30 Aralık 2021 Perşembe

MODERN İSKANDİNAV ŞİİR ANTOLOJİSİ - ÖZKAN MERT

    Özkan Mert'in Gece Güneşi alt başlığı ile hazırladığı kitabın; ilk baskısı 2014 yılında, Yitik Ülke Yayınları tarafından, 128 sayfa olarak yapılmıştır.

" Anladım ki sonunda, 
Günler gerçekten sinsi 
Ne kadar bakınsam da
Kalmamış hiçbir izi."
(Dipak Mazumdar)

    Kitap bir "antoloji" olarak düzenlenmiş, Nordik şairlerin hem kısaca hayatlarından bahsedilmiş hem de şiirlerinden örnekler serpiştirilmiş.  Kitapta yer alan 10 şairin isimlerini bu postta yazmaya karar vermiş ve kısaca notlar almıştım fakat bilmiyorum neden şu anda bu satırları yazarken vazgeçtim bu hevesimden. Belki bir başka zaman...

    Yukarıdaki paragrafta Nordik şair demişim fakat  Norveç, İsveç, Finlandiya, Danimarka gibi ülkelerin şairlerden teşekkül etmediğini kitabın belirtmem şarttır. Aynı zamanda başka coğrafyalarda doğmuş olsalar da sonrasında bir şekilde yolları Nordik ülkelerle kesişmiş ve 90'lı yıllarda bu ülkelerde eserler vermiş sanatçıları ve onlardan satırlara yansıyanları da barındırıyor kitap. Okumak isteyenler lütfen kitabı edinsin hadi edinemedi bir yerlerden eline geçirip okuyuversin. Çok çok 1 bilemedin 2 saat sürecek emin olun. 
    
    Bu kitabın yorumu yarına kalmasın istedim, aynı zamanda istedim ki, bugün Mavikalemdekiler blogunun sahibi Nagihan ile 2. yüzyüze buluşmamızı gerçekleştirdiğimizin notunu da düşeyim blogumun bir yerine. Nagihan ile coğrafi olarak bir miktar köşe kapmaca oynadık 10 yıl boyunca Trakya'da :D Bir türlü görüşememiştik sonra Ankara'da kavuştu yollarımız,  iyi ki...

     Gösterdiği dostluk, samimiyet için kocaman bir sağ olasın diyorum. Ankara'da en ıssız kaldığım zamanda uzanan bir dost elinin sıcaklığının adıdır Nagihan... Ben davranışta çok hissiyat belli edebilen biri değilim ama istiyorum ki Nagihan burayı okursa bilsin ki, Ankara'da geçirdiğim bu bir yılda bana sıcak gelen tek şey kendisi, umarım daim olsun arkadaşlığımız.
    
    Bir yıl daha bitiyor, geçenlerde Şule'nin de dediği gibi hayatımızdan 2 sene gitti ve ben artık daha fazlasına seyirci kalmak istemiyorum, artık bu hikayeye dahil olmak istiyorum.  2022 için bir çok plan yapıyor, bir çok hayal kuruyorum ama biliyorum ki ben o hayaller ve planlar ile boğuşurken Tanrı bir hayli eğleniyor. :)  (Bir İbrani ata sözüne göndermedir)
     
    Yarın, bu yılki bilançoyu da yayınlayıp bu senenin kapanışını yapacağım, kalın sağlıcakla kıymetli blog dostu arkadaşlarım. Kitaplar yoldaşınız olsun...









 

28 Aralık 2021 Salı

THE SILENT PATIENT - ALEX MICHAELIDES


"Somehow grasping at vanishing snowflakes is like grasping at happiness: an act of possession that instantly gives way to nothing." 


    "Mükemmel heyecan verir" diye tanıtılan,  Goodreads 'ta 4.13 ortalaması olan kitaba benim puanım 3.5⭐, bu puan neden düşük sorusuna verebileceğim en uygun cevap; hikayenin sonu. 

    Tabii ki size oturup sonunu anlatmayacağım , hımm denesem mi ki :D...

    Aslında hikaye neredeyse "mikemmele" yakındı, şaşırttı mı şaşırttı,  heyecan da verdi vermesine,  ilgi de çekti çekmesine... Bilhassa Yunan mitleri ile  Alcestis detayları süper uygun serpiştirilmişti ve fakat o son nedir öyle yani, bırak bazı şeyler yarım kalsın kardeşim. Nedir bu ille de daha da anlatacaklarım var derdiniz. 

