30 Nisan 2021 Cuma

NİSAN

Pek kıymetli blogumun en değerli takipçileri bir Nisan ayı bilançosuna hoş geldiniz. Bu bilançolar normalde yıllık yapılırdı n'oldu da aylığa döndüğüm konusunu merak edebilme ihtimalinize karşı gereksiz bir açıklama yapayım:Senenin sonunu görememe ihtimali :O

Neyse efendim, boş beleş muhabbeti kesip bu verimli mi verimsiz mi geçeceğine karar veremeyen aydan haberler geçiyorum size. Bu ay, senenin ilk 3 ayına nazaran orta karar bir ay oldu benim için. 4 kitap ve 4 izleme (Bir tanesi 2 sezon ama olsundu ben onu 2 izleme olarak aldım :D)şeklinde hasıl oldu. Kitapların tamamını paylaştım, blogumda yorumları mevcut, inceleyebilirsiniz ilginiz dahilinde.


Gelelim izleme kısmına, geçen yıl boyunca bildiğiniz üzere Kore dizilerine olan tutkum BL sektöründe kendine yer bulmaya çalışıyor. Burada bitenler varsa da devam eden milyon bölümlük dizilerim de var. Onları da bittikçe inş buralarda paylaşmak şansım olacak ileriki zamanlarda. 



Ve tabii yine değişen konumumuzu da ilave edecektim ki vazgeçtim zira önümüzdeki ay yeni bir konuma geçmek belkisi ile karşı karşıyayız. Şu halde inanır mısınız kaplumbağadan hallice şekilde evimiz pardon valizimiz sırtımızda geziyoruz, umulandan erken alınan sonuçlara bir türlü tutturulamayan hedefler karışıyor, bu arada en çok yaralayan  ve umutsuzluğa sevk eden bizi kayıplarımız oluyor. Sağlık olsun deyip yola devam edebilmek elzem görünüyor yoksa dünyanın bile şirazesinin kaydığı bir zamanda bizim dengemizi yitirmememiz imkansız görünüyor. Sağlıkla, sevdiklerinizle, okuyarak izleyerek geçireceğiniz günler dilerim.






 





 

28 Nisan 2021 Çarşamba

İKİMİZE DAİR HER ŞEY - SOPHIE JACKSON

 Orijinal adı; A pound of flesh olan kitabı ben pdf formatında okudum, bu formatta bir hayli uzun geldi bana yaklaşık 600 sayfa olan kitap. Ve basım yılı 2016 . 

Goodreads puanına 2 yıldız verdim, işin kötüsü 1 verebilecek kıvama getirdi bazı yerleri ama sonunda bir şekilde "hadi 2 olsun bu kadar sayfa yazmaya uğraşmış yazarımız " dedirtti. 

Yani bu "Bad Boy" hikayeleri gerçekten "tutuyor" tabiri caiz ise okuyucu kitlelerince, ben de çoğu zaman etkisinde kalıyor ve beklediğim okuma rabıtasını kurabiliyorum fakat nasıl anlatsam bazı hikayeleri ise kesinlikle zorlama buluyorum. Bu kitap ta o zorlama bulduklarımdan biri oldu, buradan sonrasını kitabı okumak isteyenler okumasın zira spoiler içerebilir.

*****************SPOILER***********

Şöyle ki yazar düşünüyor bir kötü çocuk hikayesi yazmalıyım o halde bu hikayede bulunması zorunlu şey ;
"1- Deri ceket
2-dövme
3-motosiklet
4-eser miktarda "pudra şekeri"
5-sonradan aslında olduğunun tam aksi karakterde çıkacak ya da kadın kahraman tarafından iyilik, merhamet ve şefkat abidesi kesilecek hale getirilecek kötülük timsali bir adam
6-tutku
7-mutlaka mutlu son "

