks

Sen de gel 
güneşin aşkı olamadık
yağmurun aşkı olalım

*Günışığında Yıldızlar

Alacakaranlıkta bir ateş topunu 
geceyarısında güneşi beklemek gibi
beklemek şafakta ilk öpücüğü
fısıldamak ismini
ormanda rüzgarın fısıltısı gibi

*Kendini Sen Sanan Şiir

Ayaklarını suya sok bu şiirden 
okurken kalbin serinlesin
uykudan önce oku 
 belki sen de düş görürsün

*********************

Yazarın ilk kitabını okuduktan sonra kitap hakkında değil de yazar hakkında bir şeyler yazmıştım.

Kitabın yazarı hakkında bilgi almak isterseniz , lütfen bir


Bu kitabı bitirdikten sonra ise artık kitap hakkında bir şeyler yazmak istiyorum;

Kitapta 41 şiir var ki yukarıda bazılarından satırlar paylaştım.

Fakat kitap yalınızca şiirlerden oluşmuyor.

41 de kısa hikaye var .

41 kere de maşallah :D

Yazarın hikaye yazdığını biliyordum fakat şiir yazdığından haberdar değildim.

Bu kitapla kaleminin şiirde de iyi olduğunu görmüş oldum.

Şiirin her dizesi vurucu olmayabilir fakat içinde etkili satırlar muhakkak olmalıdır kalıcı olabilmesi için ki yazarımız bunu başarabilmiş.

Öyküleri ise, aslında O'nun öykülerinin yıllardır okuyan biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki gerçekten güzeller.


Tek kusuru var kısa olmaları .

Tabii bu benim için kusur , bazı okurlar için ise kitabı cazip hale getiren bir özellik.

Deep tone'dan uzun hikaye ya da roman bekliyorum ve bunu her fırsatta dile de getiriyorum , çünkü hemen her hikayesi tadı damağımda kaldı dedirtiyor.

2. kitabını okuduğum yazarımıza , yazın hayatında başarılar diliyorum , okuru çok olsun.

3. kitabını da sabırsızlıkla beklediğimi belirtmek isterim.

Yazarımızın diğer yazılarına kişisel blogundan da ulaşabilirsiniz , bunun için ise alttaki isme tıklamanız yeterli olacaktır;


**Not: Deep selam arkadaşım bu satırlar da senin için.

Bloggerda senin gibi birini tanıyacağımı söyleseler inanmazdım , sanal adı üzerinde içinde yalan olan bir alem.Ne ki sen tanımadan sevdiğim blogdaşlarımdan birisin , umuyorum ki yazıların gibi dostluğun da daim olsun.

Belki öylesine başladığın , plan program yapmadan giriştiğin bu hobi sana hayatındaki en güzel kalıtları bıraktı , umudum devamının da gelmesi yönünde.

Biliyorum ki hayatında en çok istediğin şeylerden biriydi yazdıklarının kitap olabilmesi.

Azmine , istikrarına hayranım. 

Bütün istediklerinin olduğu bir yaşam dilerim , en güzelinden olsun her istediğin...

Yazın yolculuğun, bol okurlu olsun, kitaplarını çok satanların arasında görmek kısmet olsun bana da .

Sevgiyle hep...





2 Haziran 2015 Salı

50-SONUNCU -TAHSİN YÜCEL


1. Baskı 2010
330 Sayfa


Öyle bir kitap düşünün , öyle bir kitap ki; tek büyük harfi ilk tümcesinin başında , tek noktası ise 24.718 'inci sayfasının sonunda olsun. 

Yazılması 40 yıl alsın.

İsmi de Serencam olsun.

Sonuncu; Serencam'ı   , yazarının ve çevresindekilerin hayatlarını anlatmakta ama ne anlatım.

Bir kere kitap 330 sayfa ama rahat 660 sayfa da olabilirdi çünkü puntolar oldukça küçük ve sayfalar bir hayli tutumlu kullanılmış. Bu hem beğendiğim hem de okurken beni zorlayan bir düzen.

Kitabın geçtiği tarihler de sanıyorum 1950 ve 60 yıllar olabilir , büyük bir Fransız hayranlığı ve Hariciyeci dededen kalma malların satılarak bir mirasyedi hayatı sürülmesinden edindiğim kanı bu.

Kitaplara şekil açısından yaklaşılması ; Serencam'ın bir türlü tam olarak okunamamasına- yani başlayıp tamamını okuyan kimse yok kitabı-   rağmen bütün dünyada görsel olarak ilgi çekmesiyle anlatılmaya çalışılmış.

Tahsin Yücel 6 ayda yazmış kitabı.

Türkçeye hakimiyeti , bazen gerçekten karakterlerdeki bezginliği hissettirmesi harika.

Üslup ve işleyiş hemen her klasikte olduğu gibi ağdalı fakat vazgeçilemez.