29 Aralık 2022 Perşembe

ALGERNON'A ÇİÇEKLER-DANIEL KEYES / BKK ARALIK

 


    Sevgili blog dostu, kitap aşığı, bloguma hoş geldin. Ben de hazır sizi bulmuşken, BKK etkinliği kapsamında okuduğum kitaptan bir miktar bahsedivereyim. 

"Şimdi anlıyorum ki, üniversiteye gitmenin ve bir eğitim almanın en önemli nedenlerinden biri, tüm hayatımız boyunca doğru olduğuna inandığımız şeylerin doğru olmadığını ve hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını öğrenmekmiş."

    Bazı kitaplar vardır; duyarsınız, bilirsiniz, fakat bir türlü eliniz erip okuyamazsınız. Benim için işte o kitap, bu kitaptır. Fakat siz, benim yaptığımı yapmayın, ve okumak için bu kadar uzun süre beklemeyin. Zira bazı handikaplarına rağmen muhakkak okunması gereken, size aynı olaylara farklı perspektiflerden bakma şansı verebilecek, okuduklarınızı hissettirebilecek, empati yeteneğinizi besleyebilecek, ve pek tabii, yaşamda çokça karşılaşabildiğiniz fakat dikkat etmediğiniz durumlar içinde kendinizi görmenizi  sağlayacak bir ayna olacak diye düşünüyorum.

“Şimdi boş vakitlerimin çoğunu kütüphanede okuyarak ve kitapları adeta sünger gibi içime çekerek geçiriyorum. Herhangi bir konuya özel bir şekilde odaklanmıyorum, sadece Dostoyevski, Flaubert, Dickens, Hemingway ve Faulkner’dan – elime ne geçerse – bol bol hayal ürünü romanlar okuyor ve hiç bitmeyen bir açlığı doyurmaya çalışıyorum.”

    Kitabı konusu itibarı ile detaylıca anlatmış olan; aynı zamanda Aralık ayı BKK 'nın ev sahibi ve BKK okumalarını başlatan Dövüşürken Hanımefendi Değilim 'in bloğuna bir bakmanızı salık vereyim. Bu fırsattan istifade, kendisine, bir kere daha bu kitabı okumama vesile olduğu için teşekkür edeyim.

Bu kitabın bendeki yansımalarından bahsedecek olursam:
Öncelikle hikaye birinci ağızdan anlatılıyor, bunun farkında olmak önemli, zira kahramanımız mental retardasyonlu, 32 yaşında bir erkek. Yazım yanlışları, gramer hataları ile, "noluyo ya!" diyerek başlayacağınız kitap, kahramanımızın geçireceği bir operasyon akabinde yaşadığı akıllanma süreci ile devam ediyor, fakat bu süreç o kadar ileri gidiyor ki, ameliyatı yapan Prof.lar "Noluyo ya!" demeye başlıyor. 

    Bu aşamalarda, özellikle çalıştığı ortamdaki "normal" bireylerin kendine olan yaklaşımlarındaki değişimden tutun, aile bireylerinin, bilhassa anne ile olan ilişkilerin hatırlanması ile okura analık hissiyatı sorgulatan kitabımıza -bir de aslında bu hikayede bence gereksiz kalmış-, bir aşk hikayesi karışıyor. Bu noktada "gereksiz" kelimesi yerine, yersiz uzatılmış demek daha doğru olacak gibi...



“Sevgi ve şefkat eli değmeyen zeka ve eğitim beş para etmez.”


    Kendi adıma, bu yıl okuma serüvenlerimde bana eşlik eden kitaplardan genel itibariyle memnunun, bu kitabı da memnuniyet vesilesi olanlardan biri saydığımı söylemekten çekinmeyeceğim. 2022'nin son kitabı olarak bu kitabı paylaşıyorum. 2023 daha güzel, daha sağlıklı, daha umutlu ve şansın da yüzümüze güldüğü bir yıl olsun. Hepimizin güzelliklere doyacağımız, yeniden umutlar beslemeye başlayabileceğimiz,  sürprizli bir yıl olsun. Selametle...

“Korkuyorum. Hayattan veya ölümden veya hiçlikten değil, hiç var olmamışım gibi o ışığı harcamış olmaktan korkuyorum. “






26 Aralık 2022 Pazartesi

SON TUR BOL TUR- Aralık

#Bir cenaze, bir hastane ile Aralık'ı bitiriyoruz! Gerisi, aşağıdaki teferruat kısmında... Kalın sağlıcakla canım arkadaşlarım, zira yaşamın en mühim tarafı sağlık. 


Aralık ayının yeni kelimesi

 Cemal Süreya'dan: Öke





#okudumbitti--》1 Aralık
Amin Maalouf- Adriana Mater

".....
Seni sevmem, seninle konuşmam, 
Seni dürüst yetiştirmem yeterdi,
İnsanları seven, akıllı,  dürüst biri olman için. "

#okudumbitti--》9 Aralık 
KIZLARAĞASININ PİÇİ 
Reşat Ekrem Koçu

“On iki yaşında bir çocuk iken tahta geçmiş olan IV. Murad, saltanatının ilk zamanlarında kanlı ihtilallere şahit olmuştu. Çocukluğunun ilk zamanlarını ve üvey ağabeyi Genç Osman’ın feci akıbetini göz önüne getiren IV. Murad, on sekiz-on dokuz yaşlarına basıp da devletin idaresini bizzat kendi eline alınca, saltanatı uğruna her şeyi feda eden zalim ve kanlı bir hükümdar olmuştu.”



