29 Mart 2016 Salı

MİSAFİRİM VAR- BAHÇE PERİM


Blogger arkadaşlarımdan birini misafir ediyorum bugün blogumda. 


Hoş geldin BAHÇE PERİM.Yine gel her zaman beklerim :)




Tire'ye ilk gittiğimde müzeyi gezerken rehberlik yapan Gül Hanım'a "Tire ile ilgili halk hikayeleri anlatabilecek bir büyüğün olup olmadığını" sordum. İkinci kez gelirsem, bana Yılmaz Bey'le tanıştıracağını söyledi. Kasım ayının baharı andıran bir gününde Tire Öğretmenevi bahçesinde Yılmaz Bey, Gül Hanım ile buluştuk. Tire efsaneleri ile başlayan sohbet; Tire yemeklerine adetlerine, kaybolan el sanatlarına uzandı. İnsan onunla konuştukça harika bir insanla karşılaştığını hisseder. Bir yazarla ilk kez konuşma mutluluğu yaşadım. Sohbetin sonunda üç kitabını hediye etti. Kitaplarının adları:
·         Son Kuşlar
·        Öğretmenden Anılar
·         Bizden Efsaneler
·        Geçmişten Günümüze Tire'nin Yıldızları
·        Akdeniz Nerede
Ben ilk üç kitabını okudum. Kısa kısa neleri işlemiş anlatalım. Son Kuşlar: Tire'de eski el sanatlarının ustalarını, o sanatın nasıl yapıldığını, özelliklerini, Anadolu'da hangi yörelerde sanatların yaşandığı her türlü detayı yazmış. Bu kitap -bana göre- sanat tarihi, tarih, folklorik özellikleri araştıran kişilerin kitaplığında olmalı. Bizden Efsaneler: Tire ve yöresinde halkın arasında kulaktan kulağa yayılan efsaneleri yazılı yayına dönüştürmüş. Masalcılar mutlaka kitabı edinin. Öğretmenlerden Anılar: Türkiye'nin farklı yörelerinden farklı dönemlerine anılar üzerinden bakış. Öğretmenler kimi zaman sitemle kimi zaman gülümseyerek gururla anlatmış. Sağolsunlar, hepsinin ellerinden öpüyorum. Yılmaz Göçmen'in kitapları "belgesel" niteliğinde. Kendisinin koleksiyoner oluşu, eğitimci kimliğiyle insanlara ulaşması büyük faktör. Dilerim ki kitapları büyük bir yayınevi tarafından basılır. Zira, araştırma yapan kişilerce aranan önemli bir kaynak kültürümüze kazandırılacak. Yılmaz Göçmen'i Trt Belgeselde Yeni Şükran Otelini anlatırken izleyebilirsiniz. Onun insanlarla sohbeti üzerinden İzmir şehrini farklı hissedeceksiniz. Yılmaz Göçmen'in kitaplarını şimdilik adresten temin edebilirsiniz.

Yılmaz Göçmen
 Fatih Mh. 50.Yıl Cd. No:11 Tire İzmir
Gsm: 0 506 664 37 60
Sevgili Kitap Eylemi, bloguna misafirperverliği için teşekkür ederim. Ben de Yılmaz Hoca'nın çalışmalarını size anlatarak çalışmalarını paylaşmaktan mutluyum. Herkese güzel hafta diliyorum.


28 Mart 2016 Pazartesi

30-BENİ SEVMEK ZORUNDASIN -ERDİ KARADENİZ

1. Basım 2015
210 Sayfa


Blogger arkadaşımızın 2. kitabını da okudum , öncelikle kendisinden bu kadar geç okuduğum için özür diliyorum.

Malumunuz bir dönem okuma oranım bir hayli düşmüştü ne ki bu kadar geciktirdiğim için kendime de bolca kızdım , kitabı bitirdikten sonra.

Fakat Erdi'ye daha da çok kızdım, arkadaş madem bu kadar güzel kitap yazdın niye söylemiyorsun , niye bu kadar az reklam yapıyorsun.

