Şubat ayı finalinde;
bir film kısmında film değil ama Netflix'in yeni bebeklerinden bir
dizi, bir kitap uyarlamasını izledim, aslında ilk olarak kitabı indirdim ve hiç yapmadığım bir şekilde aylık okuma planı yaparak Mart ayında okumaya karar verdim fakat sonra düşündüm de, ben ne zaman kitabı önce okusam film ya da dizisi hayal kırıklığı oluyor benim için, çünkü karakterleri başka canlandırıyorum kafamda sonra ekranda o canlandırmış olduğumun yerine başkasını görmek pek memnun etmiyor . Dedim ve serinin de 6 bölüm oluşu hemen izlenir etkisi verdi, tabii sosyal medyada anlatıla anlatıla bitirilemeyen kitap ve dizi övgülerinden de gına gelmiş olabilir.
Ben de; dizinin hemen herkes sonunda ters köşe olduklarından bahsedince, dizi boyunca olasılık hesaplarımın biri bitip biri başlasa da son bölüme kadar kesin kararımı vermekten kaçınmıştım, bu kadar tinsel bir şey de beklemiyordum açıkçası, ben Gone Girl kıvamında bir şey beklemiştim, ki bence o film bu seriyi 2'ye katlar fakat bunun da gideri var, ve evet ne yazık ki çok büyük beklentiye gerek yok. :D
Gezilerimizde hala memleket dolaylarını tercih ediyoruz zira gidecek bir yerimiz yok, ya da her yere gidebiliriz neden olmasın, bugün tam da şu manzaradan sonra kar atıştırdı desem inanmayanlarınız olabilir, inanılmaz bir tecrübeydi bizim için de:) 16.000 adımla yine uzakları yakın ettik :)
KAYI-I / AHMET ŞİMŞİRGİL
30. Baskı 2017
"Adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir. "
İtiraf ettim bunu daha önce ama tekrar edebilirim sanırım, iyi bir tarihi bilici değilim hatta iyi bir tarih okuru bile değilim fakat ara sıra okumaktan, karıştırmaktan keyif aldığımı da inkar edemem. Aslını isterseniz bir edebiyatçının (kastettiğim kitap okumaktan hoşlanmak değil, edebiyatın ne olduğunu, nasıl geliştiğini bilmek istemek ya da edebiyat ile teması olmak iş ya da akademik anlamda) kesinlikle tarih bilmesi gerekir, fakat bize bu öğretilmez. Tarih ve edebiyatı iki farklı kol olarak gösteren/ gören kim varsa ciddi anlamda yanılıyor, eğer edebiyatı bilmek isterseniz tarihi, tarihi bilmek isterseniz edebiyatı genel olarak bile olsa bilmek zorundasınız.
Çok mu ukalaca oldu, belki de, çünkü edebiyat bölümünü açıktan okumuş biri olarak söylüyorum bunu. Bir de edebiyat okumak isteyenler eğer baz olarak modern edebiyat okumayı sevmelerini alıyorlarsa bir daha düşünsünler derim.
Peki mevzuyu buraya nasıl getirdim, şöyle ki bütün bu edebiyat ve tarih birlikteliği inancıma rağmen, bir tarih kitabındaki olayların edebiyatçıların baz alınarak yazılması da enteresan geldi, yani hepsi olmaz sanki, haddim değil tabii bir Profesör eleştirmek ancak sanki bir tarih kitabı okumadım da masal kitabı okudum gibi oldum ben. Mesela maneviyata önem vermeyi de anlıyorum, insanların inandıkları dini hoş göstermelerini de, ancak tarih okurken birazcık daha realist olunmasını bekliyorum, en azından dil ya da ifade olarak.
Ama bir başka açıdan bakarsanız, orta karar eğitimli bir kitle okusun diye, daha anlaşılır olsun diye, manevi hazzı düşünerek, inanç faktörü baz alınarak yazılmış olabilir . Bu açıdan beklentileri karşılayabilecek bir kitap olduğunu söylemekte fayda var ancak dediğim gibi nesnel bir tarih kitabı olduğunu düşünmüyorum, faraziyesi bolca geldi bana.
Yine de kitapla kalın:) sağlıkla kalın:)