18 Eylül 2015 Cuma

MİM-NASIL BLOG YAZMAYA BAŞLADIM

Kitap Sevinci mimlemiş beni :D Nasıl blog yazmaya başladığımı merak etmiş:)  Kendisine çok teşekkür ediyorum.


Hikayemi okurken dinlemek isterseniz...
Kitap sevinci'nin blog hikayesini merak edenler , buyursunlar :D


İlk olarak bu yazı neden geç kaldı onu anlatmak isterim , 1. si bu postu yıl dönümümde girmek istememle alakalı , görüldüğü gibi ne yazık ki onu da beceremedim .Aslında blogumun yıl dönümü 14 eylül:D fakat şu aralar İstanbul -Çorlu arası mekik dokuduğumdan bloga sıra bir türlü gelemiyor.

 14 eylül 2011 'de açmış olduğum bloğum tam 4 yaşında oldu.


İlk postum için ; lütfen bir tık.

Evet ilk post için diyebilirimki fena çuvallamışım :D

Neyse efem gelelim blog hikayesine;

kitap okumayı oldu geldi severim. İlköğretimden tutun da lise sona kadar ciddi okurdum .

Hayat hikayem bitip, blog hikayesine bir türlü gelemeyeceğim anlaşıldığından , ....

Neyse işte evlendim , oğlum oldu aşamasında pek kitap okuyamadığımı hatta bir okur olduğumu unuttuğumu söylemek yanlış olmaz.Gel zaman git zaman Kerem biraz büyüyünce ve ben de eskiden yapmayı sevdiğim ne vardı diye düşününce aklıma kitaplar geldi.

Hatta şöyle bir şey oldu , tatildeydik , gece aylak saylak gezerken sahil kenarında amcanın biri kendi kitaplarını satıyordu , oradan bir kitap aldım ve okumaya başladım.


Sonra kütüphaneden aldığım kitaplar oldu, yetmedi kendime kitaplar almaya başladım .Evlenene kadar okuduğum kitapları yazdığım bir defterim vardı lakin sonradan okuduklarımı hiçbir yere yazmadığımı ve bunun beni rahatsız ettiğini anladım.

Aldığım 80 yaprak kareli defter de yeterli gelmedi.

Vee sonra işte nette gezerken okuduğumuz kitapları tek tek profilde görebildiğimiz bir site keşfettim.

Bu arada ciddi ciddi kitap bloggerlarını takip ediyor fakat hiçbirine yorum yazmıyordum.

Yine sonra o sitede bir hayli zaman geçirdikten sonra , siteyle aramıza kara kedi girdi.

Ben de siteyi bırakıp 160 yaprak çizgili defter aldım kendime.

Yine de yetmeyince ve o zamanların meşhur blogcusunda oldukça fazla zaman geçirdiğimi anlayınca blog açmaya karar verdim.

Fakat ben blogumu başta sadece kitaplar için açmadım.

Her telden çalarım dedim .

Neticede ev hanımıyım ve boş vakit bir hayli fazla , ee yemek yapmayı falan da seviyorum .

Çok hoş bir konsept olur falan işte diye düşünerek ve ilk paylaşımım kitap olarak blogu açtım.

 4 -5 posttan sonra anladım ki , ben sadece okuduğum kitapları bile girmeye kalksam ciddi bir zaman alıyor ve diğer paylaşımlar için zaman kalmıyor.

O halde dedim sadece okuduklarımı fotoğraflayayım ve o kitap bana ne hissettirdi yazayım.

Netice; 4 yıldır okuduğum kitapları paylaştığım bir bloğum var.

Fakat ben bir blogger olduğumu düşünmüyorum.

Hele blogumun; kitap blogu olduğunu hiç düşünmüyorum.

Ben sadece gayet keyfi olarak , kendime albüm yapıyorum, eskilerin fotoğraf albümleri gibi...Belki  gün gelir , Kerem de benim okuduklarımı görmek ister. 

Her yıl neredeyse 150 civarı post giriyorum , kitaplara ilgi çok yoğun olmasa da ülkemde ,hemen her postuma 5 ile 10 arası yorum gelir, bu yorumlar genelde bloggerlardandır.

Bu 4 yıl boyunca hiç olumsuz yorum almadım, bir kez mail olarak gönderilmiş mesaj ve ekşide yapılan kısa eleştiri dışında hep pozitif kişilerle karşılaştım sanal alemde.