DİZİ - bu diziyi ne kadar uzun zamandır bekletiyordum  
                           anlatamam                😶 :
                                Grey's Anatomy
 


FİLM - MY POLICEMAN
Bir Harry Styles filmi.

#okudumbitti---》12 Aralık 
 Cesare Pavese: Ay ve Şenlik Ateşleri
"O zaman anlamaya başladım ki, yalnızca konuşmak için konuşmuyordunuz, şunu ya da bunu yaptığınızı, ne yiyip ne içtiğinizi söylemek için değil, bir düşünceyi geliştirmek, dünyayı kendi çevresinde döndüren şeyin ne olduğunu anlamak için konuşuyordunuz."



                                                                 Dizi --》 Smiley    



#okudum bitti:14 Aralık-
Başın Öne Eğilmesin/ 
Sabahattin Ali 'nin Romanı- 
Hıfzı Topuz
"Bir gün kadrim bilinirse
İsmim ağza alınırsa 
Yerim soran bulunursa
Benim meskenim dağlardır."

Aralık ayının---》ille de okuyunu 1

#Okudum bitti 17 Aralık:
Cemal Süreya --》Papirüs'ten Başyazılar

“Devlet bir tüzelkişi değildir; birtakım gerçek kişilerden meydana gelir. Devlet sıfatıyla, devletin temsilcileri sıfatıyla karşınıza çıkan kimseler, somut, birbirine benzeyen, aynı çıkar bütününde toplanmış, gardıropları “ufak kravatlarla dolu” birtakım adamlardır. Savaşta, barışta ve her şeyde devletin varsayılmış ve o yüzden haklılaşmış tüzelkişiliği adına değil, bir avuç insanın somut çıkarları adına yürütürler işleri. ” Temmuz 1967 -Değişim 



“Anayasa’nın varlığına rağmen son yıllarda Türkiye faşizme kaymak eğilimini taşımıştır. Bu bakımdan devlet yöneticileri halkı ve insan değerlerini koruyan yazara yaklaşmaktansa kapısında “faşizmin çoban köpeklerini” beslemeyi tercih edecektir.”  Ağustos 1967-Yazarın Devletle İlişkisi

**Ayın ille de okuyunu 2




Cahit Irgat 'tan ölmüş arkadaşlarına, zamanın en önemli tiyatro sanatçılarına ve pek tabii yazarlarına dair ölümlerinden sonra yazılmış yazılar. Cahit Irgat toplumcu şiir yazar, tiyatro yapar, sinemada da var. Pek çoğunuz gördünüz ama belki fark etmediniz! Edebiyatımızın bir dönemine iz bırakmışlardan biri, ve kitapta olan diğerleri...

“Dostluk öylesine dostluktu ki bende, türkülerim türküleriyle iç içeydi sanırdım. Hepimizin hepimizde ter muhabbeti, ömür hakkı, ölüm hakkı, dostluk canı vardı sanırdım. Dostsuz yaşanılmaz bu şehirde sanırdım. Sensiz yaşanılmaz bu şehirde sanırdım. Ve bir gün dost sandığım dostlar gölgemi süpürmeyi düşündüler şehrin caddelerinden... Gölgemi çamur gibi fırlattılar peşimden. Sanmıştım ki bana öyle geliyor. Sanmıştım ki sen gidersen, ben gidersem, o giderse şehrin başı döner hasretten.”

25 Aralık 2022
Sultanın Casusları 16. Yüzyılda istihbarat, sabotaj ve rüşvet ağları 
Emrah Safa Gürkan 
“Bu çalışmanın esas amacı enteresan hikâyeler anlatmak değil, Akdeniz’in “bağlantılı” yapısını ve serhadde egemen olan girift ilişki ağlarını gözler önüne sermektir.”

#Aralık ayını bu postla kapatıyorum, bir post daha oluşturabilecek kadar okuyamam diye tahmin ediyorsam da, bu posta başka bir şey eklemeye yer kalmadı sanki .
 
Yeni postlarda buluşmak dileğiyle...

19 Aralık 2022 Pazartesi

REŞAT ENİS AYGEN- AFRODİT BUHURDANINDA BIR KADIN

"Kasabalarımızın hemen hepsinde de, en mes'uliyetli işleri başında kara cahil, yarı okumuş insanlar görürüz. "



Bu kitabı neden okumalı ya da neden okumamalısınız?

Efendim öncelikle hoşbeş bile etmeden, ne alaka böyle bir giriş değil mi? Hemen konuya intikal edelim ki Aydın havasına benzesin.

    Okuduğum bu kitap, Türk Edebiyatı açısından mühim ve fakat oldukça handikaplı oluşu bu şekil bir girişi elzem kıldı.  1939 yılında, toplumcu gerçekçi bir bakışla, işçi sorunlarını  fakat bilhassa işçi kadını merkeze alarak yayımlanan Afrodit Buhurdanında Bir Kadın kitabı, derhal "ahlaka mugayir " olduğu gerekçesiyle toplatılır. 

    Kitap 3 kısımdan oluşmakta, bugüne kıyasla oldukça kusurlu bir gramer ile yazılmış. Bugünün bir çok okuru dilini oldukça seksist bulacak. Kadına bakış, davranış bakımından objektif olabildiğini düşünmüyor feminist yanım, fakat gerçekçiliğini ele aldığımızda yüzümüze tokat gibi çarpan şey, yazılışından 80 yıl sonra çalışan kadına bakışın pek az değiştiği oluyor. 