    2021'de heyecanlı bir şeyler okuyamadıysanız ve tabii ki "hiiiç heyecan yok benim hayatımda yea" diyenlerdenseniz,  "elimden bırakamayacağım bir şeyler okumak istiyorum " diye ağlıyorsanız(!) kitabın oldukça hacimli bir kısmında emellerinize kavuşacaksınız, ha sonrası da pek tabii ki bana göre bir miktar gereksizse de, belki siz bayılacaksınız :D Bir şans veriniz rica ediciğim :)

    Bu ay, İngilizce kitap kategorisi de dahil bütün planladığım okuma listemi tamamlamış ve yıllık okuma hedefime de ulaşmış bulunmaktayım.  2021 'in son 3 gününde bir şey yapmadan öylece yatıp yuvarlanma(hem bir şey yapmayıp hem nasıl yuvarlanama eylemini yapmalıyım bilmesem de ) planlarım var, haydi bakalım henüz okuma hedeflerini gerçekleştirememiş arkadaşlarım kolay gelsin, yılın son günlerinde kitaplar yoldaş olsun sizlere... 

    Varyant varyant gelen "bağzı" başıbozuk virüsler uzak olsun hayatlarımızdan inş, bu arada bu virüsle henüz tanışmamış kaç kişiyiz bilmek isterdim, yazmak isteyenler lütfen yorum kutusunu ziyaret edebilir mi?

15 Aralık 2021 Çarşamba

GÖZYAŞI - LAUREN KATE

Epsilon yayınevinin 1. Basımını 2014'te yapmış olduğu Teardrop orijinal adı olan kitap 405 sayfadır. Bu kitabın yazarı aynı zamanda daha önceden çok okunmuş olan Düşüş serisinin yazarıymış.  Sanırım ben o seriyi de okumamışım. 

"Gerçek diye bir şey yoktur.  Sadece inandıklarımız ve reddettiklerimiz vardır."

Arka kapak yazısı diyor ki, bu kitaptaki öyle bir romantizm ki 
bir Romeo ve Juliet...
Bir Edward ile Bella...

Ben bu kitaptan ya da anlattıklarından şöyle kısaca bahsedecek olursam;
17 yaşındaki Eureka ana kahramanımızdır, annesiyle Miami havaalanına gidiyorlarken başlar hikaye. Sıradan bir Florida yerleşimindeki, sıradan bir lise öğrencisi iken hayatına bir anda, oldukça sıra dışı olayların/kişilerin dahil olmasıyla devam eder. Açıkçası 2. kitabı da varmış, bunu öğrenmeden önce sonucu konusundaki muallaklığı eleştirecektim fakat devam kitabının oluşu bu zevkten mahrum etti beni.
 
Kitap akıcı fakat tabii yaş itibariyle bana hitap etmedi pek, şimdi diyeceksiniz ki "kardeşim bunca ergen hikayesi okudun buna neden böyle tribal davranıyorsun ", ve fakat bazı kitapları okumak ya da o anlatılanları hayal edebilmek bazı zamanlarda gerçekten imkansız oluyor,  mesela bir fantastik hikaye bile ülkemin realiteleri karşısında  daha normal, daha inanılır, daha sıradan kalabiliyor. 

En baba distopyaları cebinden çıkarabilecek nitelikte şeyler  yaşadığımızı hissettiğimiz şu günlerde, sanırım bize bu tür kitaplardan daha sertleri ya da daha fantastikleri lazım hiç olmadı eser miktarda pudra şekeri lazım ki yaşananların gerçekliğini bir nebze unutalım. 

Çok yazılacak şey varsa da susayım, ve sağlık dileyeyim canım arkadaşlarım, cümlemize...

 Akıl başta , beden sağlığı ikincil olmak üzere 2022'den beklentilerimizin arasında yer alsın o halde. Sevgiyle kalın. 



 

9 Aralık 2021 Perşembe

ZAMİR - HAKAN GÜNDAY


    1. Baskısını Ekim 2021'de yapmış olan kitap 368 sayfadır.

"Gördüğüne inanmayanların ninnisi, 
görünmez olan her şeydi. "

    Ben Hakan Günday severim, kendisini tanımam ama bütün yazdıklarını şevkle okurum, ve   konuştuğum dilin yazarlarından biri olması da benim için kendisini özel yapar.  Yazdıkları genel olarak "yeraltı edebiyatı" diye tanımlanır bu demektir ki kalemi keskindir, serttir. 

    8 yıl sonra kitap çıkarmış olması, yıllardır kitap almıyor oluşum gerçeğini yalana düşürüverdi.

