“Çünkü insan çok küçük bir etki yaratıyor, anlatabiliyor muyum. Dünyaya geliyorsun, bir şeyler için didinip duruyorsun ve neden sadece kendin didindiğini bilmiyorsun ve aynı zamanda pek çok insanla birlikte dünyaya gelmiş oluyorsun, onlarla karışmış oluyorsun, sanki kollarına bacaklarına ipler bağlanmış da onları hareket ettirmeye çalışıyormuşsun, mecburmuşsun gibi, ama aynı ipler bütün diğerlerinin de kollarına bacaklarına bağlanmış ve hepsi didiniyor ve onlar da nedenini bilmiyor, sadece iplerin herkese engel olduğunu biliyorlar, aynı tezgâhta hah dokumaya çalışan beş altı kişi gibi, tek farkı herkesin kendi desenini işlemeye çalışması; ve bunun hiçbir önemi yok, biliyorsun, yoksa tezgâhı kuranlar daha iyi bir düzenleme yaparlardı, yine de bir önemi olmak zorunda, çünkü didinmeyi sürdürüyorsun ya da didinmeyi sürdürmeye mecbursun, sonra birdenbire her şey sona eriyor ve geriye tek bıraktığın üzerine bir şeyler çiziktirilmiş bir taş parçası, tabii mermere yazı yazdırmayı, onu dikmeyi hatırlayacak ya da buna zaman bulacak birisi varsa, sonra bu taşın üzerine yağmur yağıyor, güneş yakıyor, bir süre sonra ismi ve yazıların ne anlatmaya çalıştığını bile hatırlamıyorlar ve hiç önemi kalmıyor.”
Aslı Biçen çevirisinden ve elektronik kitap şekliyle okudum Abşalom, Abşalom kitabını. Kitabın elime ne zaman, nerede ve ne için geçtiğini kesinlikle hatırlamıyorum. Ne için sorusuna olasılık dahilinde yazarın tüm kitaplarını okuyacağım gayreti gösterilebilir.
Efendim edebiyatta pek az görülen bir teknikle, bilinç akışı tekniği ile yazılmış kitabımızda ilk bakışta kitabın ismi dikkat çekiyor değil mi? Abşalom,(dini metinlere ilgisi olanların bileceği ya da anımsayacağı üzere)Tanah metinlerinde, ensest nedeniyle üvey kardeşini öldürmesi ve babasının düşmanlarından intikam alması ile yer bulur kendisine. Bu kitabında da benzer bir temayı almış yazarımız, en azından mayasını bununla tutmuş demek mümkün, üzerine roman karakterlerinden kimisine olayı anlattırarak, kimisinin bilincinde yaşatarak, diğerine yine aynı olayın farklı cepheden yeniden anlattırarak ve bunları pek te sıra gözetmeden yaptırmış.
Tabii okur için bundan daha eziyetli başka metotlar vardıysa bile bu teknik kadar etkili olanı da azdır. Öyle lalettayn her okur kitabı bitirmek şöyle dursun ilk kısmı bir seferde anlayarak okuyamaz. Gözler ile dimağ koordine olacak, sessiz fakat uyku getirmeyecek bir mekanda bütünlüklü bir okuma yapılacaksa amenna fakaaat en ufak bir dikkat dağınıklığı affedilemez ve kesinlikle yeni baştan okunmaya başlanması elzem hale gelir haberiniz olsun.
Kitabımızın kahramanı Thomas Sutpen, Bayan Rosa/Rosa Teyze, ve kimliği belli belirsiz sezilen birkaç kahramanın ağzından anlatılan hikayede, ancak olaylar açıldıkça anlatanın kimlik tespitini yapabilen okur olayın nedenlerini ancak neredeyse kitabın sonunda idrak edebilecektir. Pek tabii ki olaylar çözüldükçe hayret ve dehşete gark olabilecek okurun bu duyguları hissedebilmesi ya hikayeyi anlayarak okuyabilmesine ya da son sayfalardaki haritadır, kimlik analizidir, kim kimdir özetlerine bakmasına bağlıdır.
Şimdi bunca şey yazdım ama demeyin ki Eylem Faulkner'e de mi giydiriyor(!), alakası yok arkadaşlar, yazarın kullandığı teknik bu, bazı modern yazarlarda denkliği var, okurca sevilir sevilmez orası okura kalmış olsa da edebi teknik anlamında hakkı yenmemesi gerekenler arasındadır. Malumdur ki yazar Nobellidir ve hatta eğer yanlış bilmiyorsam bu kitabındaki bir cümle sanırım roman türünün gelmiş geçmiş en uzun cümlesi olarak tespit edilmiştir, kitapta italik font ile yazılmış olan cümlenin noktasını bulmaktan ziyade bir kerede anlamak oldukça zordur :D Zira bu tekniğin bir diğer özelliği de muazzam uzatılabilen ana cümlelere eklenen cümleler, baş ile sonların belirsizliği ve bu belirsizliğin sağlanması için araya giren birden fazla ara cümle ya da bolca detay olmasıdır. Noktalama işaretlerine, anlatımın kime, niye geçtiğine de pek dikkat edilmez.
Şimdi hep şekilde kaldın diyecekler için; Faulkner bildiğimiz gibi, bu kitapta da, toplumsal adaletsizliği, ırkçılığı(zenci sorunu), ahlaki çöküşü, sosyal düzeni ve Güney anlatılarını hayli yoğun bir şekilde işlemiş. Hatta neredeyse kurgusunu bunların üzerine inşa etmiş demek mümkün.
Eğer edebiyat bir keyif, benim için zevkle okuyacağım bir iki satır, ya da okumak kafamı dağıtsın'cılardansanız aman diyeyim SAKIN, fakat edebiyatı bilmek isterim, bilhassa modern yapıtlar uzmanlığım olsun isterim'cilerdenseniz muhakkak okumanız gerekenlerden biri. Bu arada Ses ve Öfke'yi okumak isteyenler önce bu kitabı okursa onlar için daha güzel olacaktır.
Hala burada olup okumaya devam eden canım arkadaşlarım sevgiyle, kitaplarla kalın. En çok sağlıkla kalın tabii, bir de yoruma "okudum" yazın :) Erken ayrılmışlar için de bir sonraki kitap yorumum daha kısa olacak sözü vereyim de hemen takipten çıkmasınlar :D