    Tabii, dönemin ekonomik, siyasi ve sosyal alanda  temsillerini bulmak mümkün kitapta. İşçi sömürüsünden namus belasına, fukaralıktan kenar mahalle kültürüne pek çok detay dikkat çekici, bir hayli de etkileyici yazılmış. Etkileyici oluşunu ayıla bayıla okuyacağınız anlamında  almayın, hop oturup hop kalkıyorsunuz. Fakat, çok önemli, hem dönemi hem içeriği bakımından bir efsane. 

    Google rivayetine inanırsak, Nazım Hikmet için: "Türk edebiyatının temel taşı" olabilecek kadar iyi bir kitap. Beni zorladı açıkçası, sayfa sayısı az olmasına rağmen... Fakat bu zorlayış; Kadına bakışın vahametindendir, işçiye zulmün değişmeyişindendir, haksızlıkların bitmeyişindendir, adaletin bugün hala bir kadın adından öte gidemeyişindendir! En çok ta, bütün bunlar karşısındaki sessizlikten doğan hüsrandandır...

    Sağlıkla kal blog okuru arkadaşım, kitaplarla kal... Bu kitap, bu senenin, tek olarak paylaşacağım son kitabıdır. Bir sonraki post, genel bir toplama olacak. Yıl sonu bilançosunu bu yıl da yapmayıp ay sonu toparlaması ile yetineceğim.




 

16 Aralık 2022 Cuma

MARTIN HEIDEGGER- NEDİR BU FELSEFE

"Nedir bu felsefe? sorusunu tam ve asıl anlamıyla sorduğumuzda, tarihsel kökeni aracılığıyla sorumuz, tarihsel bir geleceğe doğru yön bulmuş olur. Biz bir yol bulduk. Sorunun kendisi, bir yol. "

Selam kitapçı kardeşim, bloğuma hoş geldin, nasılsın? 
 22.11.22 kitabı bitirdiğim tarihtir, blogumda bu postu taslak olarak hemen yazıyorum bakalım sana ne zaman okuma imkanı doğacak zira eğer sıkı takipçimsen biliyorsun ki bundan önce elimde paylaşmam gereken başka kitaplar var :D 
Gelelim Heidegger okumaya niye karar verdiğime,
olay şu şekilde gelişti;
sevgili Nagihan- mavi kalemdekiler- Adorno 'nun Edebiyat Söyleşileri adlı kitabını verdi okumam için, Kasım ayında bir etkinlik olacaktı ve ortak okuma grubunda okunması gereken kitaptı fakat kitaba başlamam ve hemen 50-60 sayfasını okuyup kitabı kenara atmam bir oldu. Kitabı kenara atmadan önce fark ettiğim ilk şey felsefe okumayalı çok uzun zaman olduğuydu, o halde hemen bir felsefeye giriş ya da felsefe sözlüğü edinilmeliydi fakat malum-u aliniz kitaplığım şu anda ikamet etmekte olduğum şehirde değil, o halde dijital kitaplarımın arasında bir şeyler olabilir diyerek bakınınca bu kitaba tesadüf ettim. Bilinçli bir tercih olmadığını belirttiğimize göre kim bu Heidegger anlatayım.
Martin Heidegger, google amcanın dediğine göre :
Alman varoluşçu Felsefeci.
Nazi Partisine girişinden önce de politik konuları ele alışı ile felsefeye dair yazılarına gölge düşürmüşse de , parti katılımcısı olduktan sonraki tutumları sayesinde zaman içinde üniversiteden uzaklaştırma bile almıştır. Biz okurların Varlık ve Zaman adlı çalışmasını okumamış olsak bile duymuş olabileceğimizi düşünüyorum.
Nedir Bu Felsefe adlı kitabı şimdi okumak düşmüş bana, kitap diyorum ama halihazırda 50 sayfa bile olmayan bir okuma parçası demek te mümkün. Tam olarak Nedir bu Felsefe diye ya da ne ola ki bu felsefe diye sorup, yanıtlarını veriyor, ya da olası yanıtlarını diyeyim.
Zor bir okuma kabul ediyorum, fakat felsefeye dair bir ilk kitap gibi okuma yapılabilecek kadar da yalın aynı zamanda. Fakat tabii ki bir felsefe terimleri sözlüğü değil, o sebepten doyurucu bir şeyler okumak isteyenlere tavsiye etmeyeceğim ama benim gibi felsefe okumuşluğunun üzerine toz biriktirmişler için hasbelkader okunabilir bir kitapçık.


“Varolanın varlığının seslenişine karşılık- olan, ayrıca üstlenilmiş ve kendini açımlayan konuşma, felsefedir. Felsefenin ne olduğunu ancak, felsefenin nasıl ve hangi biçimde olduğunu öğrenirsek, tanıyabilir ve bilebiliriz. Felsefe, varolanın varlığının sesine uygunlukla karşı - olan konuşma biçimindedir.”

O halde okumak isteyenler okusun, istemeyenler de başka kitaplara yönelsin.
Kitaplı günleriniz olsun, sağlıkla kalın.