    Fakat, bakın bu fakat önemli, acaba Zamir için 8 yıl beklemeye değer miydi? Kabul şapkadan tavşan çıkarmasına gerek yok ama yani ille de zor olsun, ille de bağlantı bulunsun, ille de bu bağlantılar ne alaka olsun diye yazılmış intibaı verdi kitap. Zaten sanki kendisi de bu kitabı daha önce yazmış ta sanki 'eh artık bu masanın üzerinde daha fazla beklemesin' demiş gibi yeni bin yıla girişi anlatmış. Bu bin yılı, ben kitaba başladıktan sonra uzunca bir müddet 3000'e giriş  olarak düşündüm, kitabın diğer  okurlarının intibaını meraktayım :D 

    Ve yine fakat sevmedim demiyorum, zira yazan kaleme aşina olan okur, eski bir dostla görüştüğünü düşünüp ne anlattığına bakmaksızın anlattıklarından keyif alır. Özlemek böyle bir şeydir. Zamir de hayat hikayesiyle, sanki eski dostlara benzer izlerle girdi yaşamıma, aslında çok bilindik çok aşina ama benden çok uzaklarda yaşayanları izlediğim gibi okudum Zamir'i... Uzaktan... 

   Günday'ın stilini özlediğimden olsa gerek 3 günde okudum kitabı, bilinen bir lezzetin şekeri az gelmişi gibi bir tat bıraktı dimağimda, canı sağ olsun, bir sonraki kitabını okumaktan bu kadar ayrı tutmasın bizi.
        
    Sağlıkla kal sevgili okuyan, kitapla kal... 






 

5 Aralık 2021 Pazar

ŞEYLER - GEORGES PEREC

 


1. Basımı 1998'de yapılmış olan Les Choses, Fransızca'dan dilimize Sevgi Tamgüç tarafından çevrilmiştir.

    "Bir şeylerin, yaptıklarının önemli, gerekli, çok değerli olduğunu, korkak çabalarının onlar için bir anlam taşımadığını, gereksinim duydukları bir şey olduğunu, kendilerini tanımalarına, değişmelerine, yaşamalarına yardımcı olabilecek bir şey olduğunu kendilerine kanıtlamasını isterlerdi."


    2 bölümden oluşan anlatı roman olarak tanımlanmışsa da  bence bir uzun öykü de sayılabilir. 1960'larda Fransa'nın dahil olduğu 7 yıl savaşı döneminde, 2 sıradan üniversiteli Fransız'ın yaşam öyküsüdür anlatılan.  İlk bölümde Fransa'daki devrimci hareketlere katılmaları, arkadaş çevreleri ile yaptıkları mesleklerin sıradanlığını kırmaya çalışmaları, 2. bölümde Sfaks/Tunus'a uzanan hikayeleri ile aslında son olmayan bir son ile bitirilmiştir.
    Çok fazla "şey" kelimesinin kullanılmaması dikkat çekse de çok fazla "şey"den bahsedilmiştir; herkes tarafından önemli görünen aslında önemsiz şeyler ve insanların yaşamında bazen bu yaşamlara yön veren şeyler, aslında hedeflenen şeyler ile elde edilen şeyler bunların başında geliyor. 

    "En mutsuz insanların kendileri olmadıklarını söylüyorlardı.Belki de haklıydılar. Ne ki modern yaşam, başkalarının mutsuzluğunu yok ederken onların mutsuzluklarını göklere çıkarıyordu; ötekiler doğru yoldaydı."

    Kitabı sevdim diyemiyorum ama net olarak ta şuyundan hazzetmedim demek çok mümkün değil, 2 günde okumuş olmamdan sebep aslında enteresan bir şekilde akıcı yazılmış denilebilirse de kolay anlaşılabilirliği tartışılır.
    Yazarın önceki okuduğum kitabını pek sevdiğimden bir şans daha vereceğim muhtemelen kitaplarına... Siz de verin bence :D 
    Sevgiyle, sağlıkla, hoşça kalın arkadaşlar...

2 Aralık 2021 Perşembe

KURTLARLA YAŞAM- MISHA DEFONSECA

 


Zehra Gençosman çevirisi ile 1. Basımı 2013'te YKY tarafından yapılmış bu roman oldukça enteresan. 

"İnsanlar, hayvanlara yaptıklarını kendi türdeşlerine de yapıyorlar ve yaptılar da. İnsanları da aynı şekilde astılar. İnsan, yeryüzünün lanetli yağmacısı."

