31 Ocak 2022 Pazartesi

AYLIK / OCAK '22

 

Muhteşemdi... Her ne kadar anlattığı dönem bakımından aynı muhteşemlik söz konusu edilemese de...



O bir; izleyip bitirebildiğim ilk anime...
 o bir; yaoi...
 o bir; 2 sezon 24 bölüm...
 o bir; devamı gelsin ümidi 😄


Bu film nasıl komedi olabilir hiç anlamıyorum bana sorarsanız çok ağır dram içerir. Dear ex, 👍


Nice zamandır şöyle nice'lı bir çift bulsam da izlesem, üstüne bir de bu çift Koreli olsa gibi saçma düşüncelerim yoktu.
Yeğen, daha önce zibilyon kere izlediğimiz vampirli seriyi zibilyon +1. kere izlediğini söyledi, bunun üstüne denk gelip okuduğum bir yazıda insanların bazı film/dizileri çok kere izlemesinin aslında güvende hissettmekle alakalı olduğunu çünkü sonu bilinenin sürpriz olamayacağını falan anlatmışlardı, ben de malumunuz bazı dizi/film/kitapları defaatle hatmetmeden rahat etmeyen bir bünyeye sahip olmaklığımla övünürüm. Bu yüzden zibilyon +1. kere açtım ve" Always, love you" adlı filmi izledim.  Ne alakası var bu diziyle değil mi 😄 
Alakası, So ji Sub'çuğumun filmi de doğal olarak Korece , ve ben o filmi izleyince, Koreceyi ne kaa özlemiş olduğumun farkına vardım, bu diziyi de bir blog arkadaşım önermişti, veee sonunda diziyi de izledim. 
 Kesinlikle çok klasik, çok saçma bulabilir,  fazla romantizmden kusabilirsiniz, ya da daha ne kadar mantıksız bir senaryo yazılabileceği üzerine dizi boyunca onlarca tez yazabilirsiniz. 
  Ben niye 4 yıldız verdim, çünkü ihtiyacım vardı bu kadar saçmalığa. Çünkü reel hayat bazen kulaklarımızı kapatıp kaçamayacağımız kadar duymak zorunda olduğumuz gerçeklerle dolu olabilir ve  kuytu bir köşede biraz soluklanma ihtiyacı hissedilebilir.  Benim için bu ayın nefes köşesi bu dizi oldu. Teşekkürler Hoş Çocuk.

Bu ay okuduğum kitaplar :
İyi adam ve The Ballad of songbirds and Snakes henüz bitmese de ...
 



19 Ocak 2022 Çarşamba

BAHAR KARLARI -YUKİO MİŞİMA

BEREKET DENİZİ I

Püren Özgören çevirisi olan kitabın elimdeki nüshası 3. basımdır ve basım yılı 2015'tir. 



 "...insanın bütün yaşamı bazen bir anlık duraksama yüzünden yön değiştirebilir. O an, bir kağıt gibi tam ortasından katlanır sanki. Böylece alt taraf üste çıkar, daha önce görülen tarafsa sonsuza dek görünmez olur. " 

    Kitabın bende uyandırdıklarına geçmeden önce bilhassa yazar konusunda bir iki laf etmek lazım diye düşünüyorum, zira 4 kitaptan mütevellit bu seriyi okumamın sebebidir yazar.  

    Bu şekilde söyleyince çok iddialı olsa bile bunun sebepleri var. Geçmişte, 2012 ve 2014 yıllarında yazardan 2 kitap daha okumuş olduğum görülüyor blogda.  2012'de Yaz Ortasında Ölüm isimli öykü kitabını okumuşum, yorum olarak uzun soluklu yazmamış olsam da etkilenmiş olmayım ki 2014'te Denizi Yitiren Denizci 'sini okumuşum ve yine enteresan gelmiş olacak ki notlarımda yazar için ya da yazara dair bir iki satır karalamışım. Fakat aslında bu seriden önce okumam gereken başka bir kitabını not almış olsam da nedense bir türlü  sırayı o kitaba getirememişim :( 

    Blogun böyle zamanlarda kafanıza dank ettirdiği bir şey de şu oluyor: Bir yazarı merak etmişsiniz, daha önceden kitaplarından okumuşsunuz, üzerine daha fazla okumak istemiş ve 2015'te basılmış kitabını edinmişsiniz, fakat bunu okumak 2022'ye denk gelmiş. 7 yıl ya, yazıyla yedi( 7 )koca yıl, ki onlarca kitap okudum diye sevindiğiniz zamanlar, ve bütün o zamana inat şak diye istediğiniz hatta edinmiş olduğunuz kitapları bile okuyamadığınızı yüzünüze vurması... Hayata, planlarımıza, ömür denen zaman mefhumuna dair felsefik cümlelerimi burada yazmak çok isterim ama ....