 

14 Aralık 2022 Çarşamba

SUNSET PARK- PAUL AUSTER


 "....hiçbir gelecek yokken gelecek için umut beslenmeye değer mi, diye düşünüyor; kendi kendine bundan sonra umut etmeyi bırakacağını, sadece şimdi için, şu an, geçip gitmekte olan bu an için yaşayacağını söylüyor, burada olan ve olmayan şimdi, sonsuza kadar kaybolmuş olan şimdi. "

    Selam canım kitapçı kardeşim, yine çok övülen kitaplardan biri ile karşınızdayım :) Aslında kitap övülmekten çok yerilmiş fakat buna rağmen yazarına çok fazla hayran kazandırmış. Eh bu da benim gibi bir kitap kurdunun dikkatini celbetti. Kitabımız, hiç enteresan olmayan ama sıradanı sıranın dışına atan bir kitap, bir ana karakter yok, bir sürü karakterler var, bazı yerlerde bu karakterler ellerine sazı alıp kendileri de çalıyorlar hislerinin notalarını. Bazen bütün karakterleri bir kenara atıp yazarın söyleyecekleri oluyor. 

    Karakterin ilgi alanı ne ise, neyle meşgul ise, neye meyilli ise o mevzuyu uzuuun upuzun şekilde detaylandırıyor yazar, bir yerde hepsini birleştirecek hissi ile kapatıyorum kitabı, belki de birleşiyordur fakat benim beklentilerimin doğrultusuna uğramıyor. 

    Salman Rüşdü'nün satırlarını ilgiyle okusam, bahsi geçen filmlerden bazılarını izlememişliğimi fark etsem de, bazı ressamlı kısımlarını komün halinde okumak çok mümkün olmasa da, kitap beni sürükleyip götürmemiş olsa da aslında bir yerde bırakıp gitmeme de izin vermedi. İncecik bir merak hissi, belki kendimin de farkında olduğum o sessiz karakter hayranlığımdan kaynaklı bir bağlanma haliyle okudum. Paul Auster'in bezgin, umutsuz, üzgün, yıpranmış, hayal kırıklığına uğramış, başarılı ama mutsuz, başarılı ama mutlu karakterlerini.

    İlle okunması lazım gelir diyemeyeceklerim arasında yerini aldı, ama sessiz karakterleri seviyor, acı çekenleri okumaktan sıkılmıyor, umutsuzluk sizi bezdirmiyorsa neden olmasın. Bilhassa bu hususa dikkatinizi vermenizi isterim, bir kaç satırda umutsuz karakterin bütün umutsuzluğunu, pişmanlığını, çaresizliğini kısacası duygu durumunu aktarabilmek ve hatta bunu okura tam anlamıyla geçirebilmek büyük başarı bence. Bu kitap bunu fazlasıyla karşılıyor. 

    Yine benden bir not, karakterleri not alarak okumanız lazım gelenlerden. :) Kalın sağlıcakla, kitaplarla, filmlerle ve sağlıkla. 



"Hiç tanımadığınız seyircilerin karşısına dikilip başka bir kişiliğe bürünmek cesur olmayı mı gerektirir, yoksa bu bir zorunluluk, bir seyredilme ihtiyacı mıdır ya da insana o işi yaptıran dürtü kendini tutabilme yetisinden yoksun olmak mıdır?"

12 Aralık 2022 Pazartesi

SAİT FAİK ABASIYANIK - ALEMDAĞDA VAR BİR YILAN


     "Günlerden pazartesi. Yine vapurun alt kamarasındayım. Yine hava karlı. Yine İstanbul çirkin. İstanbul mu? İstanbul çirkin şehir. Pis şehir. Hele yağmurlu günlerinde. Başka günler güzel mi, değil; güzel değil. Başka günler de Köprüsü balgamlıdır.. Yan sokakları çamurludur, molozludur. Geceleri kusmukludur. Evler güneşe sırtını çevirmiştir. Sokaklar dardır. Esnafı gaddardır. Zengini lakayttır. İnsanlar her yerde böyle. Yaldızlı karyolalarda çift yatanlar bile tek."


    Merhaba  blog camiasının bireylerinden olan post sever kardeşim, bloğuma hoş geldin, bilmem ki neden geldin, belki yazarı ararken belki kitabı ararken, belki de sırf benim ne okuduğuma meraktan geldin. Mühim değil hangisiyse bahanen, geldin ya o zaman yeniden hoş geldin.

    Sait Faik'i malum olduğu üzere artık Abasıyanık kitabıyla anımsıyoruz :D Aslında bu cümleyi yazıp biçare espri yeteneğimi gözler önüne sermenin bir manası yoktu fakat her Sait Faik'i andığımda o video geliyor gözümün önüne istemsizce. Gelmese ya işte insanoğlu; gelsin istediklerimiz gelmez, gelmesin dediklerimiz gitmez ;)

    Sait Faik edebiyatımızın "öykücü"lerinden biridir, mihenk taşı derler kendisine, bir akıma da dahil edilmez pek, ziyadesiyle kendine has yazmıştır çünkü. Bir de farklıdır ki, mesela önce Sarnıç'ını okuyup bu kitaba geçerseniz şaşırırsınız, yazarı farklı mı diyebilecek kadar . Şiirsel bir tarzı olsa da bireyi, daha da ötesi orta alt sınıf bireyi ele almasından olsa gerek çok parlamaz hikayeleri, pusludur en mutluları bile sanki. 