Şu kitabı şimdi adını vermeyeyim ülkemin çok satanlardan inmeyen güzide yazarlarından biri yazsa , yazabilse keşke.

Erdi'nin ilk kitabını okuduktan sonra da çok beğenmiş , şiirin zor zanaat olduğunu fakat kelimeleri kullanışını çok beğendiğimi anlatmıştım.
O yazıyı okumak için TIK.

İkinci kitap ise bir roman.

Daha ilk satırları okurken karakter tasvirlerinden , duyguları yansıtmasından etkilendim.

Yalan değil kitabı okumadım, yaşadım .

Macera-aşk kategorisi altında her ikisi için de eşit anlatım yapılmış, hafiften psikolojik unsurlar içeren kitabın final sahnesi uzatılmayıp bırakılsa çok fena bir şey olacakmış.

Bitirmeden bıraksa diye düşündükçe , keşkelerim çoğalmakta.

Olsun, meraklı okur kalmasın istemiş yazarımız.

Yine etkili kelime oyunları mevcut kitapta.

Hatta aşağıya yazacağım satırlar devede kulak kalabilir .

Fakat kendisine de yazdığım gibi ufak tefek te olsa eklerdeki hatalar göz yordu, benim tahmin ettiğim şeyi Erdi doğruladı ,  bu hatalar yayın  evi kaynaklıydı .Sırf bu sebepten okurken takılmayınız ve görmezden geliniz. 

Korkut, Ümit , Tunç , Zeynep ve Miray sizleri çağırıyor .



"Bazı insanlar aynı sessizliği paylaşabileceği insanlara aşık olurlar."

"Canım sıkılıyor adeta ...İnandığım , daha kendimi inandırmaya çalıştığım 
ve bu inancın bir meyvesi olarak yalnızlığın asil olduğuyla ilgili kurduğum cümlelerimin de bir hükmü kalmadı artık.Çünkü artık , yalnızlık asil bir durum olduğu için yalnız değilim ben ; sadece yalnızım."

"Ondan hislerimi saklamak ; kendimi ondan saklamaya çalışmak gibiydi ...Anlamsız...İmkansız..."

"Geriye dönüp baktığınızda değişen tek şey zamansa eğer, çok boktan bir hayat yaşıyorsunuz demektir."


"Öp beni bu bütün soruların cevabı olur."





24 Mart 2016 Perşembe

29-AYRILMADAN ÖNCE-GABRIELLA AMBRASSIO

Çeviri:Leyla Tonguç Basmacı
1. Basım 2011
121 Sayfa

Ayet El-Aras ile Rachel Levy'nin gerçek hikayesi...

Festival du Premier Roman Ödülü almış.

Yaşadığımız dönemde okumam tamamen tesadüf.

Hatta kötü bir tesadüf.

Oğlumu okula gönderemediğim, markete giderken bile önüme bakamadığım , etrafta  şüpheli şahıs kolladığım günlerde bu kitabı okumak , üzerimdeki baskı açısından hiç iç açıcı olmadı.

Yine de dedim ki belki o psikolojiyi anlamak açısından , empati olayıma , idrak kabiliyetime bir nebze olsun şifa olur.

Ne yazık ki hala bir insanın diğer insanları gözünü kırpmadan öldürmesini , bunun için önce kendinin öleceğini bilerek hareket etmesini anlamıyorum .

Hatta bunu bir ideoloji için yapmasını tamamen akıl dışı buluyorum.

Milyon yıl da geçse anlayamayacağım ender şeylerden biri .

İntihar desem, ona bile bir miktar anlayış gösterebilirim fakat diğer insanları (sivil olup olmaması önemli değil , insan sıfatı taşıması yeter) öldürmeyi aklım , havsalam almıyor.

Anlatabilecek bir babayiğit varsa çıksın anlatsın bana.

Dediğim gibi kitap konu itibarı ile yanlış döneme denk geldiğinden yazmak istediğim şey çok .