Evet bu kitapta da diğer tüm kötü çocuk kitaplarında olduğu gibi aynı kronik karakter vardı ve fakat artık gördüğümüz ve yaşadığımız bu kötü çocuk hikayelerinin gerçek hayatta nasıl sonuçlanabileceğini görmemle mi alakalı bilmiyorum imkansıza yakın olan bu hikayelere hemen kafamda kötü sonlar ekliyorum ve hikayenin gerçekleşebilme hali yok oluveriyor. Bu da kitabı okurken o hayal dünyasına girmeme izin vermiyor. Bir de yazar o kadar kötü bir adamı neredeyse zorla iyi göstermeye çalıştıkça işler benim için çok daha kötü hale geliyor. 
Yani İlyas ne kadar sevilse de  Asya'yayı üzecek bunu başından biliyorum.*
*Gönderme Selvi Boylum Al Yazmalım filminedir.
*****************************
Canım arkadaşlarım bütün bu uzatmalarıma rağmen okuyacak olanlar hatta keyif alabilecekler olabilir, belki de okudunuz ve çok sevdiniz neden olmasın! Ben okuduktan sonra bu şekil düşündüğüm yani kitabı sevmediğim için sizin de böyle düşünme yükümlülüğünüz yok.  Bu da gayet doğal. O sebepten sevdiyseniz yorumlara yazabilirsiniz, çekinmeyiniz :)

Yeni bir tam kapan"mış gibi" yapmanın eşiğinde kendinize ve sevdiklerinize önce sağlık, sonra yaşama hevesi, hayat sevinci, iyilik ve anlayış dolu günler dilerim. 
Sevgiyle, kitapla kalın.


 

22 Nisan 2021 Perşembe

ADAK - DENİZ ERBULAK

 

"Kilidi açtık, suyu uyandırdık..."
Merhaba arkadaşlar, umarım hepinizin sağlığı ve keyfi yerindedir, 
okuyup bitirdiğim bu kitap İthaki yayınlarının 2014 'teki 1. Baskısı ve 783 sayfa. 

İtiraf ediyorum bu kitaba 2 defa başladım geçen yıldan beri, çünkü beni toparlayabileceğini düşündüğüm yazarlardan biridir Erbulak, ve okuyamamaktan muazzam bir sıkıntı duyuyorum ya da o kadar sıkıntılı bir durum içindeyim ki okuyamıyorum o sebepten de beni düze çıkaracak yazarlara öncelik vermeye çalışıyorum. Buna ilaç gibi gelecek kitabı da biliyorum ama demek daha önce denediğim o iki sefer için saati değilmiş diyelim.

Arkadaşlar kitap muazzam, bakın ben 5 yıldız vermem genelde kitaplara ama Goodreads' ta bile 5 yıldız verdim, yetmedi üzerine yorum yaptım, bu arada GOODREADS hesabım bu, takipleşebiliriz:)

İşin aslı çok fazla işaretlediğim yer olsa da buraya yazılması elzem değil, mesela şu olabilir buna örnek:
"İçindeki umutsuzluk, o beklentisizlik, o sevgisizlik! Bunlar öyle sıkıştırıyordu ki onu! Öyle dar bir tabuta benziyor, öyle hayattan uzak tutuyordu ki!"


Kitabı anlatmayacağım ama kısaca şunu diyebilirim, sıra dışı bir romanın içine sıradan bir hikaye yerleştirmiş yazar. Sıradan birine sıra dışı bir alemde yer edindirmeye çalışmış, bu arada normal hayatta karşılaşabileceğiniz(keşke olmasa ama) bir aile hayatından kesitlerden kahramanımızı almış ve tabii ki olağanüstü olaylar, karakterler ve durumların hakim olduğu muazzam bir dünyaya yerleştirmiş, hem de öyle güzel yapmış ki hiçbir şekilde sırıtmamış. Kitabı distopya kategorisinde değerlendirecektim, hala da neden olmasın diye düşünüyorum. İnanıyorum ki bu kitap yabancı bir yazar tarafından yazılsaydı muazzam okunurdu ve fakat işte coğrafik kader böyle bir şey. Bu arada tabii ki yine Erbulak kendi karakterini bütün satırlara yansıtmış. O 'siz'li hitaplar, manidar iki isimli kahramanlar, bir anda karşınıza çıkan beklenmedik aşklar, betimlemeler ki hemen bir tanesini alıntılayayım siz karar verin, bence üniversitede ders olarak işlenebilir nitelikte :D

"Ayaz, şehirde hafif bir kış rüzgarıyken adaya yol aldıkça at sırtında kılıç kuşanmış bir cengavere dönüştü."

Sevdim, sevmenin ötesine geçtim, ve yine yeniden aşık oldum kalemine yazarın, ve yine bir kere okumak yetmeyecek dediğim kitaplardan biri daha. Bu arada bu kitabın devamı olmalı, mutlaka, lütfen, n'olur.:). Arim'in gölgesinde, Nehir &Nehar beklentisinin sancılarını çekmeye başladım kapağı kapatır kapatmaz. 