Blog aleminde tanıdığım çok kıymetli kişiler , sağlam dostlar var.

Hepsine , hepinize , beni okuyan , takip eden , diğer sosyal medya platformlarında da izleyen,  arkadaş olduğum , gerçekte tanıştığım ya da hiç yorum yazmadan , varlığını göstermeden takip eden kim varsa buradan  tek tek teşekkür ediyorum.

Blog Kerem için , sizler bana hediye oldunuz.

Teşekkürler, kitapla , sevgiyle kalın...

Kendi hikayesini anlatmak isteyen olur ve mimi yaparsa , bana da link bıraksın lütfen...









13 Eylül 2015 Pazar

69-BAKELE- SEZGİN KAYMAZ


1. Baskı 2015
198 Sayfa

Sezgin Kaymaz , harika bir yazar bence.

Daha önce de Kaymaz'dan iki roman okumuştum ve hikayelerini fena halde merak etmekteydim.

Bu kitap ;Yazarın Cumartesi mektuplaşmalarının mektuplarını içermekte.

Kısacık hikayeleri var.

Kimi hüzünlü , kimi gülümseten , yaşanan bu kadar acıya rağmen kahkaha attıran bile oldu.

Çok bizden hikayeler.

Çok yalın.

Çok derin.

Çok güzel hikayeler.

Zaten yazarın üslubunu beğeniyordum ama , bu kitabın ardından diyebilirim ki ;

Ben Bir Sezgin Kaymaz bağımlısıyım.

Ne yazsa okurum.

Kesin.

Kitap okuyamıyorum diyenlerin bile bu kitabı seveceğini düşünüyorum.

Çok güzel hediye olur bu kitaptan.

"Ay okur mu , tarzı mıdır" diye düşünmeden hediye edilebilecek bir kitap.

Okuyun , okutun anacığım :D

*Bana Gel ve 
*10 Mart 2050, Perşembe

adlı hikayeleri de ayrıca gönlüme taht kurdu :)




10 Eylül 2015 Perşembe

68-ALIKLAR BİRLİĞİ- JOHN KENNEDY TOOLE


Çeviri:Püren ÖZGÖREN
İlk Türkçe Basım yılı : 1994
Kırmızı Kedi'de İlk Basım:2014
419 Sayfa


İlk olarak belirtmek istediğim şey, kitabı beğendim :)

 Şimdi bunu yazıyorum ama;   kafam dağılsın yeter  , hayal alemine götürsün , yeni dünya kurdursun , toz pembe düşler gördürsün okuduğum kitap  düşüncesinde olan bir okursanız , büyük ihtimalle kitabı beğenmeyeceksiniz, hatta okurken sıkılacak ve yarım bırakacaksınız.

Zira ne 1981 Pulitzer Ödülü almış olması, ne de  yazarın kitap basılmadan 11 yıl önce intihar etmesi , ve hatta bu ödülün ilk kez hayatta olmayan birine verilmiş olması bile size kitabı bitirtebilecek kriterler değil.

Hatta bazı okurların ," aynı bizim İvedik la" demelerine de kesinlikle kanmayın, yok öyle bir şey.

Daha da ileri gideyim , Amerikan kültürüyle çok haşır neşir değilseniz , size komik te gelmeyecek kitap .

Zaten bence kesinlikle komiklik olsun diye yazılmamış .

İncelikle araştırılmalı ve önemsenerek, özümsenerek okunmalı .

Klasik olur mu bilmem ama kült kesinlikle.

Kitap için ise;

İgnatius , yani kitabımızın ana karakteri tam bir anti-kahraman. 

Çirkin, şişman , pis ve tabii ki çalışmaktan hoşlanmıyor. 

Ha ama yazar olmak gibi bir hayali için arada sırada karalamalar ve mektuplar yazıyor.

İşte bu elemanın  diğer insanlar  , iş ahlakı, hayata bakışı , oldukça sıra dışı olmasına rağmen beni hayran bırakıyor.

Kahkahadan kırıldığım tek satır dahi yok.

Fakat sık sık gülümsemeye benzer haller içine girdiğimi de itiraf ederim.

Bir de Püren Özgeren'in çevirisi gerçekten iyi.