Kafanızı daha fazla şişirmeden kitaptan altını çizdiğim cümleleri yazayım .

"Güm!ve gökyüzü insanların kafasına iniyordu, cehennemin kapıları açılıyordu ve her şey bir süreliğine temizleniyordu."


"Hasan ilk anda çığlık duymuyordu, siren duymuyordu, yanık kokusu almıyordu, hiç bir şey hissetmiyordu; sadece gökten inen tozlarla birlikte içine büyük bir huzur indiğini hissediyordu."

"Belki de herkes kelimeler yerine bakışlara , yüz ifadelerine , hareketlere dikkat etseydi birbirini anlamak daha kolay olurdu .Çünkü bakışlar , yüz ifadeleri ve hareketler , insanların söylediği kelimelerden daha merhametlidirler."

"Babası O'na , Tanrı sensin , derdi.Odanda şiir okuduğun zaman sensin.Yeni bir şey öğrendiğin zaman sensin.Bir zulme hayır dediğin , bir haksızlığı desteklemeyi reddettiğin zaman sensin."






23 Mart 2016 Çarşamba

28-AYIN EN ÇIPLAK GÜNÜ - BUKET UZUNER

1. Basım 1986 Boyut Yayınları
2.-13. Basım 1992-2000 Remzi Kitabevi
14.-16. Basım 2003-2008 Everest Yayınları
17. Basım 2010 Everest Yayınları
138 Sayfa


Yukarıdaki basım yıllarının çokluğundan anlayabileceğiniz üzere kitap çok eskilerde yazılmış.

Ve yine basit bir hesaplama yaparsak;  Uzuner yazım hayatında 30 yılı devirmiş.

Yazın hayatının 2. kitabı olan

Ayın En Çıplak günü , öykülerden oluşmakta.


Birazcık netteki yorumlara baktım da okuyanlar genelde "acemilik  dönemi" diye yazmışlar kitap için.

Ben tam bir Uzuner müptelası olduğumdan bana acemilik zamanı gibi gelmedi öyküler , yine de tekrar belirtmekte fayda görüyorum ;

Uzuner için objektif yorum yapmam mümkün değil.

Seviyorum kardeşim , yalan mı söyleyeyim :D

Atarımızı da yaptığımıza göre dönelim kitabımıza.

Erkek ağzıyla yazılmış hikayelerini , özellikle erkeklerin okumasını çok isterim.

Öyle bir anlatımı var ki , empati kurmak istemeseniz bile içine giriveriyorsunuz hikayenin.

Her hikayesi ayrı güzel , hepsi ayrı özel .

En çok ta sayfa 113 'te Ferhan Şensoy'a yazılan Kuşku.

Tamam Şensoy'u da sevdiğimi kabul ediyorum.

Çifte kavrulmuş lokum kıvamında bir kitap oldu benim için .

Yeni bir Uzuner kitabı okumak için , yine sabırsızlanmaya başladım size kitabı anlatırken .

Kitapla kalın , bu kitabı okursanız en az benim kadar keyif alın :)



21 Mart 2016 Pazartesi

27-İLAHİ ÇILGINLIK - ROBERT MUCHAMORE



CHERUB 5
Çeviri:Aytaç DEMİRCİ
1. Baskı 2011
342 Sayfa


Kitap okuma hızıma yavaştan kavuşmuşken , Kerem'den okuduğum serinin de bir kitabını daha araya sıkıştırıverdim.

İlahi Çılgınlık serinin 5. kitabı , artık eni konu ailemizden biri addettiğim cherub elemanları yine yeni bir macera içindeler .

Bu defa saadet zincirini konu alan bu ergen -macera , Amerika'da da mı varmış bu zincirler diye düşündürttü.

Demek ki varmış.

Neyse yine esas oğlan alnının akıyla görevini tamamladı da zaten yüksekçe duran kulenin bir parçası daha eksildi.

