30 Eylül 2011 Cuma





İYİ GÜNDE KÖTÜ GÜNDE





Bu Cuma Sinema Günü'nde,  İyi Günde Kötü Günde'yi izledik .Aslında film hakkında söyleyebileceğim çok bir şey yok, çünkü ortada film gibi bir şey de yoktu.Nikahtan sonra yaşanabilecek olaylar diye anlatsam ama onu bile karşılamıyor, ortak karar; kesinlikle zaman kaybı, vasat bile değil.Hiç bir filmde bu kadar sıkıldığımı hatırlamıyorum, ben ki Kurtlar Vadisi Filistin 'de bile bu kadar sıkılmamıştım.Patlamış mısır ve Kola ikilisi bile yetmedi filmi kurtarmaya.Yeni , güzel, daha güzel film günlerine diyorum.

28 Eylül 2011 Çarşamba

KİTAPLIĞIM





Adı sanı duyulmadık yazarların kitaplarını okuyorum bu ara , aslında geçen yıl kitap fuarından kelepir aldığım kitaplar, ertelemekle ancak bu zamanda yer bulabildiler.Eskiden okuduğum kitapları paylaşmak yerine, henüz okuduğum kitapları paylaşmayı tercih ediyorum.Ancak zamanla, sadece fotoğraf olarak da olsa daha önceden okuduğum ve kitaplığımda bulunan kitapları da paylaşacağım.İlk fotoğraf genel görünüm:)İşte benim kendi halinde , mevcudu(bana göre) az kitaplığım, yaklaşık olarak 1000 kitap, tam sayı veremiyorum çünkü PC de henüz bir kütüphane programı (kendi istediğim gibi ) bulamadım.Kitap okuyoruz sitesinde 600 kadar kitap ve kitap yorumum olduğunu da belirtmeliyim.Sırasıyla kitaplığımdaki kitapları ve isimlerini hem paylaşalım hem de, tam olarak kaç kitabım varmış, öğrenelim:)


Önce Klasikler

1-  Dostoyevski    :                  Kumarbaz
2-  Dostoyevski    :                  Budala I
3-  Dostoyevski    :                  Budala II
4-  Dostoyevski    :                  Karamazov kardeşler I
5-  Dostoyevski    :                  Karamazov kardeşler I
6-  Turgenyev       :                  Babalar ve Oğullar
7-  Emile Zola       :                  Nana
8-  Emile Zola       :                  Germinal
9-  Emile Zola       :                  Bir Aşk Sayfası
10-Gogol              :                  Eski Zaman Beyleri
11-Gogol              :                  Ölü Canlar
12-Jane Austen     :                  Aşk Ve Gurur
13-Balzac             :                  Eugenie Grandet
14-Balzac             :                  Vadideki Zambak
15-Balzac             :                  Goriot Baba
16-Rousseau        :                   İtiraflar
17-Tolstoy           :                   Ateşi Kıvılcımken Söndürmeli
18-Gorki              :                  Ana
19-Flaubert          :                  Madam Bovary
20-Dickens          :                   İki Şehrin Hİkayesi
21-Steinbeck       :                   Aşk Otobüsü
22-Mc Carty       :                   İhtiyarlara Yer Yok
23-Kleinbaum      :                   Ölü Ozanlar Derneği
24-Sandy Tolan   :                   Limon Ağacı
25-Stendal           :                   Kırmızı Ve Siyah
26-AgathaChristie:                   16.15 Treni
27-Nemirovski    :                    Fransız Süiti
28-Voltaire         :                    Candide
29-İstrati             :                    Codin
30-Goethe          :                     Genç Werther'in Acıları
31-Aytmatov      :                     Al Yazmalım, Selvi Boylum






ZAHİR-PAULO COELHO

Can Yayınları
Çeviri:Ayşegül Hatay
2005 Basım-316 Sayfa
(Aynı yıl 25 baskı yapmış)


ZAHİR de bitti, kitap kapağında Roman diye tanımlanmış olsa da baştan sona roman tadıyla yazılmış bir kişisel gelişim.İnsan hayatını , insanların hayattan anladıklarını, ne olduklarını, ne olmak istediklerini ve olmak istedikleri şey için nasıl çabaladıklarını  akıcı bir üslupla kaleme almış yazar.Dili mükemmel, sayfalar su gibi akıyor.



