28 Mayıs 2021 Cuma

İLK AŞK- JAMES PATTERSON & EMILY RAYMOND

 


Orijinal adı First Love olan kitap, 2016 basım ve 264 sayfa. Benzeri hikayeleri çokça okudum ya da izledim, bunun diğerlerinden farkı James Patterson' un hayatından izler taşıması, yani otobiyografik ögelere sahip oluşu benim gözümde kitabı kulvarındakilerden ayrıcalıklı kılıyor. 

Ve aslında bazı yerlerini biraz abartı,  bazılarını masalsı bulsam da sonu ile göz dolduruyor ( reel anlamda). 

Romantik,  maceralı yol hikayeleri sevenler kaçırmasın diyelim o halde. 

Bir de tabii ilk aşka inananlar...

Sonsuz aşka inanan kaldıysa onlar da...

Ve en nihayet benim gibi ciddili kitaplar okuyacak kadar odaklanamayanlar, taşınırken yanına sadece kitap/ipad alanlar, ev arayanlar, bulunan evi temizlemekten canı çıkanlar da okuyabilir mola zamanlarında zira oldukça kolay okunuyor fakat sonu için kalabalık ortamlar tercih edilmemeli diye düşünüyorum. 

Kitaplarla, aşkla ama en önemlisi sağlıkla kalın . 







10 Mayıs 2021 Pazartesi

ANTTI TUOMAINEN -ŞİFACI / PARANTAJA / HEALER




"Adalet yerini bulmayacak. Yine de tamamen kaybedilmiş bir savaş değil bu. "

Merhaba sevgili kitap sever arkadaşım, bugün bahsedeceğim bu kitabın çok mühim özellikleri var: 2011 yılı En İyi Fin Polisiye Roman Ödülü'nü almış olması bunlardan birincisi. İskandinavya'da suç-polisiye türünün formulünün uygulanmış olmasının bir örneği olduğu da ikincisi denilebilir. Kitabı Koridor yayınlarının 2014 yılında yapmış olduğu 1. baskısından okudum, çevirisi Gizem Yanbolluoğlu tarafından yapılmış ve 284 sayfa.

"Hayatta anlam ifade eden anlar o kadar kısaydı ki. Bir homurdanma ya da bir gülücükle karşılanmak gibi tamamen kısa kesitlerden oluşan bir bütündü bu. O insanlara sevdiğinizi söylemek ya da teşekkür etmek çok sonradan geliyordu aklınıza."

Gelelim ödüllü kitap olması sıkıntısına, bir önceki kitapta da anlatmaya çalıştığım gibi kitaplar ödüllü olunca okur önce bir çeki düzen veriyor kendine okurken. Mesela ben bu kitabı okumaya başlayacaksam bunu sadece iyi vakit geçirmek için ya da polisiye okumayı sevdiğimden  hemen elime alıp başlangıç yapamıyorum, edebi birikimini yakalamaya, yazım mükemmelliğini kaçırmamaya falan uğraşıyorum. Tabii (bence) bu benim okuma kalitemi de düşürüyor ve otomatik olarak kitap hakkında yargılara varmaya başlıyorum. Mesela bu kadar mıydı diyorum sonuna geldiğimde, peki sonucunda ne oldu hikayenin diye düşünüyorum, neden oldu diye düşünüyorum. Bunları düşünmemem gerektiğini düşünüyorum sonra, çünkü bu soruların cevapları zaten kitapta olmalıydı, o zaman da bu kadar övülmesine bakarsak kitabı ya da hikayeyi benim anlamamış olma olasılığım doğuyor . 

"Anlamsız bir kötülük. Dünyaya baktığımda başka bir şey görmüyordum. Bu yüzden kaçmak zorundaydım."


Uzatmayayım, kitabın övüldüğü kadar beni etkilemediği ama yine de belki heyecan kısmından değil ama kolay okunuşu ile kendini bana sıkılmadan okutabildiği için muhtemelen 3 ya da 4 yıldız verilebileceği inancındayım.

Polisiye severler ve tabii ki değişik ülkelerin yazarlarını okumaktan keyif alanlar okumaktan çekinmesin. Finlandiyalı yazarımıza bir şans verilebilir. Okuyanlar varsa fikir belirtebilir. :D

Sağlıkla kalınız...Kitaplar, filmler ve umut hep yanınızda olsun .






 

5 Mayıs 2021 Çarşamba

J. D. SALINGER - ÇAVDAR TARLASINDA ÇOCUKLAR


"Tüm düzen, hayatlarının şu ya da bu döneminde çevrelerinin onlara veremediği şeyleri arayan insanlar için kurulmuştur. Ya da çevrelerinin onlara sağlayamadığını sandıkları şeyleri arayan insanlar için. "

Kitabı yeğenden araklamışım, zira o istediğimi ben de aldığımı hatırlamıyoruz, muhtemelen O'nun masasını kullandığım bir zaman okurum diyerek kendi okuyor olduklarımın arasına karıştırdım fakat konumuz bu değil. 

Sonunda okuma şansı bulduğum bu kitap aslında bir efsane, zira 1950'lerin Amerika'sında sansür yemiş, yıllarca yasaklı kalmış bir kült yapıt diye anılıyor. Elimdeki baskısı YKY tarafından 59. kez gerçekleştirilmiş ve 198 sayfa. 

Bizde bu kitap 1967'de  Adnan Benk tarafından Fransızca'dan Gönülçelen adıyla çevrildiğinden bu isimle bilenleriniz de olabilir. Orijinal ismi ise; The Catcher in the Rye.

Aslında böyle bir eseri okumaya niyet etmek bir okur için oldukça risklidir, zira kitap yıllardır okunagelmiş ve övüle övüle bitirilememiştir, "edebiyat şaheseri", "mucizevi bir anlatım", " hayat değiştiren bir öykü" , "ölmeden önce okunması gereken 1001 kitaptan biri" ,olarak tanımlanmıştır. Fakaat kitabı elinize almanız ile yüzünüzü ekşitmeye başlamanız arasında geçen süre 20 dk'dır. O halde anlayamadığınızdan şüphe edersiniz, çünkü ne anlatmak istediği hakkında bir fikir sahibi olamamaktasınızdır karakterin. O şartlarda biraz araştırırsınız ve hikayenin aslında bir anti-kahraman tarafından ilk ağızdan anlatıldığını öğrenirsiniz. Bahtsız okur olarak en sevmediğiniz türün Anti- kahraman anlatıları olması size kitabı sonuna kadar okutacak ama hemen her satırında karakterin fikirlerine sinir olacaksınızdır. Bu tür Anti-kahraman/ antipatik karakter anlatılarını sevemiyorum, o çok sıradan aşk romanlarından bile kendime çıkardığım dersler olabilirken bu kadar antipatik tipleri okumaktan sıkılıyorum. Etrafımda o kadar çoklar ki bir özellikleri yokmuş gibi geliyor, genel olarak bana anti-kahraman, kötü çocuk vs hikayeleri hiç cazip gelmiyor. 

Sonuçta söylemek istediğim şey şu, kitap her ne kadar dünyaca sevilse de benim tarafımdan sevilmedi, goodreads puanım 1. Ben sevmezsem bir şey olacağından değil tabii ama arada sırada sürüden ayrılsak bir şey kaybetmeyiz zannımca.

Kalın sağlıcakla.