    Bir de kaçınılmaz olarak sansürlenmeleri ile ünlüdür, sansürlenme bahanelerine de başka bir postta değinelim :) Öyküleri karamsardır dedik, alt orta sınıfı anlatır dedik ama okuyun demedik sanırım, o halde okuyun anacım. Öykü sevmeyenler kesin sever diyemem ama sadece Sait Faik için bile okuyabilirsiniz bence, bir dönem kalemi tanımak isteyenler kaçırmasın.

    Evet sevgili blog dostu,  Çağdaş Türk Edebiyatı ilk öykücülerinden birinden bir kitapla sizlerleydik, kitaplarla, sağlıkla kalın, hoşça kalın.

    

9 Aralık 2022 Cuma

İVAN TURGENYEV- BABALAR VE OĞULLAR


"Ölüm eskidir ama her birimize yeni gelir."

     Babalar ve Oğullar BKK etkinliği kapsamında Şule 'nin ev sahibi olduğu Kasım ayında bizim için seçtiği kitaptı, 10 Kasım'da bitirmiş olmama rağmen ne zaman yayınlamam gerektiğini kestiremediğimden bekletiyordum postu, sonra başka beklenmeyen durumlar ve nihayet Aralık ortasında yapılabilen paylaşımlar:)

     Lise yıllarımda çok fazla klasik okudum, bu kitabı daha önce  2 ayrı yayınevinden okumuştum, fakat Can Yayınlarından değildi, elimdeki kitabın yayınevi ve muhtemelen ilk okuduğum Meb 'in yıllar önceki klasik basımlarından biriydi. Bu kitabı Can Yayınlarından okumayı tercih ettim, peki niye 3 kere okudum değil mi bu kitabı.  Soru büyük cevap verebilene aşk olsun :D

    Kitaptan bahsetmem gerekirse;

ilk olarak kitap fevkalade mühim bir kitap , bakın yazar konusuna gelmeden önce kitabın ehemmiyeti üzerinde durmamız lazım.  Çünkü bu kitap bizim edebiyatımızda İntibah adlı romanı denkler, İntibah nasıl ki Türk edebiyatında ilk roman olarak kabul edilir. Turgenyev'in Babalar ve Oğullar kitabı da Rus edebiyatının ilk romanı kabul edilir. 

    Edebi bakımdan pek tabii kusurları var, ilk yapılan her işte görülmesi muhtemeldir bu kusurların fakat anlattığı ya da anlatma derdine düştüğü düşünce akımlarını karşılaştırması, ve Nihilizmi anlatımı, geleneksel olana karşı duruşu, karakterlerde bu duruşun yansımalarını açıkça ortaya koyuşu, oldukça yalın ve anlaşılabilir bir anlatım ile okura aktarılmış. Farklı kuşakları baz alıp düşünce akımlarını yansıtması/yansıtabilmesi çok doğallıkla yapılamamış ve fakat kabul edilebilir ki bu kadar az sayfada bu kadar çok olay olması buna vesile olmuş olabilir. Bütün eksikleri ve kusurlarına rağmen tam bir klasik, tam bir her devrin romanı, bakınız günümüz kuşak çatışmaları, bakınız aklın hala öncelenememesi, gelenekselin/ezberin hakimiyetinin düşünmeye üstünlüğü vs. Yalın anlatımı ile çok etkileyici, oldukça düşündürücü bir okuma. Her defasında başka başka ufuklara uzanmasına düşüncelerimizin vesile olabilecek yetkinlikte.

"Eskiden gençlerin okuması gerekirdi; adları cahile çıksın istemezlerdi, ister istemez çalışırlardı. Oysa şimdi dünyadaki her şey saçmadır demeleri yeterli, bir anda başarıya ulaşıyorlar. Gençler sevinmişlerdir buna. Aslında eskiden sadece budalaydılar, şimdi ise birdenbire nihilist oluverdiler.”

Harika bir Rus klasiğini tekrar okumak açıkçası çok iyi geldi, o stabil anlatım, o iniş çıkışlı duygular ve aynı sahnedeki farklı karakterlerde hissedilen sakinlik ya da genç nesildeki o isyanın anlaşılabilirliği, yaptıkları budalalıkların anlamsızlığı...fakat heyhat işte hayat !

Okuyun canımcımlarım, ve gezin ve yaşayın..

BKK Etkinliğinin Diğer Katılımcılarının Yorumları 

 

1 Aralık 2022 Perşembe

HAYALPERESTLER - PATTI SMITH


 "Koşarak çayıra dalar, arkadaşlarımızla buluşurduk. Ben bazen kendimi otların arasına bırakıverir, oradan uzun uzun gökyüzüne bakardım. 
Yaratılışın tüm öyküsü sanki gökyüzüne çizilmiş gibiydi. Diğer çocukların kahkahalarından uzaklaşır, ustalaşmayı arzu ettiğim durgunluğun ve sessizliğin içine çekilirdim. Burada bir tohumu oluşurken, ya da bir ruhu mendil gibi katlanırken duyabilirdiniz."