Beni en çok etkileyen kısım:

''Bazı şeylerin gitmesine izin vermek işte bu nedenle çok önemlidir.Onları serbest bırakmak.Gevşek olanı kesmek.İnsanların hiç kimsenin işaretli kağıtlarla oynamadığını anlaması gerekiyor; bazen kazanırız ve bazen de kaybederiz.Hiç bir şeyi geri almayı bekleme, yaptıkların için takdir edilmeyi bekleme, ne kadar zeki olduğunun keşfedilmesini bekleme ya da aşkının anlaşılmasını.Daireyi tamamla.Gurulu, yetersiz ya da kibirli olduğun için değil, sadece artık onun senin yaşamında yeri olmadığı için.Kapıyı kapat, plağı değiştir, evi temizle, tozdan kurtul.Geçmişte olduğun kişi olmayı bırak ve şu anda kimsen o ol.''






ARKA KAPAK

'Seni kendimden bile daha çok seviyorum.' Eğer bunu söyleyebilirsem kendimle barış içinde yaşamayı sürdürebilirim, çünkü bu aşk beni rehin aldı.

Ünlü, başarılı, zengin bir yazarın savaş muhabirliği yapan karısı Esther bir gün ansızın ortadan kaybolur. Esther kaçırılmış mıdır, öldürülmüş müdür, yoksa kocasını mı terk etmiştir? Çok sevdiği karısını bulmak için yanıp tutuşan yazar, Esther'in en son birlikte görüldüğü Kazak genci Mikhail'le birlikte Fransa'dan İspanya'ya, Hırvatistan'dan Orta Asya steplerine uzanan bir yolculukta bulur kendini. Bu büyülü yolculuk giderek bir 'iç yolculuğa' dönüşecek, yazar yazgının gücü ve aşkın doğasını yeniden keşfedecek, yaşamına yeni değerler biçecektir...Zâhir'i okuduğunuzda, kader, ün ve evlilik hakkında yeniden düşünmeye başlayacaksınız.

27 Eylül 2011 Salı




T.C.D.D.



''Kimsesiz tren istasyonu''


İlçemizde bulunan tren yoluyla hiç yolculuk yapmadığımızı fark eden eşim , ''bir İstanbul yapalım'' önerisiyle gelince; oğlumun hafta sonu, O'nun da hafta tatili ile birleşince Cumartesi günü trenle İstanbul'a gitmeye oy birliği ile karar verildi.Sabah 9 :00'da olduğunu tahmin ettiğimiz(Eşim etti):)tren , saat 10:00'da geldi ve çoook erken kalkmamıza rağmen, bir saat kimselerin henüz gelmemiş olduğu garda bekledik.Bu dinginlik ve sakinlik içinde sabah saatleri de güzeldi benim için, uykusunu alamamış olan oğlum için aynı şeyleri söylemek pek mümkün değil ne yazık ki:)Neyse sonunda trenimiz ve yolcuları da geldi ve biz ilk tren yolculuğumuzu yaptık , kesinlikle çok hoşumuza gitti .Sadece yemek yemeğe fırsat bulabildiğimiz Sirkeci 'deki istasyondan tekrar geriye döndük ve cumartesi günümüz de çok plan, az eylemle sonuçlanmış oldu:)...
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları


Tcdd logo.PNG
Şirket ismiTürkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları
KurucuOsmanlı İmparatorluğu
Kuruluş tarihi1856
Merkez ülkeTürkiye
İnternet sitesiTCDD Ağ Sitesi

Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları ya da kısaca TCDD Türkiye Cumhuriyeti'ndeki demiryolu taşımacılığını düzenleyen, işleten ve kontrol eden resmi kurumdur.
Osmanlı Devleti döneminde daha çok yap-işlet modeli ile sermaye sahiplerince işletilen demiryolları, 24 Mayıs 1924 tarihinde çıkarılan 506 sayılı Kanun ile devletleştirilmeye başlanmış ve Anadolu - Bağdat Demiryolları Müdüriyeti Umumiyesi adı ile yapılandırılmıştır. Daha sonra demiryollarının yapımı ve işletilmesinin bir arada yürütülmesi ve daha geniş çalışma imkânları verilmesini sağlamak amacıyla çıkarılan 31 Mayıs 1927 tarih ve 1042 Sayılı Kanun'la Devlet Demiryolları ve Limanları İdare-i Umumiyesi adını almıştır.
1953 yılına kadar katma bütçeli bir devlet idaresi şeklinde yönetilen kuruluş, 29 Temmuz 1953 tarihli 6186 Sayılı Kanun ile "Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi (TCDD)" adı altında Kamu İktisadi Devlet Teşekkülü haline getirilmiştir. Son olarak uygulamaya konulan 233 sayılı KHK ile "Kamu İktisadi Kuruluşu" hüviyetini almıştır. [1]

24 Eylül 2011 Cumartesi









ELİF ŞAFAK-İskender



Doğan Kitap
443 Sayfa -Ağustos 2011 Basım-Omca A. Korugan yazar ile birlikte çevirmiş.