Hem belki ardarda okuduğum kitaplardan sonra Kerem'den de bir aferin alırım .

Gerçi çok zor ama :)



20 Mart 2016 Pazar

26-ESARET- ELENA JOHNSON


ÇEviri:Cemre AKKARTAL
1. Basım
277 Sayfa 

Kitap DEX'in olduğuna göre Kerem'in olma ihtimali yüksek :)

Kapaktaki fotoğraf yanıltıcı olabilir zira ben ergen üstü yaşları anlatır zannetmiştim , oysa kahramanlar yine 16 yaşlarında .

Aslında kitap tam bir distopya .

Kerem'e sormadım fakat öyle bir yerinde bitti ki mutlaka 2. si vardır diye düşünüyorum.

Her ne kadar 2.'yi okumak konusunda zamana güvensem de , Kerem'in eline düşersem zaman bile çare olmayabilir okuma aşkımıza :)

Bu arada çok okumuş sayılamasam da distopya türündeki bu kitaplara aşina olduğumu da inkar etmeyeceğim.

Her kitapta ayrı dünya , her kitapta farklı yetenekler , her kitapta muazzam hayalgücü olması çok ilginç geliyor bana.

Kerem'in kitaplarını okumaya devam diyorum o halde , 2 yarım seri ve zirilyon tane tek kitap bekler beni :D

Hep kitapla kalalım :D

18 Mart 2016 Cuma

25-ARUMİ'NİN RÜZGARGÜLÜ -HANDE ÖZTÜRK

1. Baskı 2009
248 Sayfa

"Daha ilk sözcükleri yazar yazmaz beni , büyübozucumu bulacağım yolculuğu sürdürmek için ihtiyacım olan güce ve cesarete esir kıldığım yazının ulaştıracağının farkındaydım.Okyanusun azgın dalgalarında öz benliklerine kavuşan gençler gibi ben de kendimi yazıda bulacaktım."




Bu kitabı bitireli kaç gün oldu fakat bir türlü kitap için yazılacak doğru cümleleri bulamadım.

Hala da bulabilmiş değilim ama yine de anlatmaya çalışayım.

Daha önce okurken bu kadar rahatsız olduğum ve aynı oranda elimden bırakamadığım kitap olmadı , olduysa da benim hatırlayamadığım kadar eski zamanlarda kalmış ki hatırlayamıyorum.

Kitapta ağır bir cinsellik hakim. Freud ile okusam kesin daha iyi olurdu.

Kadın bakışı , erkek bakışı , kadın gibi erkeklerin bakışı , cinsellik , arayış , tutku , bağlılık, bağımsızlık .

Kitapta yok yok yani.

Bu arayış hikayesinde çok dikkatimi çeken iki şey var oysa , biri tanımlanamaz derecede esiri olunan özgürlük (paradoksal anlatımlar , anlayana aşkolsun :), bir diğeri de rüyalar .

İşte bu iki şey kitabı bitirmemi sağladı .

Handan Öztürk donanımlı bir yazarmış , başka kitapları da varmış (okumadım tamamen duyumsal yazıyorum), hatta bir de film çekmiş (izlemedim hatta film için google amcaya bile sormadım) .

Kitabı okuyan sanıyorum yok , olsa da nette yazmamış .

Bu arada bu kadar rahatsız eden kitapta oldukça fazlaca felsefi , anlamlı ,etkili ve düşündürücü cümle vardı. Birini yazının girişinde okudunuz diğerlerini de aşağıya ekleyeceğim.

Neyse efendim , bu kadar çelişkiler içinde , bu kadar aykırı kitaplarda tekrar buluşmak dileğiyle , kitapla kalın.

"Dünyayı, verdiği davete gelenlerin hiçbirini tanımayan ev sahibinin şaşkınlığı ile izliyorum."

"Hayatın anlamını bulabilmek için sarayını terk eden Buda'nınn yolları aşan adımlarının sesi son günlerdeki ruh halime daha çok uyuyor."