Bunu yazıyorum çünkü bazı okurlar kitaptaki şiveden rahatsız olmuş , arkadaş kitaptaki şive için nasıl böyle bir çevirmeni eleştirebiliyorsunuz, anlamamın imkanı yok.

İlk başta irite etmiş olabilir ama karakterler oturdukça o şivenin ne kadar gerekli olduğu anlaşılabiliyor zaten.

Sonu ya da sonu demeyeyim de son 100 sayfası  harika ötesiydi , tabii benim için.





Genel bir taratmada da gördüm ki , okuyanı var.





5 Eylül 2015 Cumartesi

67-MAKSİMUM GÜVENLİK-ROBERT MUCHAMORE

Çeviri: Ayşe BAŞCI
1. Baskı 2010
264 Sayfa



CHERUB serisinin ilk kitabı için ÇAYLAK

2. kitabın yorumu için A SINIFI postlarına bakınız.


Ajanımız 3. kitapta da yine çok zor görevlerden birini üstleniyor.

Tabii ki de başarıyor , yoksa 12 kitaplık bir seri olmazdı :D 

Fakat macera , heyecan , adrenalin ciddi olarak yükseliyor.

 Mevzu 3. kitapta da hala sürükleyiciliğini sürdürüyor.

Kerem'in seriyi hala bitirememiş ve hatta yarısına bile gelememiş bir anne olarak ben de eleştirilerden nasibimi  almaya devam ediyorum.

Bu arada yeni takip etmeye başlayanlar ve benden haberdar olmayanlar için , Kerem oğlum olur ve 14 yaşındadır :D



1 Eylül 2015 Salı

66-BİTTİ BİTTİ BİTMEDİ-VEDAT TÜRKALİ

1. Basım 2014
2. Basım 2014
188 Sayfa


Tanımayanlar için yazara dair;

1- Asıl adı ; Abdülkadir Pirhasan 'dır
2-1919 'da Samsun'da doğmuştur
3-İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyat'ı mezunudur
4-Kısa dönem Edebiyat Öğretmenliği, uzun dönem sinemacı , aralıklı olarak yazarlık yapmıştır.

Not ; 96 yaşındadır ve hala yaşamaktadır.

5-eski TKP 'lidir.

Kendisininin iddiasına göre ;

Komünist, Marksist ve Lenininist'tir lakin Stalinist değildir. BKNZ ...



Şimdi yazarımızı kısaca tanıdıktan sonra gelelim kitabına;

seyrek olarak yazdığı kitaplarının bir tutkunu  ve kendisini gelmiş geçmiş en kaliteli yerli yazarlar kategorisinin üst sıralarına koymuş biri olarak Usta'nın kitabını eleştirmek haddime mi ? 

Aslında değil fakat bu kitap için yazmadan geçemeyeceğim bir iki şey var.

Usta'nın gelip okuyacağı ya da yorumumu dikkate alacağı da olmadığına göre , atış serbest.

İlk olarak bu kitap, klasik Türkali kitaplarındaki üsluba benzetilememiştir tarafımdan.

Sanki çok samimi yazılmaya çalışılmış ama bir an önce bitirmek için de can atılmış gibi .

İlk başlarda daha önce de kitaplarında yer alan , TKP ve yine cezaevlerinde yapılan zulüm ile girmiş romana.

Ardından 1915 'in 100. yıl olması nedeniyle belki de , ki kendisi "denk getirmedim ama güzel oldu" demiştir  , Ermeni bir karakter almış ve bu mevzuyu da kadın kahramanla birlikte kitaba dahil etmiştir , ne ki bu kadarla da yetinmeyerek kürt sorununa da değinmeden olmaz demiş ve o mevzuyu da eklemiştir kitaba.

Yazarın şu röpotajındaki ifadesi ise ;



"Evvela bunu Ermeniler için değil Kürtler için yazmaya başladım. Sonra anladım ki Kürtler ile Ermenilerin kaderi bir" şeklindedir.

Bu röportajındaki pek çok ifadesine katılmasam da , pek çok görüşünü doğru bulmasam da hakkını vermek lazım , yaşayan en eski  kalem ustalarından biri Türkali .Ayrıca henüz yazmayı bırakmadığını ve   bir kitap daha yazdığını duyunca ister istemez sevindim, umuyorum o kitabı  bitirmek için ömrü vefa eder.