31 Ocak 2016 Pazar

6-KEMİKLER ŞEHRİ- CASSANDRA CLARE

ÖLÜMCÜL OYUNCAKLAR I
Çeviri: Selim YENİÇERİ
1. Basım 2009
11. Basım 2015
574 Sayfa


"Sevmek yok etmekti ve sevilmek, yok edilecek olmaktı."


Kitap tahmin edebilceğiniz gibi Kerem'den .

Ben bu tür kitapları hep neler okuyor bu gençler diye merakımdan okuduğumu iddia ediyorum ya, bu defa size bir sır vermek istiyorum.

Bu kitapları okumak istememin bir diğer sebebi de okuma hızıma olan katkıları.

Evet 574 sayfa kitabı 2 günde bitirebilmek acayip motivasyon arttırıyor.

Gelelim kitaba ; Kerem seri kitapları  tek tek almayı tercih eder normalde , fakat bu kitabı okuduktan sonra gitti ve bütün kitaplarını aldı serinin.

Benim de radarlarımı açmama sebep oldu bu hareketi , ne bulmuştu da seriyi bir kerede tamamlamıştı!

Bütün yarım kitaplarıma , okunacaklarıma rağmen araya aldım , tahmin de ediyordum kitabın hızlı okunacağını.

Tahminim doğru çıktı ve iki günde bitti kitap , neresinde ne buldu bilmiyorum hala, zira kitapta bütün fantastik kahramanlar mevcut.

Kimler yok diye sormak lazım belki de .

Serinin diğer kitapları için ne zaman sıra gelecek bilemiyorum fakat akıcı , kafa dağıtıcı kitap okumak isteyenlerin ve fantastik dünya meraklılarının kaçırmaması gerektiğini biliyorum.

İçinizdeki ergen henüz sizi terk etmemişse de okuyabilecekler arasında yerinizi alabilirsiniz tabii.

Sevgiyle , kitapla kalın...




29 Ocak 2016 Cuma

5- SU- BUKET UZUNER

1-2. Basım 2012
Cep Boy 1. Basım 2014
422 Sayfa


Daha yazdan kalma zamanlardan biriydi üstteki fotoğraf çekilip , okuyorum diye paylaştığımda kitabı .

Kaç sayfasını okuyup kenara koydum bilmiyorum.

Bu yıl Ağustos- Aralık arasında geçen verimsiz okuma zamanlarıma inat yeniden sarıldım yarım kalan kitaplarıma , pek çoğunun okumuş olduğum yerlerini tekrar okuyarak.

Ve anladım yeniden , bir kitabı yarım bırakmak sevmemek değilmiş meğer .

Buket Uzuner bu güne kadar hep severek okuduğum yazar , yanıltmadı beni yine.

İlk seferinde yarım bırakılışı kitabın , beğenilmemesinden değil zamanın bana uymamasındandı.

Bayıldım Defne Kaman'a tek kelimeyle.

Hele Umay Bayülgen'in hastası oldum , belki etkisi altına girdim romandaki diğer kahramanlar gibi , kim bilir.

Ve Ümit Komiser ile yeniden o saf halini insanoğlunun hatırladım.

Belki biraz fantastik tarafıyla , hayal alemini yaşadım .

Velhasıl ben beğendim Su kitabını. Su gibiydi okumak , bazı yerleri ağır akan bazı yerleri ivmeye kapılan .

Ve öyle bir yerinde kaldı ki , 2. kitabı elimde olsa hiç beklemesem dedirten .

Bir de bu huyum var benim , seri kitapları ardarda okumak isteyen ama çabuk tüketmekten korkup erteleyen , işte o sebepten araya pek çok kitap girecek fakat unutulmayacak tarafımdan Defne Kaman :D

************************
"Kendilerine öğretilen toplumsal örneklerle karşılaşmak , özellikle kendi cinsiyet ve iktidarlarından rol çalındığını düşünen insanlar için kaygı vericidir."