    Sayfa sayısı az olsa da okunması zor kitaplardan biri daha :) Sevgili kitap sever arkadaşım bloğumda bugün görmekte olduğunuz kitap bir Patti Smith kitabı olacaktır, aşağıya kendisinden bir kublecik bırakıyorum ki, hem O'nu dinler hem de beni okursunuz :)


    Bu az miktarda kafadan yüksek arkadaşın daha önce Çoluk Çocuk adlı otobiyografik kitabını okumuş ve oldukça etkilenmiştim :) Bu kitap yine otobiyografik fakat sipariş üzerine yazıldığından mıdır, sayfa sayısı az olsun dediklerinden mi bilmiyorum... Sanki şiir desen şiir değil, kısa anlatı desen hiç değil, fantazileri ve çocukluk anlarından kesitlerin cümlecikleştirilmesi demek geliyor içimden. 
Sorsanız ne okuyalım bu aralar, kuruduk kitapsızlıktan diye, size bu kitabı önermem :) Ama benim gibi boş zamanınız çok ise, Patti'yi çok seviyorsanız neden olmasın :) 
Kalın kitaplarla bakalım...



28 Kasım 2022 Pazartesi

KISA KISA 2022

Selam blog dostu, 

yine bir toplama, toplanma, ay neler neler okudum, vay neler izledim, aman da nerelere gittim, bakalım neler ettim postuna hoş geldiniz.

Malum yıl sonu bilançolarım vardı eskiden ama onu bir postta toplamak çok zor olacak benim için, o sebepten bundan sonra ay ay gidelim bu özet geçmeleri. Bu şekil de denedim anacım, kaç yıl oldu buradayız, yaza boza bir hal olduk en iyi nasıl olur diye sonunda kafamıza göre takılmaya karar verdik, verdim yani. 


1Kasım


"İşçisi olmadığınız şeyin kahramanı olamazsınız. "
Celal Kadri Kınoglu 

👍

Allah rahmet etsin Doğan Hoca muazzam güzel bir insandı. Daha önce bir kaç kitabını okumuş, bir söyleşisine katılmış ve anlatım tarzından etkilenişim kitaplarından fazla olmuştu ki bunu yakalayabilmek bence çok nadir oluyor. Bu kitabı tvdeki programının yazıya dökülmüş hali, tam da benim gibi tv ile hiç muhatap olmayanlar için düşünülmüş harika bir röportaj /mülakat örneği olmuş. Çok sevdim, kitaba aldığı isimler de birbirinden güzel her birinin anlattıklarını okumak ta ayrıca öğretici bir okuma oldu benim için. Mekan-ı cennet olsun Doğan Hocanın. 
Kitaptaki isimler:
Polat Doğru, Üstün dökmen, Ali Nesin, Adnan Binyazar, 
Ahmet İnam, Emre Kongar, Cihat Şener, Ali Saydam, Lokman Ayva,
Celal Kadri Kınoğlu, Kadir Özer, Levent Üzümcü


                                            6 KASIM

                     SİDDHARTHA            HERMANN HESSE


    "Kutsal suyla yıkanmak iyi, güzeldi ama suydu yıkanılan nihayet ve su günahlardan arındırmıyordu, manevi susuzluğu dindirmiyor, yürekteki sıkıntıyı silip atamıyordu. Tanrılara sunulan sungulara ve yalvarıp yakarmalara söz yoktu, ama bu kadarcık mıydı hepsi?"


26 Kasım 

EV - GÜN ZİLELİ



Kitap 2004 'te basılmış, 5 kitaplık bir otobiyografinin 1946-1954 aralığını anlatan ilk kitabı. Buraya kadar iyi güzel fakat sorun şu serinin 2. kitabı olan Yarılma bu kitaptan önce yayımlanmış, bu sebepten de Yarılma'ya yapılan göndermeler biraz fazla olmuş gibi geldi bana. Fotoğraflar neden en arkada yer almış o da ayrı bir mevzu tabii, anlatılan sayfanın arkasına/önüne koymak zor herhalde. 
Şikayetlerimizi ilgili mercilere ilettikten sonra gelelim övgü kısmına,
benim otobiyografi kitapları sevmememin sebebi, kendine bakışın objektif olabilitesinin yetersizliğidir. Bu kitapta bence yazar objektif bir bakışla yazabilmiş hayatının ilk yıllarını ve anımsadıklarını. Anımsamadıklarını bile açıkça yazmış . 
Bu kitabı okumanız ya da okumamanız lazım gibi bir şey yazamam buraya. Yazarın siyasi geçmişi, düşünce yapısı size uymazsa diye çekinirim fakat tabii yaşamının ilk yıllarının bahsi olduğundan çok fazla propaganda yok. Ancak yine de bazılarınızı rahatsız edebilecek satırlar olabilir, rahatsız olmaya nedense yer arayan  bir milletiz. 
Kitaba 3 yıldız verdim ama aslında hızlı bir okuma oldu benim için, 3 yıldızı belki kıskançlığımdan vermiş olabilirim, aramızdaki onca yaşa rağmen sahip olduklarımız arasındaki uçurum, offf...
Kitaplar olmasa nasıl kapanacak bu uçurumlar, nasıl haberdar olacağız bir yerlerde de böyle yaşanmışlıkların olduğundan. 
Saygılar efendim, derin, derinlikli kitaplara, farklı yaşamlara, güzele iyiye , her şeye rağmen tüketemediğimiz umuda dair bütün günlere...


"Dünyada ne "iyi"likler vardır, "kötülük sarayının" tuğlalarını ve harcını oluşturan. "


27 Kasım 

"Eleştirel ruh kendinden memnun tefekkürle sınırlı kaldığı sürece, geçmişte tinin ilerleyişini kendi unsurlarından biri olarak varsaymış olan ve onu artık tümüyle yutmaya hazırlanan mutlak şeyleşme karşısında çaresizdir. "

FİLM

 

DİZİ

ANFA PARK: GEZİ


24 Kasım 2022 Perşembe

REŞAT NURİ GÜNTEKİN -KAVAK YELLERİ

İnkılap kitap  tarafından 
M. Fatih Kanter danışmanlığında yayımlanmıştır.  