"Sen uyanıncaya kadar dalgalar bu cümleleri yutmazsa her şey yarım kalmış demektir.Yutarsa da bitmiş..."

"Ne de olsa başkalarının hikayesi , kendi hikayemizin acısını biraz olsun sıradanlaştırır."

"Yıldızınız sönmeye başladığında çevrenizdeki ışıklar sizi aydınlatmaz aksine karanlığınızı arttırır."

"Hayattaki en zor şeyin iyi bir aşık bulmak olduğunu biliyordum , dost bulmanın da bir o kadar zor olduğunu acı bir biçimde öğrendim."

"Dünyada sürgün olanın cennette de yeri yok!"

14 Mart 2016 Pazartesi

ANKARA için SUÇLUYU BULDUM

Yazmak istemiyorum!

Bana mı kaldı Ankara'yı yazmak !

 30 sene, o kadar şehit , şehitten fazla gazi  varken ve hala insanlar ölüyorken.

Gencecik çocuklar darağacında sallandırılırken.

Ölüm her an yanından geçiyorken .

Kameraya el sallayabiliyorsa bu millet , ardında 37 masumun kanı akıyorken.

Ben Ankara'ya yakın bile değilken .

Neden yazayım?




5 yıla yakındır okuduğum kitapları yazıyorum bloğa , gittiğim filmleri , beğendiğim müzikleri,


Bugün kitap paylaşacaktım ya , okumaya çalışmak bile anlamsız geldi  , zaten okuduğumu da anlamıyordum , öyle bir salaklık hali .

Beynim sürekli düşünürken , hareketlerimde bile bir yavaşlama .


Sonradan ölenlerden biri olduğunu  öğrendiğimiz kızı arayan adam bağırıyordu kameraya Yerin Dibine Batsın diye .

 ve içimin olanca sesiyle haykırmak istiyorum ben de.



Apolitik biri değildim ben eskiden , siyasi görüşlerim , sivri fikirlerim vardı.

Tv bile izlemiyorum 5 yıldır , değişen bir şey yok diye ülkemde.

Alıştık ya 20 yaşında gencecik bedenleri , kefenleri bile olmadan gömmeye .

Vatan sağ olsun demeyeni bile  kınadık ya.Kelle sayacak değildik sonuçta.

Yaralananları da gazi saymadık , savaşta değildik ya hani.

Karşı tarafın leşlerini de toplatmadık , öcümüzü alalım diye.

Ama kınadık , bazen şiddetle (!)

Sonra zaten arada sırada patlayan canlı bombalara da yavaştan alışır olduk.

Turistlerin yanında patlamışsa , gavurlara rahmet  okuyup okuyamayacağımızı tartıştık.

Seviyoruz biz tartışmayı , ramazanda da orucu bozan ve bozmayan şeyleri tartışırız her sene  , hırsızlığı , arsızlığı , çocuk gelinleri , tecavüzleri görmeyiz de.

Ankaradaki bir diğer patlamada , ne olacak dedik su testisi su yolunda kırılır , kendi kendilerini patlatıyorlar .

Bir diğerini İşid , daeş ya da onlardan biri yaptı diye açıklandı olayın hemen ardından , ertesi gün başka bir örgüt üstlendi ama olsundu , biz o zamana kadar kınamıştık , yeniden kına-la-yamazdık ...

Zeytinburnu sahilde gezmeye korkar, metroya binmeye çekinir olduk .

Yine de vazgeçmedik , metrolarda bombalı şakalar yapmaktan.

İki tane kız önümüzdeki sarıklıdan korkup bir sonraki seferi beklerken , çok erkektik(!)  biz, bindik.

Kılığından, kıyafetinden  ötürü yargılamayacaktık ya hani , hoş görüyle bakacaktık herkese ,  (engelli ) özel kardeşlerimizin elinden tutup yardım edecek , düşene gülmek yerine elinden tutacaktık ya .