"Kalplerini gülümseme maskesi arkasına saklayarak daha fazla kırılmaktan korumaya çalışanlar, bir gün artık sahiden gülümseyemediklerini fark ederler."

"Korkaklıklarımıza farklı bahaneler bularak başkalarını suçlamak  bizi bir süre rahatlatır.Ancak çoğu zaman artık geç de  olsa, ölmeden önce mutlaka gerçeği fark ederiz."

"Uğursuzluk hep başkalarından ve onların davranışlarından kaynaklanıyor sananlar, hayatlarını aslında hiç tanımadıkları bir beden içinde geçirenlerdir."

"Sevilme talebi sürekli reddedilince sevgisizlik de bir alışkanlığa dönüşüyor."


Not: Arkadaşlar kısa bir süre yorumlarınıza cevap veremeyeceğim ancak çok yakında tek tek hepinizi hem ziyaret edeceğim hem de yorum yapmaya devam edebileceğim , hemen cevap yazamasam da yorumlarınızı eksik etmeyeceğinizi umuyorum:D Sevgiyle...

19 Ocak 2016 Salı

4-HAYAT KIRIKLIĞI - CEM MUMCU

1. Basım 2006
299 Sayfa


İlk Cem Mumcu okumam . Neden ilk anlamış değilim . Kızgınım kendime , kırgınım size , biri de çıkıp dese ya "niye?".


Giriş paragrafımız tamamsa , azcık geliştirelim kendimizi .

Bu kitaba başladım , sanıyorum sadece 1 sayfasını okudum ve araya bir çok şey girince ben başka kitaplara geçiş yaparak bunu kenarda unuttum .

Aslını isterseniz uzun bir okuyamama , okusam da anlayamama gibi bir dönemden geçmiştim.

Okuma yapsanız bile istediğiniz kalitede yapamadığınızı bilmek çok kötü .

En azından benim için kötüydü.

Neyse okumalarımın istediğim kıvama geldiği bir zamanda , makyaj bloggerlarının project ten pan'i aklıma geldi , yarım kitaplarımı aldım önüme ve ilk 10'u şu sürede bitecek dedim .

Yok öyle demedim de , yani , "madem okuyabiliyorum o zaman ne varsa eskilerde var" demiş olmam daha makul.:D

Sıra bu kitaba geldiğinde çok fena kızdım kendime , ben bu kitabı neye istinaden aldığımı bile bilmezken ilk yazılar acayip etkiledi beni .

Hatta alınıtılayıp twitlediğim de doğrudur .

Mumcu'nun çeşitli gazete ve dergilerdeki hatta sergi açılışlarına ve hatta yaptığı kitap yorumlarına kadar pek çok konuda yazıları oluşturmakta kitabı.



Sonra baktım ki çok etkileniyorum ben yazarın sözlerinden ,okuduğu kitaplarından  ve görünmüyor kitap post-it lerimden, "dur "dedim kendime ;böyle bilmeden olmaz , kim bu Cem Mumcu , nedir , nereden gelmiştir, neden gelmiştir .


Google amca yine şaşırtmadı beni , bir sürü gerekli gereksiz bilgiyi önüme getirdi ve ayıkla bakalım dedi :D

Öncelikle Mumcu , Okuyan Us 'un sahibiymiş.Sonralıkla da doktormuş(psikiyatr) ama çok kimse bilmezmiş.

Şimdi buraya linkini veremiyorum ama bir röportajını okuduktan sonra aslında dünya görüşlerimizin ya da en azından bazı konulardaki fikirlerimizin çok uyuşmadığını gördüm.

Olmaz mı , olur , neden olmasın , aynı düşünceye sahip olsak güzel olurdu ama olmasa da olur :D 

Sonra kitabın içindeki enteresan çizimler de güzeldi .

Fakat kitabın bir yerinden sonra , ben ilk yazılarını özlemeye başladım.

Yaptığı kitap yorumlarını okur muydum blogger olsa ?

