27 Mayıs 2020 Çarşamba

KÖTÜ KIZLAR ÖLMEZ - KATIE ALENDER

1. Baskı 2015
Çeviri: özlem özsoy 
Bad Girls don't Die
286 sayfa 

"Zaman ileriye doğru iki dakika sıçramış ve beni geride bırakmış gibi hissediyordum."

Evet en nihayetinde biten bir kitap, oldukça akıcı, korkutmasa da tüyleriniz hafiften ürperiyor, gece okunması tavsiye edilmez :)

Ama ben çok cesurum diyenlerin, korku-gerilim sevenlerin kaçırmaması gerekir .

Dünya çapında bir korku filminde imiş gibi yaşadığımız, ülkemizde hayatta/ayakta kalmak için mücadele ettiğimiz, her şeyi tam olanların psikolojilerinin eksildiği bir dönemde kafamı dağıtabilmiş bir kitap olması ile yazar kutlanmalıdır.

Özellikle yazmamak için direniyorum; 
YKS, LGS ve ülkenin bilumum alengirli kararların hakkında...
EYT için de direndim...
Sanırım direne direne delireceğiz...
Umarım hiç olmazsa bu ülkenin geleceği olacak çocuklarımız psikolojik yıkımlarını asgaride tutsunlar.

yazmayacağım. yazmayacağım. yazmayacağım.


17 Mayıs 2020 Pazar

TANRIÇA GÜNLÜĞÜ- NATSUO KİRİNO

İngilizce’den çeviri:Aycan BAŞOĞLU
The Goddess Chronicle
1. Basım 2017

Kitaba 24 Nisan’da başlamışım, aslında okumayı çok istediğim kitaplardan/yazarlardan biriydi.

Olmadı ama bunun kitapla alakası yok.


Yaşayanlar, ölülerin bir süre yasını tutar ama zamanla unuturlar. Yaşayanlar çok bencil, şımarık, yaşama eyleminin kendisiyle öylesine baştan çıkarılmıştır ki geçmişi hatırlamazlar.’

Kitapta böyle diyor ama gerçek hayatta bu kadar kolay olmuyor unutmak. Ne kadar unutmuş gibi yapsanız da, normal halinize dönmüş görünmeye çalışmak bile başlı başına bir mücadele halini alıyor bir süre sonra ve bu mücadeleyi kaybetmemek için her gün biraz daha zorlanmak mecburiyetine düşüyorsunuz. Ama bu zorlanmayı geride kalan ve sizi önemseyenler için göğüslemek mecburiyetiniz oluyor ve dolayısı ile içiniz yanarken susmayı, sabretmeyi ve tabii ki rol yapmayı öğreniyorsunuz. 

Ölümün kaçınılmaz bir gaddarlığı vardı.’ 

Belki de Japon edebiyatının en harikalarından birini okumak için seçtiğim zaman, inanılmaz derecede yanlıştı ya da tam olarak zamanı değildi bu kitabı okumanın... Ölümün etrafımda kol gezdiği bir zamanda, ölümün her yeri kapladığı bir kitap okumak biraz yaralarımın kabuğunu kaldırmak gibi gelebilir, belki de o kabuktur rahatsız eden yaradan daha fazla beni.

Kalbin ağrıyı hatırladığı müddetçe bir yara asla iyileşmez. ’

Oysa pek çok kişi, kalbimdeki sancının her gün biraz azalacağını söylemişti. Babam gideli 40 , Anneannem gideli 32 gün olmuş...
İlk günkünden bile çok acıyor. Belki de bu kadar çabuk, böyle beklenmedik ve bir anda gidişleridir ilk zamanlarını inanılmaz gibi hissettiren. 

Gün olduğu müddetçe, gece de olacak . Ve Yang olduğu müddetçe de Yin. Her önün bir arkası var be siyah olmadan beyaz olmuyor. Bu dünyadaki her şey zıddıyla, eşiyle var.’

Japon mitlerinden, Kadın ve Erkekten, doğum ve ölümden, sevgi ve nefretten , ve aslında tam da hayattan anlatan bu kitabı okuyun. Yazar da iyi yazıyor, keşke kendi dilinden okuyabilseydik. 

Ve tabii kitaptan aldığım son satırların gerçekleşmesi niyetiyle...

‘Yalnızca her şeyi unutmak istiyorum.’

Bambaşka bir postta yazmak istiyordum, hatta yazdım da... taslak kalan pek çok defa... her defasında hep eksik geldi yazdıklarım... hep artık hafiflemişse diye başladım...olmadı yayınlayamadım....


Bir gün baba... Seni anlatmayı istiyorum...Ve deli gibi özlüyorum...







3 Mayıs 2020 Pazar

ZARİFE - DENİZ KAVUKÇUOĞLU

1. Basım 2003 (doğan kitap)
2. Basım 2014 (can yayınları)
142 sayfa

Buraya yazmayalı bir ayı geçti. Bu kitaba başladığım zaman ilk 100 sayfasını bir kerede okumuştum, o kadar kolay okunan bir hikaye. 

Sonra hayatımın belki de en büyük acılarından birini yaşadım, dolayısı ile bu dönemde elime kitap almak çok zordu, bir çok kere kitap okumaya zorladım kendimi, bu kitap için değil ama pek çok basit kurgu kitaba başladım sırf yaşadığım gerçekliği bir an olsun unutabilmek için. 
Olmadı...
Bazı zamanlar kitaplar bile yardım edemiyormuş insana.
Neyse sonra dün tekrar bir deneme için bir iki kitap aldım elime ve bu kitap ta aralarındaydı ve bitiverdi.

Konu itibarı ile hafifçe huzursuz edici bir hikaye, kahramanı eleştirebilirsiniz, yanlış bulabilirsiniz ama aslında kendine karşı dürüst olmak konusunda oldukça iyi bir örnek bence. Zira etrafımızdaki ikiyüzlülükleri o kadar kanıksıyoruz ki bu tip bir realite can sıkıcı olabiliyor. 
 Hele de kendine tarafsız bakabilmek oldukça zor. Kendinden kastım dışarıya verdiğiniz görüntü değil tabii. İçinizdeki siz.

Kolay okunan, biraz sınırları zorlayan bir hikaye, gerçek olma olasılığı mümkün görünse de benim gibi sıradan yaşayanlar için oldukça sıra dışı. 
Ben bilhassa hikayedeki bir yan karakteri merak ettim, kahramanın abilerinden birini, keşke onun da hikayesini tam olarak okuma şansı bulsam .

Sağlıkla, sevdiklerinizle, kitaplarınızla güzel günler dilerim...

"Onun kendilerininkinden başka bir dünyası olduğunu,  kendilerininkine benzemeyen düşler kurduğunu, ileride de onlarınkinden farklı bir yaşam süreceğini o daha küçük bir çocukken anlamıştı herkes. Eline ne geçerse okurdu. Her şeyi bilmek, öğrenmek isterdi. Uğradığı haksızlıklar karşısında başkaldırır, direnir, tartışmayı, didişmeyi, kavgayı sonuna kadar sürdürürdü. " Salih.

"Umurlarınızla gerçekleriniz arasındaki uçurumun derinleştiği, bezdiğiniz, yorulduğunuz, artık bir adım daha atacak gücünüzün kalmadığını duymadığınız , yaşamın elinizden kayıp gideceği korkusuna kapıldığınız noktada kırılıyorsunuz... ya teslim olacaksınız ya da 
başkaldıracaksınız ..."