Yerli malı kullanacak(saman ithal ediyoruz lan artık , ekeceğimiz buğdayın tohumunu bile satın alıyoruz ), yerli yatırım yapacak(özelleştirme yok muydu o zamanlar), öğünüp, güvenip , çalışacaktık ya hani.





Bugün TV açık , bütün kanalları geziyorum , anlamıyorum.

Birileri çıksın ve anlatsın bana .

Dün sivil halkın olduğu , Ankara'nın göbeğinde, bu ülkenin baş şehrinin tam orta yerinde bir patlama oldu.

İktidar diyor ki; terör örgütü yandaşı chp suçlu, bunlar zaten alevidir , her haltı yiyebilir 

Ana Muhalefet diyor ki, iktidar istifa etsin , zira ülke yönetmekte beceriksizdir.

Ara muhalefet diyor ki , bütün suç dış mihrakların.

Mecliste , halklara demokratiklik getirmeye yemin edenler diyor ki , seni başkan yaptırmayacağız.

Halkın bir kısmı diyor ki , mülteciler suçlu.

Mülteciler diyor ki Avrupa suçlu.

Avrupa diyor ki , müslümanlar terörist.

Müslümanlar mı , onlar bir şey demiyor zira henüz hangi mezhep daha müslüman onun kararını vermeye çalışıyorlar .

Kimsenin hata yaptık biz diye düşündüğünü duymadım.



Ben mi , bu kadar masumun arasında suçlu çıkabilirim diye korkuyorum.

Hatta her an haykırabilirim , duracaksa bu kan , illa bir suçlu bulmanız gerekiyorsa , ölümler artık ecelle olacaksa , çocuklar rahat yaşayacaksa , yanmayacaksa annelerin canı akıllarına evlatları geldiğinde.



BENİM SUÇLU!

Ben olayım , duracaksa bu şiddet , bu kan . Suçluyu bulunca çözülecekse , barışacaksa dünya , razıyım suçluyum demeye.



*****************************************************

Bugün ilk defa oğlumu okula göndermekte tereddüt ettim , toplu taşıma kullanıyor , sabah 7'den akşam 5'e aklımda o var. Arasam, huzursuz olacak . Birlikte gitmeyi düşündüm...

Acizim ...
Ben ancak çocuk sallamayı , ev süpürmeyi, yemek yapmayı bilirim , 
ne anlarım silahtan , bombadan . En şiddetle yaptığım eylemim , okumak.

Dedim ki aklımda olacağına ...yanında olayım ...Ardından yanacağıma ...
















13 Mart 2016 Pazar

24-DOLAMBAÇ - GERBRAND BAKKER

Çeviri:Türkay YALNIZ
1. Basım 2013
189 Sayfa


Yazardan okuduğum ilk kitap.

Ödüllü ;  2013 Independent Yabancı Kurgu

 Ödülü'

Ayrıca yazar da Uluslararası IMPAC Dublin 


Edebiyat Ödülü'nü kazanabilen ilk Hollandalı

yazarmış.




Kitabın kurgusu enteresan, giriş kısmındaki 


düğümler sayfalar ilerledikçe yavaş yavaş 

çözülmekte.


Betimlemeler dikkat çekici.


Hisler biraz bulanık . 


Olaylar biraz muğlak .


Fakat anlatımda öyle bir şey var ki , okurken 

kapılıveriyorsunuz.


Bazı yerleri öylesine sıra dışı ki , beni şaşkınlığa

 sürüklüyor.


Uluslararası ödüllü yazarı okuyuşum ilk olabilir


 ama son olmayacağı kanaatindeyim.



"Yeter bu kadar fantazya , aşk aşk bir yere 

kadar"


 dediğiniz bir dönemde iseniz , deli gibi edebi bir


 şeylere ihtiyaç halindeyseniz;

 okuyun.


Yoksa başlamayın derim .