Sevgili blog okuyan hoş geldiniz, iyi ki geldiniz...
Bu kitabı çok zaman oldu okuyalı sayın okuyan, fakat taslak olmak kaderimdir diyerek kaldı bir köşede aylardır. Sonra bu garip bloggerınız yeni yılın geldiğini ve taslakların blogunu ele geçirmek üzere olduğunu fark ediverdi. Bu farkındalık ile bir gün taslaklarını elden geçirme sevdasına düştü. Size de bu sevdadan burayı okumak düştü:)

"Kazada beni iyi adam bilirler; iyi adam; iyi doktor; vatanını, milletini, ailesini seven adam; fukara babası adam, vesaire...
İlk önceleri içimde tek tük kurt yenikleri vardı.  Fakat zamanla bu şöhrete kendim de inanmışımdır ve inanmamak için hiçbir ciddi sebep de yoktur. "

Efendim malumaliniz olduğu üzere Modern Türk Edebiyatında varlığını yazdıkları ile kanıtlamış bir isimdir Reşat Nuri. İstanbul'un hatta yurdun pek çok yerinde öğretmenlik vazifesini ifa etmiş, bu ifalar esnasında Anadolu halkını tanıma fırsatı bulmuştur. Hatta eserlerindeki karakterleri şiveli konuşturabilecek seviyede gözlemleme şansı olmuştur. 

Kavak yelleri de bütün bu gezi gözlem ilişkisinden nasibini almış. Anadolu'da doktor olan birinin hikayesini, kendi ağzından, etrafındaki kişilerin karakter tahlilleri ile Anadolu kültürünü harmanlayarak, farklı karakterleri bir araya getirip konuşturarak enteresan bir kurgu çerçevesinde okura sunmuş yazarımız. Ben karakterini sevemedim Dr. 'un ama okudum mu okudum yani. Beni çeken yönleri yok desem yalan şu halde :)Ya da bir yazar böyle bir karakteri bile sanatı ile akıcı bir şekilde okutabildi demek daha doğru gelecektir.
Herkesin aklındaki o muğlak sorunun cevabı:
 Kitabın pek tabii o bir zamanların çok meşhur dizi ile alakası yok. 
Ama hiç alakası yok yani, hani diğer diziler gibi sonunu kopartma, başını bağlama kabilinden bir alakasızlıktan bahsetmiyorum, karakterler bakımından, olay örgüsü ne derseniz işte, yanından yöresinden geçmiyor. İsim benzerliği diyelim :) ve geçelim.
 Cumhuriyet dönemi edebiyatı severler okusun, diğerleri başka şeyler okusun, ama muhakkak okunsun :)
Kalın sağlıcakla...




 

KIZIL TEPE - JAMIE MCGUIRE/ AMNEZİ- JENNIFER RUSH/ NICHOLAS SPARKS - THE RETURN

Nisan ayından kalanlar , yazılamayanlar, blogda kendine bir türlü yer bulamayanlar...

"Dünyanın sonu herkes için zor bir süreçti. Özellikle de çocuklar için. "

Gerim gerim gerebilecek bir kitap arıyorsanız, distopya seviyorsanız, popüler roman okumak ilgi alanınıza giriyorsa bu kitap sizin için yazılmış.
Çok önce okudum, sevdim. 




"Eğer geçtiğimiz sene bana bir şey öğrettiyse, o da sonumuzun sadece tek bir şeye yol açtığıydı: başlangıç..."






                                                      
" Onun için ölürüm dediğimde ciddiydim."

Altered serisinin 1. kitabıdır.  Bu kitap için bir itiraf :
Kitabı kolay okuyacağım kanaatiyle ve ipadde yeri boşalsın artık gayesiyle okudum. Ve tabii her "popi " genç-erişkin kitabında olan şeyler ile bir macera sürükleyiciliği havasında okurum dedim ama maalesef öyle olmadı. 
Sebep kitap demek  doğru gelmiyor, Nisan ayına özel, yılın diğer aylarından daha hassas bir zaman yaşıyorum ve bu hassasiyet okuduğum/ izlediğim her şeyi etkiliyor. 
Üzgünüm,  keşkelerle iyikilerimin kapışıp, gidenlere sebep bulamama, gittiklerine ikna olamama zamanlarımın uzadığı,  kısa olan ömrümün 2 senesini bu şekilde harcadığım için.  Kimseyi çok sevmeyin, sonra yokluklarının acısına katlanmak zor oluyor. 
Kitap okuyun, tabii ki ille bu kitap için demiyorum ama muhakkak okuyun. Her şeyden vazgeçseniz bile okumaktan yılmayın.  


 


Bir Nicholas Spark hayranı olduğumu duymayan varsa şimdi okusun :)
Hiç Sparks okumayan varsa Defter'ini okusun, okumak sevmez ise The Notebook izlesin. 

