Merhaba arkadaşlarım, nasılsınız?
Yılın 9. haftasını da geride bırakıyoruz, bu hafta gündemde;
deprem haberleri seçim haberlerinin önüne geçmeye çalışırken, ben de izlemek yerine okumaya devam etmeye çalışıyorum. Sizler neler yapıyorsunuz?
Ne okudum bu hafta:
26 Şubat
Hasan Ali Toptaş
Gölgesizler
“Durdum, birden; kim bilir hangi sokağın yalnızlığına sapacakken durdum ve kendi kendime, kayıp bir kentten getirilmiş cadde, diye mırıldandım. Aklımca, berber dükkânıyla cadde arasında bir bağ kurmaya çalışıyordum.”
Ne okudum diye baktım yazardan.
Okumamışım...Hiç.
Aradan zaman geçmiş, unutmuşum, belki de...
Hiç önemli değil bu kısım, belli ki, okumuşsam da aklımda kalmamış, bloga da yazılmamış.
Bu kitap;
bir tarz ise köy edebiyatı, işte size örneği.
Betimlemelerin güzelliği...
Fakat bir şey; o büyülü gerçekliği araya sokuşturma çabası belki de, onca realist hikayede sırıtmadı mı? Sevmedim desem, akıyor okurken, yine de olmamış be hocam. Evet tuzu yerinde, kıvamı güzel ama ne yedim ben dedirtiyor. Neden yedim dedirtiyor. Hele de o son.
Olmamış, olamamış, oldurulamamış.
27 Şubat
Ne izledim:
J-hope In The Box
Bts sadece 13 14 yaş ergenlerine dokunmaz, bazen benim gibi kendi içinde kaybolmuş 40'lıklara da iyi gelir. Depresif diyorlar, desinler.
Bana hep umut 😍
!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
27 Şubat
OKUDUM
Marcel Proust
Okuma üzerine
“Hiç kuşkusuz, dostluk, bireyler arasındaki dostluk hava cıvadır ve okuma bir dostluk biçimidir. Ama en azından dostluğun samimi bir biçimidir ve bir ölüye, olmayan birine yönelik olması ona çıkarsız, neredeyse dokunaklı bir hava verir. Dahası o, öteki bütün dostluk biçimlerini çirkinleştiren her şeyden bağımsız bir dostluktur.”
Dogruyu söylemek gerekirse, halihazırda 35 sayfa olan kitabı/kitapçığı iki kısma ayırmak mümkün;
İlkinde, uzun uzun hatta upuzun cümleler ile zorlandığınız yazarın okuma hallerini anlatan kısım varken,
ikinci kısımda, genel olarak okuyana ilişkin görüşler, tarihi örnekler ile biz okurun dikkati celbedilerek anlatılıyor.
Sevdim. Çok...
Üstteki alıntının olduğu sayfanın tümünü buraya koymak etik olmayabilir düşüncesiyle sadece tadımlık bir kısım eklenmiştir.
Keyifli okumaların olsun, sayın okur.
OKUDUM
2 Mart
Uğur MUMCU
12 Eylül Adaleti
Bu kitaba puan vermek haddim değil...
İçinde 12 Eylül döneminde yaşananlardan kesitler var. Ankara Sıkıyönetim Komutanı Org. Rcep Ergun ile Başsavcı Albay Nurettin Soyer ikilisinin adalet perdesindeki rolleri, sonrasında kanıtlarla belgenen ya da meçhule düşen bir takım hesaplaşmalar.
Sağcısı solcusunun, solcusu sağcısının canını almakta beis görmezken, çıkarları doğrultusunda her ikisini de kullanmaktan geri durmayanlar ile bir memleketin nasıl içinden geçilirin yazılı metni.
Yıllar içinde başka isimler takıp geliştirilen düşmanlıklarla, hâlâ bazılarının ceplerini doldurduğu, bunun için birilerini öldürdüğü, birilerinin ölümüne göz yumduğu, ya da hayatlarının anlam kaymalarına neden olduğu gerçeğinde en ufak bir iyileşme olmaması ve dahi daha kötü hale gelmesine ne desem bilemiyorum.