    Neyse ben yine gereksiz alınganlıklara düşmeden kitaba/seriye geçeyim, dediğim gibi 4 kitaplık serinin ilk kitabıdır Bahar Karları, açıkçası başı ve sonu oldukça belirgin bir çerçeveye sahiptir, yani serinin devamını getirmek bu kitaptan sonra zorunluluk gibi gelmedi bana ama yazarımıza tek kitap yetmemiş ve devamını yazmış, şu halde bize düşen  eninde sonunda el mahkum okumak olacak. 

    Yazar Japon olunca hikaye pek tabii Japonya'da geçmekte olup, olaylar Japon -Rus savaşı sonrası olan dönemde, 1900'lerin ilk çeyreğinde geçmekte, gelenek ile modernizm gitgelleri oldukça hacimli şekilde ele alınmış, betimlemeler zincirleme tamlamalar ile karışmış, uzun cümleler ile derdini dile getiren bir kitap çıkmış ortaya. 

    Mişima, bu kitabında betimleme seven beni bir miktar yordu, belki o anlattığı gençliğin bezginliğini oldukça iyi aktardı  ama hep söylediğim o Asyalı yazarlardaki sinematografik anlatım Mişima'da bir tık daha az hissedildi sanki, oysa Mişima'da da bahçenin içindeki sekizinci büyük Kiraz ağacının, en büyük dalındaki yaprağın, 6. damarına denk gelen tırtılın kıvranışı, oldukça ustaca betimlenmişti. Bu sinematografik anlatımın yetersiz bulunuşunun benimle ve yaşadığım konsantrasyon sorunlarımla alakalı olma olasılığı da var, bunu göz ardı etmek istemem, yine de sanki bir tık diğer Asyalı yazar efektlerinden daha az nasiplenmiş gibi.

    Fakat hikaye; özellikle karakter analizleri bakımından oldukça iyi. Bence hemen her okur bir Asyalı yazar okumalı...Ha bu ille 4 kitaplık seri olmalı mı bilemem fakat bloğumda başka yazarlar var bu konsepte uygun hem de oldukça etkileyici ve muhteşem yazma yetenekleri ile beni hayran bırakmışlıklarını bilhassa belirttiğim. 

    Bu kadar muallak yazdığım bir sürü cümleden kendinize göre çıkarım  yapın ve yazarı ya da kitabı okuma kararınızı siz verin canım okuyanlarım, kalın bakalım hoşça :D 



