28 Mart 2015 Cumartesi

29-BENİ SUSTURABİLECEK TEK ŞEY- EMİNE ÜLKER TARHAN

1. Basım 2014
167 Sayfa 


Bu kitap bir bir söyleşi ;
Emrah AKKURT'un  Emine Ülker TARHAN ile röportaj kıvamında söyleşisi.

Önsöz'ü A. Mümtaz İDİL yazmış , lakin neden ön söze karşı olduğu hakkında yazmış daha çok.

Kitap için söylenecek çok şey yok , ama okunması gereken kitaplardan biri diye düşünüyorum , kitabın ismini oluşturan cümlenin devamını öğrenmek için.

Eğitimli , donanımlı , birikimli bir kadının , bir hukuk uzmanının , YARSAV''a başkanlık etmiş , partisinde öne çıkabilmiş , hatta  yakın zamanda parti kurmuş bu kadının hayatı , bu ülkede kadınların neler yapabileceğini görmek  için okunmalı .

**************************

"Öyle anlamsızdı  ki...Ölen çocuk, öldürenler çocuk..."


"Hukuk fakültesinde okuyorduk , bize evrensel hukuk kuralları , yargı bağımsızlığı öğretiliyordu ama insanlar evrensel hukuk kurallarına göre değil , sıkı yönetim mahkemelerinde yargılanıyordu,
idamlar oluyordu. Aslında hukuk falan yoktu."

"Balyozla vurulup ezilerek babaları tarafından öldürülmüş , namus cinayetine kurban gitmiş kız kardeşler gördüm o dosyalarda .Ellerine iğneler batırılıp işkence edilmiş minik bebekler , tecavüze uğramış , iç çamaşırının lastiği ile boğularak öldürülmüş 11 yaşında küçük bir kız çocuğu , öyle masum sanki uyuyor gibi."


"Ceza kürsüleri bir yargıç için mesleki açıdan çok tatmin edicidir, mağduru , yoksulu,güçsüzü korumak , adalete en azından yaklaşabilmek , onu somutlaştırmak insanı huzurlu kılar, bu dünyada adalete biraz yaklaşabildiyseniz gece çok rahat uyursunuz. Tabii duruşma salonlarını , dosya kutularındaki raporları ve ölü insan bedenlerini gece uykunuza taşımazsanız eğer ...

Aslında yaşamın en zorlu , karanlık ve derin duyguları duruşma salonlarında ve dosya sayfalarında gezinir durur.Oradadır, uzansanız dokunacağınız dirilikte , bazen korkutucu bir vahşilikte oradadır yaşam. Bazen de çok iç burkucudur.Aile içi tacizlerle tükenmiş hayatlar, dosyalardan fırlayıp uykunuzu bölmezse eğer uyuyabilirsiniz. Hikayelerini , tanık ifadelerinden , fotoğraflarından ve adli tıp raporlarından sadece okumaz yaşarsınız da...Dedesi yaşında adama satılıp , dayanamamış , köyünün yolunu bulmak için çıplak ayakla bata çıka koşarken tutulup eve geri getirilmiş , sabah bir dut ağacına kendini asmış bulunmuş 15 yaşında bir kız , saçları uçuşur sabahın alaca karanlığında , uyandırır sizi uykunuzdan...

"Devrimci olmak , bana göre , yanlış olanı , kötü olanı , çirkin olanı ,çürümüş olanı önce bilmek , sonra hiç korkmadan , güçlü bir şekilde değiştirmek ya da yıkıp yenisini yapabilmeyi istemek demek."

"Vakit daha geç olmadan şapkayı önümüze koyup ciddiyetle düşünmemiz gereken hususlar var. Demek ki yeterince iyi değildik."

"Demokrasi bir siyasi idare şekli , yöneticilerin nasıl seçileceğine dair bir usul. Fakat bunların ötesinde bir kültür. Her şeyden önce , farklılıkları muhafaza ederek bir arada yaşama iradesi gösteren insanlar gerekiyor demokrasinin yerleşebilmesi için .Birbirinden nefret eden kalabalıklar demokrasi inşa edemezler. Nasıl ki , kadın erkek eşitliği anayasaya yazarak , yasalar koyarak sağlanamıyorsa, 
içselleştirilemiyorsa , demokrasi de sadece yasalarla kurulamaz."

"Üstelik belki siyaset denilen şey hayal kırıklığından ibaret...Hele benim gibi tek derdi memleket olanlar için..."


"Demokrasi sadece çoğunluğun değil , azınlığın da, iktidara oy vermeyenlerin de kuvvetli güvencelerinin olduğu bir rejimdir.Aksi zaten demokrasi falan değildir.Yani dört yılda bir halkı sandığa götürmek demokrasi değildir."

"Ben bu ülkedeki yoksullarla ilgili her şeyi biliyorum , ne yemediklerini , neleri olup olmadığını , gidemedikleri tatilleri...Bilmemiz gereken neden yoksul oldukları .Onlar yardım edilmiş yoksulluk istiyor, bense yok edilmiş yoksulluk.Yıllardır , ben doğduğumdan beri aynı tür iktidarlar yönetiyor bizi ve onlar sayesinde hep borçlu doğduk.Onlar sayesinde en çok kadınlar ve yoksullar görünmez oldu bu ülkede."




26 Mart 2015 Perşembe

28-KARANLIĞIN AYAK İZLERİ- TESS GERRITSEN

Çeviri: Cumhur MISIRLIOĞLU
1. Basım 2014
320 Sayfa


İnstagramda 'okumaya başlıyorum' diye paylaşırken bu fotoğrafı , 'sanırım çevirisi yapılmış son Gerritsen kitabım' demiştim.