Bu arada yine bazı kadın arkadaşlar bazı ifadeleri beğenmeyecekler kitapta ama arkadaşlar bunlar karakteri yansıtmak için yazılmış cümleler, yazarımızın kişisel düşünceleri olarak almayalım lütfen.

Ve buradan bir şeyi daha belirtmek istiyorum, Deniz Hanım prospektüs yazsa bile karakterini yansıtabilir diye düşünüyorum. Ve yine beni kalemine  hayran bırakabilir. İyi ki yazıyor. Bazı insanlar iyi ki var ve bizim hayatlarımıza iyi ki dokunuyor...

Sevgiyle, kitapla ama en önemlisi sağlıkla kalın.




17 Nisan 2021 Cumartesi

ÖTEKİLER- TUNCAY ÖZKAN

 


"Kuraklıkta beklemeyi, sert kış günlerinde titremeyi, ölümlerde sevinmeyi, çalışmayı, çok çalışmayı biliyorduk. Ama umutlu olmak? Bu konuda en küçük bir şey duymamıştım. "

"Öldürmek doğal olunca, ölüm de sıradan oluyordu. "

"Zorunluluk hayatımın en önemli gerçeği idi."

"Allah'ım ! Eğer bu karanlığın içinden bir ışık doğmayacaksa, aydınlık neden var? Eğer bunca zulümden sonra yeni bir şey olmayacaksa, karanlık kazanacaksa, hep zalimler kazanacaksa sen neden varsın?"

Kitabın 6. basımı 2013'ün Aralık ayında 170 sayfa olarak yapılmış. 

Kitap Hüseyin Yanç'ın gerçek yaşam öyküsünün kurgulanmış şekli. Kim bu Hüseyin Yanç diye merak edenler kitabı da okuyabilir,  google amcaya da sorabilir. 

Öykünün benim gibi Trakya'nın bağrında doğmuş ve Ankara'dan öte Anadolu'ya geçmemiş biri için anlamlandırılması zor. Ama yine benim gibi Doğu 'yu her zaman merak etmiş iseniz ve üzerine okumalar yapmışsanız inanılması çok ta imkansız değil.  Ve her ne kadar gerçek olaylardan yola çıkılmışsa da kurgusallık gereği olayların çok yüzeysel anlatıldığı, derinlemesine kaleme dökülemediğini söylemek yerinde olacaktır. 

Özellikle son kısımlarının keşke bir miktar daha anlatılsaydı, ya da kesin olarak sonuçlanabilseydi hissi verdiğini inkar edemeyeceğim.  
Benim için farklı,  rahatsız edici, zaman zaman tiksindirici ve fakat bu olayların gerçekliği bilindiğinden aynı zamanda oldukça etkileyici bir okuma oldu. 

Hep arzu ettiğim barış sadece Doğu'ya özgü bir temenni değil,  bütün Dünya için en içten dileklerimdendir.
Barışla,  huzurla, mutlu kalın.  Kitaplarla, sevgiyle, sağlıklı olun.




8 Nisan 2021 Perşembe

TERSYÜZ- AMY HARMON


Hepinize 8 Nisan 2021 perşembe gününün karlı manzarası ile selam olsun.

Kitabın orijinal adı; Making Faces, ve birinci basımı 2014 yılında Yabancı Yayınlarından yapılmış.

 Bu kitabı bitirme sürem 2 gün, aslında bugün bitirdim ama daha önce bitebilecekken başka başka uğraşlar araya girince bugüne kaldı bitişi. Aslında bitişi öyle tam bam telime dokunarak oldu ki en acı günümün yıl dönümünde o kadar inceden, o kadar derine işledi ki kitaba 5 yıldız verebilecek duruma getirdi beni. 

Otobiyografik ögeler içerdiğini anladığım an daha da etkilendim sonuçta yazar sadece hayal gücü ile değil de yaparak /yaşayarak öğrenmiş ve bunu yazımına geçirebilmiş. Bu bir aşk hikayesi gibi ama değil, bu bir yaşam mücadelesi gibi ama değil, bu bir ütopya . 

Beni gerçekten etkileyen satırlarından bir ikisini de ekliyorum buraya, ki siz de fikir sahibi olabilin.

"Doğarız, acı çekeriz, sevdiğimiz insanların acı çektiğini görürüz ve ölürüz. Her şey bu kadar gibi geliyor bana...Çok amaçsız. Çok gaddar. Ve çok kesin."