11 Mart 2016 Cuma

23-GÜZEL KAÇAK- ANNA GAVALDA

Çeviri: Yaşar İLKSAVAŞ
1. Baskı 2012
128 Sayfa


Daha önce yazarın Onu Seviyordum adlı kitabını okumuştum , hatta baktım kitaplığımda da var .Fakat blogda aratınca bulamadım , sanıyorum daha blog açmadan önce okumuşum.

Bu kitabıysa çok büyük ihtimal 5 TL'lik kampanyalardan birinden edindim.

Gavalda'nın Onu Seviyordum'undan sonra da bu yarım kalmışlık hissini yaşamıştım.

Üç kardeşin kaçış hikayesinin anlatığı bu kitabından da aynı hislerle ayrıldım.

128 sayfa olan kitap , kesinlikle 400 sayfa olabilirdi.

Giriş ve sonuç olmaması mı yazarı okunur kılıyor bilmiyorum.

Ya da bu da bir teknik olabilir ve benim bu teknikten haberim olmayabilir.

Neyse işte , yarım kalmışlık hissiyle bitti kitap , bu kardeşler niye kaçtı , neden hisler tam anlaşılamadı belli değil bende .

Gavalda severseniz kaçırmayın fakat yarım kalmışlık hissinden hoşlanmıyorsanız , bulaşmayın :D

Ve sevgiyle , kitapla kalın :)

8 Mart 2016 Salı

22-ARJANTİN RÜYASI- TUĞRUL TÜRKKAN

1. Basım 2015
413 Sayfa



"Bilinci, inanmak istediği için inanıyor , bilinçaltı bilimsel bir şüphecilikle inanmıyor , onun da altı istemsiz düşünce ve davranışlarıyla Tanrı'ya düpedüz inanıyordu."

Kitap, adıma imzalı.

Daha önce 150 sayfa eksik ve başka bir isimle basılmış, sonra Türkkan hikayenin bitmediğine karar vermiş oturup kitabı yeniden yazmış .

Kitap samimi geldi bana hatta ; bir çift yeşil göz için yapılanlar mı , Kerem adı için mi cevabını veremem ama okurken sanki yaşadım hikayeyi.


Filmi çekilse muhteşem olur , hatta öyle ki yeniden senaryo yazmaya bile gerek yok , yönetmen kitabı okusun ve motor desin.


Ve izleyici kendini , kitabın kahramanı gibi Arjantinde buluversin.

Ve Kerem ile beraber Rosa Verde'nin peşine düşsün.


Sonu da , belki pek çok kişi için güzel gelmeyebilir  ama bence harika .

Bazı yerlerde fantazya hissedilir seviyeye gelse de , edebi dokundurmaları, ahlaka bakışı  ve hatta inanç sorgulamaları ile bugün en azından 10. basımda olması lazımdı.

Fakat güzel memleketimde olması biraz zor tabii, çünkü reklam az .

Bu memlekette her şey reklam .

Reklam =satış.

Yine de iyi yazarlar bir gün mutlaka değerini bulacak , tek sorun o bir günün ne kadar geç olacağı.



Türkkan'a teşekkür ediyor , yazım hayatının devamını diliyorum.

Sevgiyle , kitapla kalın .



6 Mart 2016 Pazar

21-GÖNDERDİĞİN MEKTUBU ALDIM- TARIK DURSUN K.


1. Basım 1999
230 Sayfa


"Seninle hiç kavga etmedik.Evlenelim ve kavga edelim."

diye yazar Tarık Dursun , aynı yıl eşi olacak Nermin Tok'a.

Kitap Nermin Hanım ve Tarık Dursun'un mektuplarından oluşmakta.

Evet gençler bir zamanlar insanlar mektupla haberleşirlerdi .:D

Tarık Dursun hayranlığımı blogun sıkı takipçisi iseniz biliyorsunuzdur , değilseniz de şu satırlar ile  öğreniyorsunuz.

Yerli yazarlar arasında çok ayrı bir yerdedir gözümde.

Her ne kadar ödülleri , ödüllü kitapları olsa da kıymetini bilemediklerimizdendir.