Konu malumunuz 2. Dünya Savaşı, konudan malum olduğu üzere Yahudi bir kahraman ve hayat hikayesi anlatılıyor kitapta, daha doğrusu 7 yaşında bir kızın Almanya, Polonya, Ukrayna'yı içine alan hayatta kalma mücadelesi.  Buraya kadar konu gayet bilindik, pek çok roman yazıldı üzerine fakat kitabı enteresan yapan burası değil,  yazar kendi hayatımı anlattım diyor kitap için yaptığı ilk röportajlarında, buraya kadar da bir sorun yok zira pek çok yazar o dönem hayatını konu etti zaten romanlarında...
Enteresan olan yazarın sonradan hikayenin kurgu olduğu söylemi. 1998 de benim gerçek hayatım bu dediği; 7 yaşında Yahudi bir çocuğun Belçika'da anne babasız kalmasını, hayatta kalma mücadelesini  anlatmışken , 2008'de itiraf ettiği üzere aslında 4 yaşında Katolik bir çocukken babası nazilerce alınmış ve konuşturulduğundan ötürü "hain" olarak damgalanmış. Bu sebepten de yazar bu kurguyu yaratmış ve bunu oldukça iyi pazarlayabilmiş.

"Pek çok soru soruyorum. Artık hangi duaları istiyorlarsa onları okuyorum, itaat ediyorum, evet ben, küçük dişi kurt. Yavaş yavaş insanların mimiklerini, ikiyüzlülüğünü öğrenmeye başlıyorum."

 Sanırım bu ikiyüzlülüğü kopya da edebilmiş reel hayatında yazar, zira Amerika dahil, Avrupa'nın pek çok ülkesinde toplantılara katılıp hıçkırıklarla bu kitapta anlattığı hikayeyi insanlara gerçek gibi anlatmış...

 Bu bilgileri XO yayınlarının sahibi B. Fixot kitabın sonuna eklemiş, keşke önsöz olarak konulabilseydi kitaba, "kurgu olduğunu bilsem de basardım kitabı" diyen yayıncının beyanını esas alsak bile kitabın konu ve inandırıcılık açısından okurda biraz hayal kırıklığı yaratması muhtemel.

 
Bu kadar spekülasyon yeter buraya, size söyleyebilecek olduğum şeylerden biri bence kitap kurgu da olsa gerçek te olsa gerçek olamayacak kadar fantastik.  Bu fantastik buraya uymadı ama uyan bi kelimem yok şu an için. 
 
Bu kelimeyi nasıl anlatsam, 7 yaşında bir kız çocuğu orta Avrupa'da tur üstüne tur atıyor hem de vahşi yaşamın içinde,  kurtlarla arkadaşlık ediyor, aç kalıyor,  ormanda kalıyor, asker öldürüyor, ve ailesini aramaktan asla vazgeçmiyor.  

İnanamadım anlatılanlara, mümkün olması çok zor şeyler.  Mesela kahraman 17 yaşında olsa muazzam bir ütopya ya da inanılırlık seviyesi yüksek bir biyografi olabilirdi fakat 7 yaş gerçekten çok zor. 

Kitap Gibi bloğunun sahibi Gül Hanım'ın hatırlaması ile farkına vardım ki; kitabın ya da hikayenin filmi de çekilmiş hem de 2021 yılında, ilgilenenler 

Yine de bütün bu anlattıklarıma rağmen merakınızı celbetti ise okuyun, sağlıkla kalın, hoşça kalın...


1 Aralık 2021 Çarşamba

KASIM 2021


Hiç beklemediğin bir sabah bir telefon çalar, ve sana sabretmeyi yeniden yaşatır ....

 DİZİLER 

Don't Say No için diyebilirim ki, asıl çift yerini yan çift almalıymış. Bir de daha uzun olabilecek yerlerin uzatılması gerekirken, gereksiz yerler niye sakız edilir bilen beri gelsin. 


Gökçe Bahadır muhteşem bi şey olmuş bu dizide, diyeceksiniz ki 'sanki eskiden değil miydi?' Eskiden de öyleydi ve fakat sanki her geçen zaman bu kadına hep iyi yönde dokunuyor. Ayrıca diğer bütün roller de iyi, konu malumunuz kırmızı çizgili fakat bence iyi bir iş olmuş , özellikle yerli yapımlar bence bu platformda kendini oldukça aşıyor. 
  Bir de hikayenin kahramanlarının gerçek oluşu...


NEREYE GİTTİM 

Memlekete gittik arkadaşlar, o sebepten de ayın son 5 günü ne kitap, ne spor, ne blogda bir hareket olamadı, sağlık olsun. 


Ergene her daim kötü kokuyordu,  fakat bu defa sanki olağanüstü, katlanılamaz kıvamındaydı. Ne söylesem az, hissetiklerim söyleyemediklerim içimde dağ gibi...Yazık benim canım yurduma...


KİTAPLAR 

Keşke daha çok okuyabilsem... Keşke şu konsantre olamama halinden kurtulabilsem...