"Soyulduğunda gülen, hırsızdan bir şey çalar." Shakespeare

"Eğer onu bu kadar çok sevmeseydim bu kadar canım yanmazdı.  "

"Ölüm kolaydır. Zor olan yaşamaktır."

"Daha fazla dayanamayacağını düşündüğün anlar olur. Ama sonra yapabileceğini fark edersin. Sen dayanırsın. Güçlüsün. Derin bir nefes alacaksın, biraz daha sineye çekeceksin, biraz daha katlanacaksın ve sonunda tekrar eski formuna kavuşacaksın."

Okuduğunuz üzere hayatın anlamı ve ölüm üzerine düşüncelerime farklı bir pencere açabilen ve doyasıya ağlayabilmemi sağlayan bir kitap oldu. Umarım bundan sonra verimli kitap okuyabilmeye geri dönebilirim. Herkes normal yaşama geri dönebilsin artık. Ve sağlıkla kalın arkadaşlar, iyilikle kalın, bir yerlerde yaşamın iyi  taraflarınıza da dokunmasına izin verin.


2 Nisan 2021 Cuma

ÖZET - MART / Ya da derin bir iç çekiş



Özet yazdığıma bakmayın aslında hiçbir şey yapmadım bütün ay boyunca. Bir dizi bitirdi isem de sebepsiz olarak keyifsiz bir ay geçirdim, ve ay sonuna 3 gün kala belki de bütün bu keyifsizliğimin nedeniyle yüzleştim. 

2020 bitsin diye dua ederken hiç bu şekilde düşünmemiştim... Hatta sanırım 2019 'un son aylarından itibaren hayatımın her anı beklemediğim, tahmin edemeyeceğim, ihtimal dahilinde bile bulunamayacağım ölüm haberleri ve ne yazık ki kayıplar vererek geçti. 

Her defasında daha fazla acı duymak, ya da her ölüm sonrası hissizleşmek ve sonra yeniden daha da  derin bir kalp ağrısı hissetmek, bu ağrının her geçen gün artması ve her seferinde yeniden tutunmak için hayata bahaneler üretme mücadelesi benim geçen günlerimin özeti.  

Şubat ayında artık kitap okuyabildiğime kanaat ederek, Mart için bir ön plan yaptım  ve 8 kitap belirledim . Olmadı...Hatta 1 tane bile okuyamadım, "aman canım okuyamadığın kitap olsun" dediğinizde benden duyacağınız cevaplardan biri şudur: "ben okuyorsam işler normal seyrinde gidiyordur yoksa vardır bir problem". Bu problemin kaynağı olarak köyde yaşayanların bildiği yıllık yapılması lazım gelen işler sebep gösterilebilirdi, hatta keşke sebebim bu olsaydı, bir türlü geçmeyen bir iç sıkıntısı başlangıçtan itibaren daralttı, başladığım ve normal koşullarda sevmemin kaçınılmaz göründüğü dizilerden bile keyif alamadığımı anladıkça daha da umutsuzluğa kapılmaya başladım. Ay ortasında kuzinimin Covid pozitif olduğunu öğrendik, ve 10 güne kalmadan da vefatını...
Kendisi 40 yaşındaydı, biricik kızı 14 yaşında kaldı annesiz. 


Bir yerden sonra sanırım tükeniyor bu günlerin geçeceğine dair umutlarım. Çünkü sevdiğim, değer verdiğim, iyi insanlar birer birer kayıyor ellerimden, onlar olmadan bu hayatın ne kadar boş olduğu/olacağı  sızıyor inceden içime. Yine de bir zamandan sonra bir sabah artık ağlamamam gerektiği, benim de gözümün içine bakan insanlar olduğu dank ediyor, bilhassa Oğlum için dik durmak gereğinin farkındalığı zorluyor yataktan çıkarmaya, olağan şekilde yaşama devam edebilmeye. 


Umarım bir an önce bütün dünya otursun yörüngesine, umarım insanlar bu kadar manasız ölmesin, sağlıklı iken yaşlılıkta gelsin ölüm herkese, olağan karşılanacağı zaman gelsin, artık zamanı gelmiş olsun demir almanın, böylece hem gidene hem de geride kalanlara duadan başka bir şey kalmasın. Sevenlerin yürekleri yangın yerine dönmesin.   
Bugün bütün ölmüşlerimiz için rahmet, geride kalanlara da sabır dilemekten başka yazacak bir şey yok bana.
Allah sevgisi kadar versin sabrını...