30 Ekim 2021 Cumartesi

MAHMUT MAKAL-BİZİM KÖY

    Kitap 1947-1948 yılları arasında Varlık dergisinde "Bir Öğretmenin Notları" adı altında basılmış ilk olarak, sonra derlenip toparlanıp kitap halini almış. Yaşar Nabi Nayır daha önce bu adı kullanan yazarlar olmasına karşın Bizim Köy olmasını istemiş kitabın adının ama en az önemli kısmı burası aslında,önemli olan kısım ise bu kitabın bir efsane oluşu.

    Ve ne yazık ki ne kadar efsane olduğunu anlamanız için okumanız gerekiyor, Edebiyatı bölüm olarak okuduğum için 4. sınıfta Bizim Köy ismini ve 50 kuşağı yazarlarını ve Toplumcu Gerçekçi Yazarlardan olan Makal'ı  okumuştum. Makal, köy gerçeğine yönelişin öncüsü sayılıyor,hatta "İlk Gerçek Köy Romanı/Anlatısı" olarak geçiyor bazı kaynaklarda kitap, oysa yazar kitabın "Roman" olarak anılmasını istemez, gerçekten de kitabın içeriği bir roman niteliği taşımaz.

     Kitapta anlatılan gerçekten de bir köy öğretmeninin, hiç bir edebi gailesi olmadan reel gerçeklerden ibaret notlarıdır köy yaşamına dair. Fakat o kadar gerçektir ki o köy yaşamı, o güne kadar "ne var köyde anlatacak" diyen Orhan Kemal'i gecenin 3'ünde "yaşa aslan " diye haykırtacak, Yaşar Kemal'e kendini 2. sırada andırtacaktır.

    Döneminde Kur'an-ı Kerim kadar okunduğu söylenen ender kitaplardan olan ve Demokrat Partiyi iktidara getirdiği rivayet edilen bu kitap yüzünden, zira anlatılan sefil  orta Anadolu köylüğüdür ve köylünün bu halde olma sebebi olarak Cumhuriyet yönetimi olabilir, oysa  Demokrat Parti iktidara geldiğinde kitabın yazarı tutuklanacaktır, Niğde Valisi apar topar köye gidecek, köylünün ayaklarının çıplak olmayışından köylüyü suçlu, yazarı iftiracı sayacaktır.Sonrasında bir hüküm giydirilememiş olsa da , başı dertten hiç kurtulmaz Makal'ın, hangi iktidar gelirse gelsin yazarın yazdığı gerçeklerden hiç hoşlanmaz, çünkü yazar Orta Anadolu halkının sefaletinden, cehaletinden ve din dendiği zaman ne kadar akılsız olabileceğinden bahsediyordur. Ve bu yazdıkları bütün dünya çapında ses buluyordur. Farklı dillere çevrilen kitapları yurt dışında da okur bulmaktadır.

    Tarikatlara, şeyhlere terk edilmiş, okumak deyince "aman din varsa içinde tamam yoksa cehennemliksin" denilen bir memleketi düşünün,

sabana öküzü olmadığı için eşeği koşan,eşeğin yerine kendini koyacak olan köylüyü,

çocuklarının hastalık ve ölümlerinde; koşulları ve o koşullara onu mahkum edenleri suçlamak yerine her geleni kabule zorlanmış bir halkı, 

ileriye gitmeyi, ilericiliği günah sayan bir halkı,

yeni bir şeye karşı olmayı marifet sayan, "aman başımıza icat çıkarma" diyerek baştan durduran halkı,

hak, hukuk, adalet yerine ibadeti önemseyenleri,

ilk emri "oku" olan dinin kitabını anlamayan, anlamak istemeyen, anlayarak okumaktan ölesiye korkan halkı...



"Köylü alim değildir, ama ariftir. Gelişigüzel aydın dediğimiz çoklarına taş çıkartırcasına yorumladıklarını bilirim dinlediklerini.  Sorun, yararlı yayınların köylünün eline varabilmesinde. Köy eğitimi kadar önemli olan bu davayı , acaba ne zaman ele alacağız?"