Demem o ki , belki her yazısını beğenmedim fakat özellikle ilk 150 sayfa fevkalade etkiledi beni, itina ile takip edilecek bir yerli yazar daha buldum , çok ta mutlu oldum :D

Kitabı edinirseniz , "Bol İtiraflı Bibliyomani Etüdü " en çok etkileyenlerden biri beni , 

Kitaptan alıntıları aşağıda bulabilirsiniz:D





"Sevilmeyen , sevilse de buna layık olmadığını hisseden çocuklar yazar mı oluyor ?Sevilmek için mi yazıyoruz ?Yazmak için sevilmediğimiz inancını mı büyütüyoruz içimizde yoksa biteviye?"

"İtiraf ediyorum baba , uçurtmanın ipi kopmamıştı , ben çakımla kesmiştim..."

"Ve hayal ettiğim cennette de deliler , köpekler, babam, Borges ve onların benzeri başka deliler ve kitaplar var."

"Her şey içime batıyordu.Garip gelebilir ama aslında yalnız kalma isteğim yalnızlığımdan kaynaklanıyordu ve de yalnızlığım da yalnız kalma isteğimden."

"Hayatın kendisi de böyledir zaten; diğerlerini hesaba katmaya başladığınızda kendi yaşamınızı yaratamazsınız."

"Ne yalan söyleyeyim yazarken çok eğleniyorum , sevişir gibi yazıyorum , üstelik partnerimi bile düşünemeyecek kadar bencil bir biçimde yapıyorum bunu ."

"Kimse şişman , gıdıklı , kırışık , sarkmış, büyük memeli , küçük memeli , göbekli , yaralı olmak istemiyordu. Yaşamamışçasına yaşamak istiyorduk."

"Şimdi  bu yazdıklarımın ışığında ben normal miyim?Sanırım değilim , umarım değilimdir ve umuyorum ki olmam."

14 Ocak 2016 Perşembe

3-ÇEMBERİN DIŞINDAKİLER -CRAIG SILVEY

Çeviri:Melike ERDEM
1. Baskı 2013
394 Sayfa





   Bu kitaba başlayalı o kadar uzun zaman oldu ki , okumaya başlarken instagramda 
paylaştığım fotoğrafı bulmak için bir hayli uğraşmak zorunda kaldım.

Kitabın bu zamana kadar elimde kalmasının önemli bir nedeni , geçen yarı yıldan beri üzerimdeki okuma ataleti olabilir .

Fakat en önemli neden o değil.

Ben bu kitabı; geçen yıl nisan ayında 34. kitap olarak okuduğum , aynı yazarın yazmış olduğu kitaba istinaden edinmiştim.

Hangi kitaptan mı bahsediyorum ?

34-TANRI'NIN UNUTULAN ÇOCUKLARI-CRAIG SILVEY


O kitap hakkında da olumlu olduğu kadar olumsuz görüş vardı fakat ben beğenmiştim.

Hatta o kadar beğenmişim ki , gidip diğer kitabını da almışım.

Fakat bu kitabı için o kadar da beğendiğimi söyleyemeyeceğim.

En azından koşarak gidip bir diğer kitabını almayacağım.

Hatta yazarın bir sonraki kitabını, elime es kaza geçerse ancak okurum.

Şimdi soracaksınız biliyorum "o kadar mı kötü " diye.

Kötü demek doğru olmayabilir belki de , lakin dağınık olduğunu söylemekte fayda var.

Kitabın ana kahramanı yok , yani var da arada o kadar çok ara  karakter bilgisi verilmiş ki , ana karakter  oralarda bir yerlerde kaynamış gitmiş.

Aslında bu tip çok karakterli , başka yaşamların parçalar halinde anlatıldığı ve sonra sona yakın bir yerlerde bu hayatların kesişim noktalarının bulunduğu  /anlatıldığı hikayeleri severim.

Fakat bu kitapta çok net bir sonuç yok.

Mesela kitabı bitirdiğimde ilk hissettiğim , dahası nerede duygusu .

Yine de yiğidi öldürüp hakkını vermek lazım.