Evet İskender de bitti.Ben, gerçekten sürükleyici , güzel buldum ve inanılmaz keyif aldım.
Maeve Binchy okumuş olanlar bilir; tarz olarak benzerlikler  var .
Beni en çok etkileyen , düşündüren ve hayatım boyunca duyduğum (okuduğum) en anlamlı sözlerden biridir.''Ahenk varsa içinde en berbat yer bile sana vaha olur, ahenk yoksa cennette bile rahat edemezsin.''


Bütün yapılan negatif eleştirilere, kötü yorumlara rağmen Elif Şafak iyi bir yazar ve bu kitabı da oldukça etkileyici.Yazarın kitabı yazabilmek adına yurt dışında yaşaması, bize anlatımının neden bu kadar gerçekçi olduğu konusunda fikir verebilir.Eğer emeğe saygınız varsa ve iyi bir okursanız bu kitabı okumalısınız ve muhakkak kitaplığınızda bulunmalı.



Arka Kapak:



Şu hayatta insan en çok sevdiklerini acıtır...
En derin yaralar ailede açılır, kabuk tutsa bile kanar hikâye, içten içe...

Aşkı aramadan evvel, düşün bir, ya benden nasıl bir âşık olur? İnsanın sevdası karakterinin yansımasıdır. Sen kavgacı isen, ha bire öfkeli, aşkı da bir cenk gibi yaşarsın. Gönlü pak olanın sevgisi de saf olur. Şu hayatta insan en çok sevdiklerini acıtır. En derin yaralar ailede açılır, kabuk tutsa bile kanar hikâye, içten içe...
Attığımız her adım, yaptığımız her işte kendimizi yansıtırız. Budur çözülmesi gereken bilmece..

23 Eylül 2011 Cuma






KARADEDELER OLAYI








Bir Sinema Günü daha ve bu defa yerli bir korku filmi, belgesel tadında.Karadedeler Olayı Ocak 1989 'da gazetelerde K.'ilinin D. Köyünde cinler göründü haberini araştırmaya giden bir gazetecinin, köydeki çekimleri ve daha sonra köyde yaşayan bir çocuğa kamerasını vermesi ve çocuğun çekimlere devam etmesiyle çekilmiş filmlerden oluşuyor.
Filmde; gerçek bir olayın anatomisi olduğu da belirtiliyor.
Tabi ne kadar gerçek o da tartışmalı , bana kurmaca gibi geldi:) .Çünkü köylüler hiç şive kullanmamış , oysa Türkiye'min bütün köyleri kendilerine has şiveleriyle bilinir.Arkadaşım Fİlmde geçen mekanları Düzce'nin köylerine benzetti (tabi köyde sürekli fındık yemeleri de buna etki etmiştir:) ancak benim vikipedi'de olayın geçtiği yerle ilgili bulduğum bilgiler şöyle:
''Film içerisinde olayın geçtiği yer hakkında açık bilgi verilmemektedir. Mekân ve kişi adlarının sansürlenerek verildiği filmde olayın geçtiği yer "K... ilinin L... ilçesinin D... köyü" olarak verilmektedir. Türkiye'deki yerleşim birimleri içerisinde "K" harfi ile başlayan iller incelendiğinde "L" harfi ile başlayan bir ilçenin bulunduğu tek il Kırklareli'dir. Kırklareli'ndeki bu ilçe ise Lüleburgaz'dır. Lüleburgaz'da ise "D" harfi ile başlayan iki köy bulunmaktadır. Bu köyler ise Davutlu ve Düğüncübaşı'dır.[5] Ancak filmin yayınlanan ikinci fragmanında yer alan gazete kupürleri incelendiğinde ve sansürlenen karakter sayısı göz önüne alındığında bu köyün Davutlu olduğu anlaşılmaktadır.''
Bu bilgilere göre olayın gerçek olma ihtimali ve Kırklareli'nde geçmiş olma olasılığı oldukça fazla.Memleketim diye söylemiyorum ,  bu tip hikayeler her zaman anlatıla gelmiştir.

