27 Şubat 2020 Perşembe

BAHTİYARLIK- KATHERINE MANSFIELD

Çeviri: Nihan YEĞİNOBALI
1. Basım 2015




¨Hem zaten ben bir şeylerin yakasını bırakmayan, peşlerinden koşup bağıran insanları hiç çekemem. Bir şey elden gittiyse gitti demektir. Sona ermiş, bitmiştir. O zaman bırakın gitsin! ¨

¨Ben hayatta asla pişmanlık duyup vah vahlanmamayı ve de asla geriye dönüp bakmamayı ilke edindim. Pişmanlık korkunç bir enerji israfıdır. ¨

Kitabın içinde Bahtiyarlık dahil olmak üzere 14 öykü var. Kitap 254 sayfa yani öykülerden bazıları uzunca, öykü sevmememe rağmen Çehov tarzını sevdiğimi düşündüğümden bu kitaptaki öyküleri de severim demiştim, sevdim de ama...

Yani sanırım ben bir kez daha öykü sevemediğimi anladım, üslup ve tarz olarak ne kadar kıymetli olursa olsun ben karakterleri daha çok tanımak istiyorum. Öykü okumak sanki tanımadığınız birinin yolda giderken sizi durdurup hiç nedensiz hayatından bir anı, bir kesiti anlatıp yoluna devam etmesine benziyor, hele bu kesit bir durum hikayesi ise daha da anlaşılamıyor.Bana anlatışı ne alaka, başı nerede, sonunda ne oldu gibi sorular kalıyor geriye. Böyle olmasın diye bir de hemen her hikayeden sonra öbür hikayeye geçmek yerine bir miktar beklediğim halde fena halde anlamıyorum.

Ama tabii bu dev kalemi okumak lazım, öykü severlerin mutlaka okuması lazım. 



Epub vs Pdf

275 Sayfa 
270 sayfa
Çok güzeldi, enteresan bir anlatımı, karakter karışması yaşatsa da...
Daha önce İskoç romansları okumuş olanlar için sıradan sayılabilecek karakterler ...
Lord'lar Marki'ler Kontes'ler, 1800'ler ve tabii ki kötü ünlü kahramanı yola getirebilen kadın karakterler...Ha ha ...

17 Şubat 2020 Pazartesi

ŞARKINI SÖYLEDİĞİN ZAMAN - İNCİ ARAL

167 sayfa


"Gözüne en çok çarpan, çoğunluğun çaresizlik ve sinmişliğiydi. Temel sorunlar çözülemiyor, cehaletten beslenen boş insanlar, anti-demokratik uygulama ve baskılar, toplumu parçalara, kamplara bölerek yerinde saydırıyor, gün gün geriye düşürüyordu. Çoğunluk için adalet, kaliteli eğitim , sosyal güvenlik hala arızalıydı."

""Bu ülkedeki karşıtlıklar, her konuda can yakıcıydı aslında. "


2008 'de başlayan hikâye geriye dönüşler ile 1978'e kadar uzanıp bir başka hikayeye kapı açıyor.  Hikâye içinde hikâye,  roman içinde roman oluyor. Bağlantı noktası bir miktar can sıkıyor. 

12 Eylül 1980 darbesine, politik açıdan değil bireyler üzerinden temas ediliyor. Devrimci eleştirileri,  gençlik sorgulamaları ve burjuva devrimciyi psikolojik olarak oldukça yüzeyselden ele alması ile beni tatmin etmeyen hatta beklemediğim bir Inci Aral kitabı oluyor.
Yine de okunabilir tabii özellikle benim gibi darbe dönemi anlatılarını sevenler için.  

Bu arada Edebiyat Tarihinde bu darbeler asla "darbe" olarak başlıklanmaz; 12 Eylül, 12 Mart hikâye/romanı diye geçer. Gereksiz ama beni şaşırtan bir ifade olduğundan burada duruversin.