Kitap isimleri oldukça etkili.

Hatta o kadar ki bence kitap isimleri bulsa bu yazar , daha başarılı olma ihtimali  olabilir.

Ben bu kadar didikledim ama siz yine de elinize geçerse okuyun efem , algıda farklılık kıymetlimizdir.

Eğer okudunuz ise yorum kısmını boş bırakmayın .

Okumadıysanız da yorum bırakın canım :D



7 Ocak 2016 Perşembe

2-GALİZ KAHRAMAN- İHSAN OKTAY ANAR


1. Baskı 2014
180 Sayfa


Okurlar değişik sebepler ile ellerindeki kitabı bitirmek zorunda hissederler kendilerini.

Üstteki cümlede eksik ve yanlış olabilecek şeyler var.

Bazı okurlar, olmalı cümlenin başında.

Her okur aynı kefeye konulamaz .

Yine her okur kendine göre okuma eyleminde bulunur...

Ve her ne kadar benzer yanları olduğu düşünülse de parmak izi gibi hepsini ayıran ufak detaylar vardır.

Bunca giriş , Galiz Kahraman'ı bitirmemin açıklaması için.

27. sayfada , kitabını Kırklareli'nde bastırmış biri var.

Yok, o kişi için bitmedi kitap .

Kırklareli için bitti.

Her ne kadar "doğduğun yer değil doyduğun yer önemli" denilerek kendi içimizdeki memleket hasretini soğutmaya çalışsak ta , bir yanımız hep bize (anlamsızca) en güzel gelen o şehirdedir.

En güzel , en özel bizim doğduğumuz , büyüdüğümüz yerdir.

Belki de ufacık bir memur şehridir ,dişe dokunur tek aktivitesi yoktur , belki de en güzel anılar orada yaşanmamıştır , belki hep vaktiyle kaçıp kurtulmak istenilen yerdir , "şuradan bir çıksam " dedirten zamanların olmuştur o şehirde yaşanmış ...

Yine de vuslatı bekler gibi , Leyla'yı özler gibi hissettirir , her geçtiğinde adı.

Burnunun direği sızlamak , deyiminin karşılığıdır sizde.

Öyle ya aylardır , yıllardır gitmemişsiniz ve yine hiç eksilmemişsinizdir.

Fakat işte okuduğunuz kitapta - biraz da karışık alayla -geçiyorsa , bitirtir Eylem'e o kitabı.

Başka sebepleri de vardır belki ama en önemlisi bu bence.

Yoksa bu ironik , traji-komik anlatı değer mi , kaş çatma hareketi ve gülümseme ile edinilen mimik çizgilerine!

İhsan Oktay okuyun , sebep bul(a)masanız da olur ben gibi, illa bitirtir o kitap kendini.

Sevgiyle... 








6 Ocak 2016 Çarşamba

1-NAR EVİ - OSCAR WILDE

Çeviren:Nihal Yeğinobalı
Resimleyen:Mustafa Delioğlu
1. Baskı 2010
137 Sayfa


"Bu dünyanın yükü öyle ağır ki tek bir insan taşıyamaz ; dünyanın derdi öyle büyüktür ki tek bir yüreğe sığamaz."




İstanbul'a gelirken Kerem bazı kitaplarını bırakmak istedi.Fakat benim O'nun kitaplarından bırakmaya gönlümün elvermedikleri oldu.

İşte o kitaplardan biri, Nar Evi.

Can Yayınlarının Klasik Dünya Edebiyatı , Öykü türünde yayımladığı kitap harika.

İnanılmaz güzel öyküler var içinde.

En sevdiğim , en son ve en uzun öyküsü Balıkçı İle Ruhu oldu.

Üzerinde en çok düşündüğüm de öyle.

Aslında bu kitabı okuyan ya da Wilde'ın o öyküsünü okumuş biri ile konuşmayı çok isterdim ya da Can yayınlarından biriyle.

Yılın ilk kitabı biterken , aklımda düşünceler :D 

sevgiyle , kitapla...