12 Ocak 2022 Çarşamba

YÜREĞİNİ KOLLA ÖLMEDEN ÇÜRÜYORSUN- KIVANÇ KARDEŞLER

 Gabriel Garcia Marquez

Kitap Gabriel Garcia Marquez biyografisi olarak basılmış.
    Bu kitabı/Marquez'i okumak hem de Faulkner 'in ardından okumak tamamen tesadüf eseri oldu. Kitap,  2015 tarihinde 1. baskısı yapılmış olup 237 sayfadır, biyografi olarak tanımlanmış ama sanırım derleme bir biyografi denilmesi daha yerinde olabilir. 
    Malum olduğu üzere Büyülü Gerçekçilik akımının ustası sayılan Gabriel Jose De La Concordia Garcia Marquez ya da kısaca Gabo'nun hayatından parçalar her zaman ilgimi çeker. Neredeyse bütün kitaplarını okumuş olmama rağmen bloğumda yer bulamamış olması ayrı bir hüzün sebebi. 
    Bu kitapta Marquez'in hayatından, röportajlarından ve kitaplarına dair yazılardan kesitler bulmak mümkün. En sona saklanmış sözlerin tamamı Marquez'in mi emin değilim. Fakat her halükarda ben etkilendiğim bir yazarın hayatına dair bir iki satır okuyabilmekten mutluyum . 
    Fakat şunları yazmak zorundayım:
    İlk olarak yazar Kıvanç Kardeşler hakkında neredeyse hiçbir bilgi bulmam mümkün olmadı, her ne kadar başka kitapları olduğunun bilgisine ulaşmış olsam da eğitim hayatı hakkında bir fikir sahibi olamadım ne yazık ki! 
    Bir diğer husus ise, Marquez'in büyülü gerçekçiliği oluştururken anneannesinin masallarından etkilenmiş olması anlaşılabilirdi, sadece 1 bilemedin 2 paragrafta bahsedilseydi. Fakat birebir aynı paragrafın kopyala yapıştır tekniği ile 4 yerde bulunması, bazı başka bilgilerin ısrarla başka bölümlerde aynı şekilde yer alması gerçekten yorucu ve sıkıcı olmuş okur için. 
Hilal'e anlatır gibi anlatılmasına gerek yok, anladık bir kere okuyunca. 
    Bazı bilgilerin birbiriyle çelişirliği de ayrıca gözümden kaçmadıysa da burada uzun uzun bahsetmek istemiyorum zira bir önceki postta okura söz verdim kısa keseceğime. 
    İlle Marquez okumak isterseniz, pek çok kaynakça ve biyografisini okudum ve  Marquez'e dair okuyacağım hiçbir şey kalmadı diyorsanız, okuyun tabii :D 
    Alttaki alıntıda, kitapta geçen ve Marquez'in veda mektubundan bir kaç satır var, o halde keyifli okumalar :)
"Sizlerden çok şey öğrendim.  Ama bu öğrendiklerim pek işe yaramayacak. 
Çünkü hepsini bir çantaya kilitledim. 
Mutsuz bir şekilde...
Artık ölebilir miyim?"



9 Ocak 2022 Pazar

ABŞALOM, ABŞALOM! -WILLIAM FAULKNER

    “Çünkü insan çok küçük bir etki yaratıyor, anlatabiliyor muyum. Dünyaya geliyorsun, bir şeyler için didinip duruyorsun ve neden sadece kendin didindiğini bilmiyorsun ve aynı zamanda pek çok insanla birlikte dünyaya gelmiş oluyorsun, onlarla karışmış oluyorsun, sanki kollarına bacaklarına ipler bağlanmış da onları hareket ettirmeye çalışıyormuşsun, mecburmuşsun gibi, ama aynı ipler bütün diğerlerinin de kollarına bacaklarına bağlanmış ve hepsi didiniyor ve onlar da nedenini bilmiyor, sadece iplerin herkese engel olduğunu biliyorlar, aynı tezgâhta hah dokumaya çalışan beş altı kişi gibi, tek farkı herkesin kendi desenini işlemeye çalışması; ve bunun hiçbir önemi yok, biliyorsun, yoksa tezgâhı kuranlar daha iyi bir düzenleme yaparlardı, yine de bir önemi olmak zorunda, çünkü didinmeyi sürdürüyorsun ya da didinmeyi sürdürmeye mecbursun, sonra birdenbire her şey sona eriyor ve geriye tek bıraktığın üzerine bir şeyler çiziktirilmiş bir taş parçası, tabii mermere yazı yazdırmayı, onu dikmeyi hatırlayacak ya da buna zaman bulacak birisi varsa, sonra bu taşın üzerine yağmur yağıyor, güneş yakıyor, bir süre sonra ismi ve yazıların ne anlatmaya çalıştığını bile hatırlamıyorlar ve hiç önemi kalmıyor.”

    Aslı Biçen çevirisinden ve elektronik kitap şekliyle okudum Abşalom, Abşalom kitabını. Kitabın elime ne zaman, nerede ve ne için geçtiğini kesinlikle hatırlamıyorum. Ne için sorusuna olasılık dahilinde  yazarın tüm kitaplarını okuyacağım gayreti gösterilebilir. 
   
    Efendim  edebiyatta pek az görülen bir teknikle, bilinç akışı tekniği ile yazılmış kitabımızda ilk bakışta kitabın ismi dikkat çekiyor değil mi? Abşalom,(dini metinlere ilgisi olanların bileceği ya da anımsayacağı üzere)Tanah metinlerinde,  ensest nedeniyle üvey kardeşini öldürmesi ve babasının düşmanlarından intikam alması ile yer bulur kendisine. Bu kitabında da  benzer bir temayı almış yazarımız, en azından mayasını bununla tutmuş demek mümkün, üzerine roman karakterlerinden kimisine olayı anlattırarak, kimisinin bilincinde yaşatarak, diğerine yine aynı olayın farklı cepheden yeniden anlattırarak ve bunları pek te sıra gözetmeden yaptırmış. 
    Tabii okur için bundan daha eziyetli başka metotlar vardıysa bile bu teknik kadar etkili olanı da azdır. Öyle lalettayn her okur kitabı bitirmek şöyle dursun ilk kısmı bir seferde anlayarak okuyamaz. Gözler ile dimağ koordine olacak, sessiz fakat uyku getirmeyecek bir mekanda bütünlüklü bir okuma yapılacaksa amenna fakaaat en ufak bir dikkat dağınıklığı affedilemez ve kesinlikle yeni baştan okunmaya başlanması elzem hale gelir haberiniz olsun.