Fakat bu kitabı pek tabii bir Defter değil ama kötü de değil, benim İngilizce'den okuyabileceğim kadar kolay, bu anlamda İngilizce okumak istiyoruz ama kolay okunan bir şeyimiz yok diyenlere bu kitap uyabilir, uymaya da bilir :D
Haydi kitaplarla kalalım :)


 

21 Kasım 2022 Pazartesi

CEMİL KAVUKÇU

Sevgili arkadaşlar bu post bir Cemil Kavukçu postu olacaktır, şimdiden uzun uzun Kavukçu güzellemesi yapacağımı söyleyeyim de kendisinden haberdar olmak istemeyenler ya da uzun postlara tahammülü olmayanlar bu sayfadan çıkabilsinler  :)


“Gelmek zorundaydım. Yalnızca bir gece birlikte olacağız, katlanmamız gereken bir gece geçecek ve ben geldiğim gibi gideceğim. Otelde kalmak istememe tepki göstermişti. Kardeşi gelmiş; yıllardır görüşmediği, konuşmadığı, bir hiç yüzünden küstüğü kardeşi... Otelde kalması yakışık alır mıydı? Millet ne derdi sonra.

  Millet... Ya da annemin dediği gibi; el âlem. Bütün yaşamlar o görünmeyen güce yaranmak için harcanıyor buralarda.” #solgun

Sevgili uzun post okumaktan hoşlanan arkadaşlarıma hoş geldiniz diyorum. Posta bu kitapla başladım ama Kavukçu okumaya başlamam bu kitaplar ile olmadı, bloğumu ilk açtığım yıl olan 2011 'in 22. kitabı Kavukçu'nun Düşkaçıran adlı kitabıymış, fakat ben bloğu yazmaya Eylül itibarı ile başladığımdan kitabın yorumu yok yine fakat 2011'in okuma listesinde yer verilmiş ve sanırım çok sevilmiş ki;
 2014 yılında Yolun Başındakiler  ile Kavukçu okumaya devam etmişim. Kitabın ismi aynı zamanda bloğumdaki sayfasının linkini barındırmaktadır :)


"Büyük bir silgi al ve bugüne kadar ne gördüysen, ne duyduysan hepsini sil."
Sonrasında bu yıl önce Başkasının Rüyaları'nı okudum sonra Aynadaki Zaman'ı. Ve aynı tesirin -öykü olmasına rağmen- devam ettiğini gördüm, hatta bu tesir katlanarak öylesine artmıştı ki, 
 başka iki kitabını daha edinmeme sebep oldu.
Yalnız Uyuyanlar İçin 'i bitirdiğim tarih, Nisan '23 . 
“Bir damla gözyaşım yok. Ama ağlıyorum. Her-şeye-çok-geç-kaldım.”


Kitaplarının bana göre en enteresan yeri, bir öyküde okuduğunuz karakterle 4 öykü sonra karşılaşabilir oluşunuz . Yani Kavukçu okumaya başlayacaksanız bir yerlere karakterleri not alabilirsiniz ki sonradan benim gibi "nerede okudum ben bunu " diye düşünmeyin :D 
Yazar aynı zamanda defalarca ödül almış, fakat bu demek değil ki öykülerinde en edebi teknikleri O kullanıyor. Bence yazdıklarının beğenilmesinde teknikten ziyade anlatılışındaki gerçeklik etkili, bir de samimiyeti tabii.
Yesevi Üniversite sayfasında kendisi ile ilgili güzel bir anlatım mevcut, ilgisini çekenler okuyabilsin diye ŞURAYA bırakıyorum linki:)

Ben öykü seviyorum diyenler, yerli isimlere şans vermek isteyenler, öykü sevmeyenler, kısacası okumayı sevenler bu kitaplara hiç olmadı yazara bir şans versinler derim :) Öykü diyorum ama romanları da varmış :)
 Kalın sağlıcakla :)

18 Kasım 2022 Cuma

SAZENDE ŞUNKİN - CUNİÇİRO TANİZAKİ

"Bu zat, göz açıp kapatıncaya kadarlık kısa bir zamanda, dış âlemle iç âlem arasındaki perdeyi kaldırarak çirkini güzele çevirip doğru yola ulaşmış bir muhteremdir... Mertebesi ermişliğe yakındır...”

  Fakat okuyucularım rahibin bu sözlerine katılır mı, katılmaz mı orasını bilemem...”

Evet pek kıymetli sevgili blog okuru, kitap dostu yoldaşım bloğuma hoş geldin. 
Daha önce okumuş olduğum bir yazarla, Japon Edebiyatına oldukça fazla katkıları olmuş Tanizaki ile döndüm. 
2014 yılında Anahtar  adlı kitabını okumuş ve etkilenmişim. Bu kitabını muhtemelen o tarihlere yakın edinmişimdir ama okuma fırsatını yeni buldum :) Çook uzun zamandır bekleyen kitaparım var, tamam kabul ediyorum eskisi kadar çok okumuyorum, fakat yeni kitap almıyor oluşum eskiden aldığım kitaplara yavaştan devam edişimi bağışlatıyor bence. 
Gelelim kitabımıza;
5 öyküden oluşuyor kitabımız ve tabii Tanizaki denince akla gelen klasik Japon kültürel öğelerinin baskın olması kaçınılmazlığı :)
Aslında Güney Kore ile başlayan Uzak Doğu kültürünü tanıma konusundaki isteğim bir Tanizaki kitabıyla devam ediyor. Yani bu kitabıyla olması gerekmez ama her kitapseverin okuması gereken kalemlerden biri yazar ve evet müthiş etkileyici bir kitabı değil her ne kadar Şunkin hikayesi olsa da içinde :D