15 Nisan 2022 Cuma

UZAK BİR GÖLGE - MÜNİR GÖLE


1. Basım başka bir yayınevinde 2000 yılında yapılmış, Can Yayınlarının bu baskısı ise 1. baskı ve 2008 yılına ait. Ve 264 sayfa.

"Kendini sökülmüş bir gelecekle, sona ermemiş bir geçmiş arasında hissediyordu."

Gerçekten de kitabın ana karakterinin en az üst alıntıdaki kadar ikilem içinde olduğunu kitabın her satırında görebiliyorsunuz. Kitapta anlatılan/tasvir edilen iki şehir; biri Prag diğeri İstanbul.
Önce sevgili olabilmekten başlayan, Hermes Trismegistus'tan dem vuran, Kral Rudolf'ta demlenen, simya ne alaka dedirten, imgelerden, yengelerden, karışık bir tür. 

"Kopuk kopuk bir hikayeydi ortaya çıkan. Zamansal bir bütünlük yoktu, birkaç gün, birkaç hafta önce yaşananlar, yıllar öncesiyle karışıyor, sıradan ayrıntılar temel olay örgüsüne baskın çıkıyordu. "

Tam olarak üstteki alıntı gibi işte. Okuması da zor bence anlaması da. Çok uzun zamandır, bu kitabın tekniği ne ola ki? sorusunun benim için bu kadar çetrefilli hale geldiği bir kitap okumadım sanırım. Bir an akışa kapılıp okumayı derinleştirebilirken bir an sonra anlatıdan kopup gittiğimi hissedip satır başına, olmadı paragraf başına, o da olmadı bölüm başına gidip gidip geldiğim bir okuma. Bir şey gelecek hissi ile belki bir yerde kırılacak umudu arasında uzadıkça hikaye bende bir iç yılgınlığı yaratmadı değil. 


   "Binlerce kitabın ortasında yaşıyorum, dedi. Sık sık umutsuzluğa kapılıyorum. Kitaplarım okuma yeteneğimden çok daha hızlı çoğalıyor. Zamanımın yetmeyeceğini, her birine asla yetişemeyeceğimi biliyorum. Evreni içeren bu nesneler başımı döndürüyor . Hangi birine el atacağımı şaşırıyorum. Her konuya uzanmaktan vazgeçtim, ama kendi kendime koyduğum sınırlar bile çok geniş. Bu engin dünyada yine ufacık kalıyorum."

Yukarıdaki satırlar Eray isimli karaktere ait,  yan role layık görülmüş niyeyse, fakat ben bu karakteri merak ediyorum. O'nun anlatımını içeren bir kitap okumayı isterdim. Ya da O'nu tanımak/ O'nu bilmek isterdim. Hem de öyle göndermesiz, anıştırmasız bir hikayede. Öyle yalın bir anlatı, çetrefile, ille de yazım ustasıyım göstermelerine gerek olmadan, ne güzel olurdu. 

Siz yine de bana bakmayın efem, belki de siz seversiniz :)
Sevgiyle, sağlıkla ve pek tabii kitaplarla kalın...



 

14 yorum:

  1. Anlatımınız merak uyandırdı bende. Fırsat olursa okumak isterim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. duygu emanet,
      umarım siz daha çok seversiniz, sevgiler.

      Sil
  2. Yanıtlar
    1. maviye iz süren,
      bir de beni şu hala 80'ler edebiyatı yapmaya çalışmalar yoruyor sanırım tamam okey dönemi itibarıyla yazılanlar farklı bir tatla okunuyor ama bilemedim belki benim esereklii bir anıma denk geldi :D

      Sil
  3. Bu aralar hiç okuyamıyorum, bunu hiç okuyamam sanırım .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Handan,
      sesli okuma yapmayı dene derim, ben çok faydasını gördüm. Kafamdaki sesleri kendi sesimle kısmaya çalışıyorum bazen de müzik açıyorum. Oysa sessizlik severdim ama neyse beni boşver ne yaptın taşınabildin mi, senin taşınma işinden mi okuyamıyorsun yoksa?

      Sil
  4. Sana güveniyorum ben. :D Yok kalsın şimdilik.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. she is the man,
      bence de :D

      Sil
    2. Ben de sana güveniyorum. Bu aralar kitaplarda risk almak istemiyorum. Kalsın :-)

      Sil
  5. İlkay,
    sakin kafayla okunması gerekenlerden, ah o odaklanma sorunu zellikle son 2 yılda zirve bende de :( umarım eski rutin okumalarımıza dönelim , sevgiler

    YanıtlaSil
  6. prag istanbul deyince sempatik gelmişken sonradan soğuttun kitaptan :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. deeptone,
      prag ta ne güzel ama di mi deep, İstanbul tescilli zaten :D kitap ta iyi ya bence senin için :)

      Sil
  7. Kitapların ortasında yaşamak ne güzel olurdu

    YanıtlaSil