    Kitabımızın kahramanı Thomas Sutpen, Bayan Rosa/Rosa Teyze, ve kimliği belli belirsiz sezilen birkaç kahramanın ağzından anlatılan hikayede, ancak olaylar açıldıkça anlatanın kimlik tespitini yapabilen okur olayın nedenlerini ancak neredeyse kitabın sonunda idrak edebilecektir. Pek tabii ki olaylar çözüldükçe hayret ve dehşete gark olabilecek okurun bu duyguları hissedebilmesi ya hikayeyi anlayarak okuyabilmesine ya da son sayfalardaki haritadır, kimlik analizidir, kim kimdir özetlerine bakmasına bağlıdır. 

    Şimdi bunca şey yazdım ama demeyin ki Eylem Faulkner'e de mi giydiriyor(!), alakası yok arkadaşlar, yazarın kullandığı teknik bu, bazı modern yazarlarda denkliği var, okurca sevilir sevilmez orası okura kalmış olsa da edebi teknik anlamında hakkı yenmemesi gerekenler arasındadır. Malumdur ki yazar Nobellidir ve hatta eğer yanlış bilmiyorsam bu kitabındaki bir cümle sanırım roman türünün gelmiş geçmiş en uzun cümlesi olarak tespit edilmiştir, kitapta italik font ile yazılmış olan cümlenin noktasını bulmaktan ziyade bir kerede anlamak oldukça zordur :D Zira bu tekniğin bir diğer özelliği de muazzam uzatılabilen ana cümlelere eklenen cümleler, baş ile sonların belirsizliği ve bu belirsizliğin sağlanması için araya giren birden fazla ara cümle ya da bolca detay olmasıdır. Noktalama işaretlerine, anlatımın kime, niye geçtiğine de pek dikkat edilmez.

    Şimdi hep şekilde kaldın diyecekler için; Faulkner bildiğimiz gibi, bu kitapta da, toplumsal adaletsizliği, ırkçılığı(zenci sorunu), ahlaki çöküşü, sosyal düzeni ve Güney anlatılarını hayli yoğun bir şekilde işlemiş. Hatta neredeyse kurgusunu bunların üzerine inşa etmiş demek mümkün.

    Eğer edebiyat bir keyif, benim için zevkle okuyacağım bir iki satır,  ya da okumak kafamı dağıtsın'cılardansanız aman diyeyim SAKIN, fakat edebiyatı bilmek isterim, bilhassa modern yapıtlar uzmanlığım olsun isterim'cilerdenseniz muhakkak okumanız gerekenlerden biri. Bu arada Ses ve Öfke'yi okumak isteyenler önce bu kitabı okursa onlar için daha güzel olacaktır. 
    
    Hala burada olup okumaya devam eden canım arkadaşlarım sevgiyle, kitaplarla kalın. En çok sağlıkla kalın tabii, bir de yoruma "okudum" yazın :) Erken ayrılmışlar için de bir sonraki kitap yorumum daha kısa olacak sözü vereyim de hemen takipten çıkmasınlar  :D
   




 

1 Ocak 2022 Cumartesi

2021 ARALIK

ARALIK

    La Casa del Papel efem, en meşhur olanından.  Money Heist de nam-ı diğer.  Bakmayın burada 9 bölüm yazdığına,  Netflixten 10. Bölümü de izledim 😃 Aslında dizi iyi de beni pek sarmadı sanki, 2. Sezon için "hayırlısı " diyeyim o halde 😄

 