Uzunca bir aradan sonra (yaz tatili) yeniden, Sinema Gün'lerine dönebilmek oldukça keyifliydi.Arkadaşlarımı, patlamış mısır kokusunu ve filmden sonraki paylaşımları , muhabbetleri ve çay keyiflerimizi özlemişim...

22 Eylül 2011 Perşembe

                     Sinekkuşu'nun Kızı-LUIS ALBERTO URREA
Çeviri:Kıvanç GÜNEY




                                            452 Sayfa-Aralık 2006 Basım-Merkez Kitaplar

     Luis Alberto Urrea'dan Teresita Urrea'nın biyografisi ama tam bir roman havasında.Böyle biyografilere , yazılanların gerçek olmasına bayılıyorum.Kitabı okumak yetmiyro, bitmesin diye elimden geleni yapıyorum.Belki de bu yüzden normalde iki günde bitirebileceğim kitabı, bir haftada bitirdim.Tadı damağımda kaldı demek yanlış olmaz herhalde.
Arka Kapak
Yoksul ve sıradan bir kız olan Teresita´nın kaderi, bölgenin en zenginlerinden Tomás´ın kızı olduğunu öğrenmesi ve sahip olduğu doğaüstü güçlerle insanları iyileştirebileceğini fark etmesiyle bir anda değişir. Bir yandan yeni ailesinin yaşamına, diğer yandan da gücünün korkutucu ve mucizevi boyutuna alışmak zorunda kalan Teresita, halk arasında da bir azize olarak ünlenir. Kızılderili savaşçılarla, güzellikleri dillere destan kadınlarla, çöl ve denizin arasında sıkışan cesur insanlarla dolu; acının ve tutkunun şekillendirdiği bir ülkenin yazgısını genç bir kız yönlendirebilecek midir? Sinekkuşu´nun Kızı, büyülü gerçekliğin topraklarında geçen etkileyici ve yalın anlatımıyla gerçek bir öykünün izlerini sürerken aşkın, devrimin, bağımsızlığın ve inancın doğasına da bir kapı açıyor.

15 Eylül 2011 Perşembe

Sis Kelebekleri -NAZLI ERAY


                                              308 sayfa-Ağustos 2007 -Merkez Kitaplar

(kitabın sonunda Tahir Lütfü Tokay'ın ve Sinop Cezaevinin ilginç fotoğrafları var.)
Nazlı Eray'ın Hayal Dünyasına ulaşabilmek için çok uğraşmalıyım sanırım.Bu kitabını da ayrı bir heyecanla okudum, sıra dışı yazılarına bir türlü alışamasam da, sonra ne gelecek asla tahmin edemesem de okumaktan vazgeçemediğim yazarlardan biri kendisi.Roberto Cavalli, Tahir Lütfü Tokay(dedesi), Sinop Ceza evi , Kroeker Oteli, Sadrazam Mahmut Şevket Paşa, Doktor Rıza Nur ve Ankara arasında mekik dokudum kendisiyle.:)Hayal gücünün sınırları olmayanların okuması gereken bir kitap diye düşünüyorum.
ARKA KAPAK:
Kolumda ünlü modacı Roberto Cavalli'nin son tasarımı, belleğin akışını ve çeşitli insanları gösteren kenarları pırlantalı saat; Sinop'taki otel odamda balkonun dışındaki sisin bir açılıp bir kapanarak zamanla oyunlar oynaması, dün'ü üç yıl sonra, yarın'ı doksan yıl önce yapması, zamanı tümüyle silip atması; açılan sislerin arasından birdenbire görünen eski Sinop Cezaevi. O kimsesiz, insansız dünyaların, siroz sarısı duvarların sessiz haykırışları; bomboş, çaresiz avlulara sızmış insan fosforunun yarattığı o görünmeyen kalabalık; Mamak çöplüğünün oradaki yarığın içinde yaşayan yeraltı insanları; dedem Tahir Lütfi Tokay'ın peşinde kovaladığım günler; Tünel'deki tarihi Kroeker Oteli'nde verilen bir idam kararı... Sadrazam Mahmut Şevket Paşa'nın Ankara'daki Kader Sokak'ta bir evde yaşadıkları; Rıza Nur'u merak eden bir Çingene; Sinop'taki sonsuz sisin içinde dalgalanan yaşamların gözler önüne serilmesi.. Zaman geçiyor mu, yoksa durağan mı? Hepimiz aynı zamanın içinde miyiz, yoksa geçmiş ve gelecek bir arada mı ve 1913'te Bahricedid Vapuru il Sinop'a sürülen dedem Tahir Lütfi Tokay'ı bulabilecek miyim?