Birileri koltuk sevdasını, öbürleri para özlemini doyuramadı gitti canım ülkemde.
Sistemli bir şekilde, cahillik toplumun her kesimini ele
geçirirken, ahlak kavram olarak bile hayatımızda yer bulamaz oldu. Liyakat'ı duyan yok, liyakatsizliğin türlü kılıfları mevcut.
Yazıklar olsun.
Doğru söyleyeni, doğru olanı öldürmenin mübah olmadığı zamanları görmek dileğiyle sevgili okur,
sağlıkla, kitaplarla kalalım.
"Birileri koltuk sevdasını, öbürleri para özlemini doyuramadı gitti canım ülkemde. "
YanıtlaSilÇok haklısın.
Handan,
Sil:(
Gölgesizler'i bende pek sevememiştim ve yazara bu kitapla başlayıp, bu kitapla nokta koymuş oldum. Sadece sizden farklı olarak sonunu sevmiştim:))
YanıtlaSilElinize sağlık.
Gül Akça,
Silben de bu kitapla nokta koymuş olabilirim :) Malum, bir de şaibe oluştu kafalarda yazarla ilgili ki, özelde de olsa insanı soğutuveriyor :) Fakat kitabı sevmediğime sevindim, en azından sevdiğim bir kalemi kaybetmiş olmayacağım :)
Topbaş'ın kitabının kapağı:😳 o ne öyle gı🤭
YanıtlaSilSu'nun harikalar diyarı,
Silçok feci ya, içeriği de öyle azcık tozutuk:)
Hasan Ali Toptaş'ın en iyi kitabının Bin Hüzünlü Haz olduğunu düşünmüşümdür hep; üstelik, uzun yıllar önce ilk okuduğum, onunla tanışma kitabım olmasının bir etkisi yoktur bu hissimde :)
YanıtlaSilburaneros,
Silevet o kitabına dair tavsiyeler alıyorum hep, denk gelirsem okurum herhalde, fakat bilhassa para vererek kitaplarını almayı düşünmediğim ender yazarlardan biri kendisi :(
ney proust muuu amaniin hemen okuyayım :)
YanıtlaSildeeptone,
Silcanımcım Proust olmazsa olmaz ki :) ve fakat sayfa sayısına aldanma inan çok iyi :)
yılın kaçıncı haftasında olduğumuzu hiç düşünmemiştim daha önce hiç ^^ ülkemizde ve dünyada gözü neden doymayan insanlar var ben anlayamıyorum insan nasıl da aç gözlü olabiliyor...
YanıtlaSilAhmet OZan,
Silhaftalık yazınca ister istemez biliniyor :) Maalesef hep kendimize sorduğumuz ve asla cevap bulamadığımız "neden" sorularından biri sizinki de ...Bildikleri halde bir şey götüremediklerini ölümden sonra, dünyadaki sınırlı sürede bunca sahiplik niye?
Dolu dolu bir hafta olmuş Eylem'cim eline sağlık:)
YanıtlaSilEren,
Sil;) canımsın Eren, teşekkür ederim :)
İlkay,
YanıtlaSil;) çok teşekkür ederim İlkay'cığım.
Hasan Ali Toptaş'da aklımda olan ancak tanışamadığım yazarlardan.Uğur Mumcu'nun kitabı da çok ilgimi çekti.Demir Kırat belgeseli aklıma geldi nedense görünce:)
YanıtlaSilKitap Cumhuriyetim,
Silyazarı ben de eskiden fevkalade merak ederdim sonra o skandallar falan olunca bir de bu kitabını okuyunca, şimdi eh muhakkak okuyun diyemiyorum. :) Uğur Mumcu kitabı içinde döneme hakimiyet şart gerçekten, daha iyi anlayabilmek ya da analiz edebilmek için yaşananları.