Aşk mektuplarını okumayı ya da insanların tanışma hikayelerini dinlemeyi de çok sevdiğime göre bu kitabı sevmedim demek ayıp olur.

Lakin bir şey , mesela Piraye'nin aşkından yanan Nazım'ın da aşkını sürdürememesindeki  gibi bir his, sanki o duygulu satırları yazan , muhteşem satırlara imzasını atan adamlar değiller gerçek yaşamlarında.

Ya da yazdıkları hisleri hissediyorlar mıydı gerçekten dedirten .

Ve yine feminizm damarımı kabartan erkeksi haller , Nermin Hanım'ın halinden anlamalar .

Kızıyorum  erkek yazarlara,  gerçek yaşamlarındaki hareketlerinden ötürü yine de okumaktan vazgeçemiyorum , kadınlarının onları sevmekten vazgeçememeleleri gibi.

Tarık Dursun'un erkek, aşık adam  halleri de öyle işte , azcık kızdırıyor ama sevmekten vazgeçiremiyor beni ..Ya da okumaktan yeniden Tarık Dursun'u.

Bütün kitaplarını okudum yazarın, çok eskiden .

Şimdi kitaplığıma kazandırma çabası veriyorum.

Ve bunun için edindiğim kitaplarını yeniden okuyup öyle koyuyorum kitaplarımın arasına.

Diğerlerine nazaran daha bir özenle .

"Seni öptüm unuttun mu?"
-Unutmadım fakat çok korktum.
Ellerini ellerimin içine almıştım.
-Avuçlarım ne kadar terliyordu, utanıyordum.
Seni öptüm
-Evet , beni sahiden öptün.Sana karşı koymadım değil mi?
Hayır , çünkü sen de beni öpüyordun."

4 Mart 2016 Cuma

20-BRIDGET JONES'UN GÜNLÜĞÜ- HELEN FIELDING


Çeviri:Bilge TURAN
1. Basım 2009
389 Sayfa


Reçete:

Kitap; absürt komedi.

Uygulama zamanları;

Sadece çok yorgun olduğunuz , düşünmek istemediğiniz , eğlenecek yer arayışlarınızın tükendiği zamanlarda okuyunuz.

Dikkat:
Çok mantıklı olanların ve edebi eser okumak istiyorum diye yırtınanların okuması tavsiye edilmez.


Uyarı:
Sigara içip her daim bırakmak isteyenler , kilo vermek isteyip kiloyu stabilize edememişlerin okuması sakıncalı ya da oldukça eğlenceli olabilir.

Not:30 yaş üstü ve bekar bayanlara kötü örnek teşkil edebilecek ifadeler kullanılmış olabilir.

Neyse gelelim işin realitesine , kafa dağıtayım az yeaaa , aman edebiyat edebiyat bıktım vallayiii, üff hep düşünmek te olmuyor beeaa , nidalarıyla veryansın ediyorsanız ya da bu gibi fikirler dile gelmese de aklınıza geliyorsa okuyun arkadaşlar.

Bazen hoş vakit geçirmek , okurken gülebilmek istersiniz ya, o zaman da okuyun.

Sigara kullananlara dayanamıyorsanız, 30 yıldır hala aynı kilodaysanız , acayip sağlam bir kariyeriniz ve mükemmel bir aileniz varsa ,çok çekici gelmeyebilir kitap.

Bu kitabı okurken herkes gülmeyebilir özetle , herkes eğlenmeyebilir.

Ben bekarlık dışındaki gel-gitli kısımları kendime yakın bulduğumdan gülerek , eğlenerek okudum kitabı .

Ancak lütfen uyarılarımı dikkate alınız , herkesin beğenemeyeceği ya da eğlenceli bulamayacağı türdür absürt komedi.

İşin ilginci filmi de varmış.




Not: Kitapta bir iki satır var , içinde Türkiye geçen ve beni acayip sinir eden lakin doğru olması yazılanların;  "acı ama gerçek kardeş" , dedirtmekte :(