    Diyorum ki elimde olsa ben kitabın bütün öğretmen adaylarınca okunmasını zorunlu kılardım(ki hiç sevmem zorunlulukları) , hatta bir kere ile bırakmaz okutup istişare edilmesi gereken uygulamalar yapardım çünkü Makal'ın 1950'lerindeki köyü, bugünün yani 70 sene sonraki Türkiye'nin köylerinden çok ta farklı bir tasvir değil. Yoksunluk, cehalet, sefalet artık köyünden zorla şehre gönderilmiş köylü çocuğunun sırtında yük değil mi, çoğu köyde ne yazık ki artık okul yok ama olanlarda da şehirdeki okullarda olan imkanları bulmak mümkün mü? Her vilayete açılan üniversitelere girebilen kaç öğrenci daha okuduğunu anlamaktan aciz, bu suç o çocukların mıdır?

    Hatta çoğu şehirde okullara ayrılan bütçe ne? Devletimizin "bedava veriyoruz kardeşim" dediği kitapları kaç öğretmen kullandırıyor derslerinde, kaynak kitap söylemesi yasaklanan öğretmenler kitap adı/yayın evi önermek istemese de verilmiş kitapların o sistem için ne kadar boş olduğunu bilmiyor mu?

    En iyi sınav sistemini biz getirdik diyenlere karşı çıktığımız zaman...O çarkın dişlerinin arasında bizim çocukluğumuzu ezdiniz, artık çocuklarımızı yedirmek istemiyoruz dediğimiz zaman,  "vay hain" olmadık mı?

    "Kardeşim çiftçiye kulak verin" dediğimde, "bu işlerden ne anlar,ne bilir cahil köylü" diyen bir İstanbullu Hanım'a Irgat ile Çiftçi arasındaki ayırımı anlatmak için 40 dakika nefes tükettiğimi bilirim .

    Yazacak çok şey var ama demek istediğim imkanım olsa TBMM'deki her bireye bu kitabı ezberletmek isterim, imkanım olsa her bir kişiye beynindeki tüm ezberletilmiş olgular yıkılana kadar okumak isterim, elimden bir şey gelmeyişi, acizliğim kahrediyor beni. Avrupa'daki köylüyü gördüğüm zaman yaşadığım şaşkınlık... Oradaki çiftçinin koşulları, makineleşmesi, vah benim canım yurduma...Vah benim alın terini toprağa karıştıran, kendi tohumuna ambargo konmuş olan çiftçime... Vah benim hiçbir şeye itiraz etmeyen, üç beş para için elalemin çöplüğü olmaya itiraz etmeyen elitime... 

"Asıl üzüldüğüm şey, okuyup yazmaya vakit bulamamak. Hep böyleyimdir; okuyup yazamadım mı, ölü gibi bir uyuşukluk çöker içime. Okuyunca cana gelirim."

Diyen, 17 yaşında Anadolu köylüğünde öğretmen olan, öğretmek için çabalayan "Mamıdoca"  yakmadı bizi !


Canım ülkemin kendini okumuş zanneden aydını(!),  okumamışlığı ile övünen iktidarı, bütün bunlara ses çıkarmayıp susan başımızdakilerin tamamı ve cahil kalmayı marifet sayan halkı yaktı bizi, 
hem bizi hem kendisini... Ne yazık ki gelecek nesillerini...


 

7 yorum:

  1. bir eğitimci olarak okumak isterim..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. maviye iz süren,
      okusan etkilenirsin zannederim.

      Sil
  2. Hemen gidip alasım geldi, ilk fırsatta okumak isterim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. she is the man,
      etkileyiciliği konusunda ısrarcıyım gerçekten, yorumunuzu bekliyorum merakla...

      Sil
  3. İlkay,
    yaşınız itibariyle sizlerin okuması daha önemli, teşekkür ederim yorumu dikkate aldığınız için.

    YanıtlaSil
  4. Okumadım ama okuyacağım Eylem. İçimden bir ses o zamandan bu yana değişen pek bir şeyin olmadığını söylüyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şule UZundere,
      içindeki ses çok doğru söylüyor Şule, sen işin tam kaynağından bildiğin için eminim sadece iç sesin değil bunu söyleyen aynı zamanda edindiğin tecrübelerin de bu yönde. Ne yazık ki tas hala aynı...

      Sil