⭐⭐⭐⭐
    Enteresan bir konu, nasıl anlatılır ya da ne denebilir The Unforgivable için bilmiyorum,  tutkunları Sandra için de izleyebilir, benim için bu tutku Viola Davis.  Etkileyici bir film de denebilir aslında, biraz adaleti sorgulayıcı biraz görünen ve arka yüzü gibi şeyler var filmde,  bir bit yeniği olan filmleri sevenler kaçırmasın diyelim o halde. 
⭐⭐⭐⭐⭐
    Ve How to get away with murder 2. Sezonu da derhal 3.'ye başlamamak için kendimi zorladığım bir şekilde bitti. O bir efsane,  o bir Analise, o bir Keaton, o bir Viola Davis ve o çok harika... Doğruyla yanlışın bu kadar iç içe bu kadar zekice geçtiği çok ender yapımlardan. Buraya kocaman bir 💜 bırakıyorum. İzleyen varsa spoilersız yorumlarınızı okuyabilirim efem. Saygılar...
    Ve Friends'in ilk sezonu bitti, Türkçe altyazılı izlesem bu kadar uzamazdı bitmesi ama İngilizce altyazılı izlemek bir miktar sıkıcı olabiliyor bazen.  Bazen altyazısız denediğim için daha da çıkmaza sokuyorum bölümü 20 dakika olan diziyi... 

    Daha da dizi bitiremem, vallahi yılın son 3 günü yatar yuvarlanırım daha da bir şey edemem, "amaaan boş vir"(Yasemin Sakallıoğlu şivesiyle) derkeeen "şaaak bi 10 milyon $"(!) pardon bi Unorthodox patlatışım beni bile şaşırttı,  "arkadaşlara dedim lan biz mi bi şey yaptık"(son dönemin en popüler, en aranan karakterinin şivesiyle) fakat onlar da ne yaptıklarıni bilmiyormuş... Maskaralık nedir diye bir düşünce aldı beni ...

    Ayy diziyi anlatacaktım durun ya...Dizi için; Çok beğendim diyemem fakat Yidiş dilini hiç duymamıştım bu açıdan memnun oldum,  Hasidik Yahudileri hakkında herhangi bir bilgim yoktu ama bu dizi sonrası onlarla ilgili bir iki yazı da okuyunca fark ettim ki bizimkilerden çok ta farklı değillermiş. Onlarda da kadınların saçlarını göstermesi yasak, onlarda da kadının tek önemli görüldüğü yer çocuk verebildiği zaman...Kadınlar hiç okula gönderilmiyor ve 18 yaşında evlendiriliyor. Ve tabii ki özgürlük kavramı akşama ne yemek pişirebileceğine karar vermenin ötesinde değil...Bu konularda yazacak ya da söyleyecek çok şeyim var ama     "gerçek İslam bu değilciler" ile uğraşamam, ilk emri uygulayın canım kardeşim. 

   Ve ne yazık ki bitmedi...
 Başıma bir şey gelmeyecekse, Cem Yılmaz esprilerini normalde sevmem, fakat eşimin çalıştığı bir yeni yıl akşamında 20 yaşında oğlumla ne izlesek te birlikte takılabilsek ya da neyi izlemeyi teklif etsem burun kıvrılmayacak düşüncelerine en uygun cevap bu atraksiyon olabilirdi. Daha önceki yıllarda yüzüklerin efendisinden 2 film ard arda izleyip sabaha ermiştik fakat bu yıl buna başladıktan 50 dk sonra oğlan pes etti. Ve "playstation oynarım daha eğlenceli" deyip beni ekti. 
    Benim enteresan bir şekilde hoşuma gitti ve sonuna kadar izleyebildim. En güzel kısmı Ata Demirer taklitleriydi, üzgünüm Cem Abi benim için her zaman en iyisi o dalga geçtiğin kısımlar ve Ata Demirer olacak, yok şöyle zekiyim yok böyle IQ yüksekim demeyeceksin, bizi o Trakyalı dayı taklidi daha çok eğlendiriyor :D





    Ve bu ayın kitapları. Zaten her birinin yorumu bloga girildiğinden merak ettiklerinizin yorumlarına bakabilirsiniz.

   Yeni yıl dileklerinde bulunma kısmını geçmiş hissediyorum kendimi, her yıl yeni yılda umutlanan, yeni hedefler belirleyen ben 2 yıldır bu halden pas geçiyorum fakat bu geçtiğimiz yıl ilk defa icraate geçebildiğimden demek ki yılın son günü yapılan plana gerek yok diye düşünüyorum, yıl sonu bilançosunda bu yıl için bana iyi gelen şeylerden bahsettiğim için burada tekrar etmeyeceğim, bir ay bir yıl daha geride kaldı...Umarım gelen yıl gideni aratmasın, sağlıkla kalın... Hoşça kalın...