12 Şubat 2020 Çarşamba

SON CARİYE- LESLEY DOWNER

Çeviri: Ebru ÖZDEMİR
Artemis Yayınları
640 Sayfa

“Hayat gerçekten de bir elvedalar serisinden başka bir şey değildi. İnsanlarla tanışıyor ve onlarla yakınlaşıyordun, peki ne için? Sadece onlardan bir defa daha ayrılabilmek için.”

Kitap aslında bir serinin 2. kitabı imiş. Serinin adı The Shougun Quartet . Tabii ki bizim yayın evlerimiz için kitapların seri olması çok ta mühim değildir ki asla seri olduğuna dair bir şey yazmazlar üzerine.

Zaten okuduğun seriler fasaryadan ne dırdır ediyorsun diyebilirsiniz. Fakat mesela bu seri gibi bir seride bir tarih sırası vardır bu da dönem hikayesi okumak isteyenler için önemlidir. Evet bir tarih kitabı değil belki ama hikaye tarihi bir zemine oturtulmuş ve yazar da ciddi bir emek vermiş hem kişilere hem de kronolojisine. Neyse...

Zaten Elif’ten almışım kitabı bir de üzerine iki sene bekletmişim, goodreads ‘tan okuyorum kitaplarıma eklerken farkettim seri olduğunu ve de yarısına gelmiştim o sebepten ilk kitabın arkasına düşmedim ama siz, bir Japon sarayında, saray kadınlarının hayatlarını merak ediyorsanız arkasına düşebilirsiniz diye düşünüyorum.

Özellikle Japonya gibi yüzlerce yıl kapalı sistem yönetilmiş ülkelerde saray kadınlarının yaşamları, ya da harem hakkında bilgi bulmak oldukça zor, sonradan saraydan çıkan cariyelerin bir kaçının yazdıkları ve yazarın hayal gücü hallediyor gerisini.

Her ne kadar bir aşk romanı gibi ise de tarihi kısımlar bence aynı derece etkilemiş kitabı. İşin ilginci de şu ki kitapta aşkı anlatırken yazar sadece 1 kez aşk kelimesine yer vermiş.

Neyse çok uzattım, bu türe merakı olanlar keyifle okuyacaklardır ama sıralamayı dikkate almalılar diye düşünüyorum. Tek okumakta da sıkıntı yaşamıyorsunuz orası ayrı ama merak ederim ben diyorsanız !




7 Şubat 2020 Cuma

ELVEDA GÜLSARI-CENGİZ AYTMATOV

Çeviri: Refik Özdek 
Ötüken Neşriyat 
1. Basım 1993
29. Basım 2017
224 sayfa

"Eski tutku ve özelliklerinden kala kala bu taypalma yürüşü kalmıştı. Başka tutkularının hepsi yok olmuştu. Sırtındaki biniciden ve yürüdüğü yoldan başka bir şey düşünmesin diye, insanlar onu başka her tutkudan mahrum bırakmışlardı. Şimdi Gülsarı'nın tek tutkusu kosmaktı. Böyle hızlı koşarak insanların ondan aldıkları şeylere yetişecek, onları yakalayacaktı sanki. "

"Insan yaşlanır ama gönlü yaşlanmak istemez."

Kırgız edebiyatının, Türk edebiyatının ve hatta dünya edebiyatının tanınmış 
ismidir Cengiz Aytmatov.

Kitaplarında insan kadar hayvanların da olması, hatta hayvanları insan hisleri atfederek anlatması oldukça etkilidir. 

Hayvanlara insani özellikler atfettiği romanlarından biri de Elveda Gülsarı’dır.

Gülsarı; bu kitapta bir atın adıdır. Hem Gülsarı, hem Tanabay oldukça başarılı şekilde tasvir edilmiş, Yılkıcılık, Ekim Devrimi ve Kolhoz eleştirel bakış açısı ile yer almıştır kitapta. 

Mutlaka okunması gerekenler listemde üst sıralarda yer alır kitap. Okuyun!