Yanılmışım:D

Gece Yarısından Sonra isimli başka bir kitabı daha varmış veee sürpriz hem de elimde , okunacaklarım arasındaymış :)

Fotoğrafa bakarak ta gayet kolay anlayabileceğiniz üzere;
 tam bir Gerritsen bağımlısıyım.

Ne yazsa okurum diyorum ama bu cümleyi hep 'tıbbi gerilim olsa daha keyifle okurum' diye bitirme gereği hissediyorum. 

Zira bence sadece tıbbi - gerilim yazsın.

Mesela bu kitabı polisiye lakin tıbbi -gerilim okurken verdiği hissi vermiyor bana.

Kötü değil ama ben bu tip bir kitabı , Nora Roberts'tan da okuyabilirim , hatta biraz zorlasam Danielle Steel'den bile okuyabilirim.

Çokça aşk , orta halli bir macera ve biraz kovalamaca ile bir kitabını daha okumuş olmanın keyfini yaşıyorum.

Ve Gerritsen'in biz fanatiklerine, kitap fuarından önce bir röportajında haberini verdiği Rizzoli-Isles kitabını sabırsızlıkla bekliyorum.

Bu sürpriz kitap haberinin röportajını okumak için lütfen bir TIK...


24 Mart 2015 Salı

27-YENİ ATLANTİS- FRANCIS BACON

Çeviri: Çiğdem DÜRÜŞKEN
1. Basım 2014
106 Sayfa


Ütopya türünde örnek vermeye kalksak 
Thomas More'un Ütopya'sından sonra , aklımıza gelecek 2. kitaptır.

Bacon'ın özel danışmanının dediğine göre ;
"tamamlanmamıştır".

Lakin Bacon , eseri İngilizce yazdıktan sonra , Latince eserlerin ölümsüz olduğuna inandığından , ütopyasını eklemeler yaparak bir de Latince yazar.

Ve yeni bir ada yaratır , bilim ve felsefe ütopyası olduğu söylenen eser aslında dinden de epey etkilenmiştir.

Mesleğinin zirvesinde, rüşvetle suçlandığından ötürü işsiz kalan ve mesleğini bir daha yapamayan Bacon , Yeni Atlantis 'te özellikle rüşvet konusunda oldukça titizlenmiş , adalıların başka isimler ile adlandırdıkları rüşvet'i hoş karşılamadıklarını pek çok satırında konu etmiştir.

Bizim için önemli kısımlar;
 yarattığı ütopik adadaki gelişmişliğe karşın , adadan dışarıya çıkmanın şarta bağlı olduğu ve adalıların dünyanın her yerindeki yeniliklerden ilk elden bilgi sahibi olduklarıdır. 

Bu ütopik bilim ve felsefe adası, yazıldığı zamanı göz önüne alarak değerlendirdiğimizde , gerçekten türünün en iyileri arasında olmayı hak ediyor.

Çok mühim değil ama dikkatimi çektiği için yazmadan geçmeyeyim;
Yazarın, o dönemde Türk sarıklarının görünümü hakkındaki düşüncelerini şu satırlarda görmek mümkün;
"İç giysisi yeşildi , sarığı andıran başlığı da aynı renkte yeşil, zarif şekilde tasarlanmıştı,
Tüklerin taktığı gibi kocaman değildi."







20 Mart 2015 Cuma

26-CESUR YENİ DÜNYA - ALDOUS HUXLEY




Çeviri: Ümit TOSUN
10. Basım 2014
333 Sayfa

"Eğer farklıysan yalnızlığa mahkum oluyorsun."

"Öğrencilerden biri elini kaldırdı; alt sınıf insanlarının Topluluk'un değerli zamanını kitaplarla harcamasına izin verilmesinin nedenini anlayabiliyordu ve tabii ki reflekslerinden birinin şartlandırılmasını bozabilecek bir şey olan okuma riski de her zaman vardı, ama yine de..."

"Her değişim istikrar için bir tehdit unsurudur.İşte size yeni buluşları uygulama konusunda temkinli davranmamız için bir sebep daha .Salt bilim konusunda yapılan her buluş, yıkıcılık potansiyeli taşır; bazen her bilim dalına olası bir düşman muamelesi yapmak gerekir."

"Dokuz Yıl Savaşları'ndan sonra bilim kontrol edilmeye başladı.O günlerde insanlar , iştahlarının bile kontrol altına alınmasına razıydılar.Huzurlu bir yaşam uğruna her şeyden ödün verilebilirdi.O  günden beri de kontrolü sürdürmekteyiz . Tabii , gerçek için pek iyi olmadı bu . Ama mutluluk için çok iyi oldu."

"Üstelik, en güzel dinlence uykudur ve pek düşkünsün uykuya ; fakat ödün kopar ölümden , ki gelmez bir daha."



18 Mart 2015 Çarşamba

MİM- TOP 10

Dr. Coffee mimlemiş beni sağolsun , biraz geç oldu yapmak ama affetsin . Zira epeydir blogu boşladığımın farkındayım fakat hep insta'nın suçu , o kadar kolay olmayacaktı . Kendisi bir video eklemiş mime , ben de eklesem mi ki :D Efem bir de kendisini de tanımanıza vesile olabilecek cevapları mevcut sevgili doktorumuzun , onları okumak için de sadece bir TIK...



Ne yapıyoruz bu mimde , TOP 10 'umuzu belirliyoruz .:D



1-

10 dakikadır 1'e bakıyorum ya , çok zormuş :D


1-Kitaplar
2-Kahveler
3-Puzzle
4-Blog
5-Sinema
6-Yemek 
7-Ev
8-Oyun
9-Sanal alış-veriş
10-Yine kitaplar

vay canına son 4 ne yazsam diye düşüne düşüne bulamadıklarımdan :D  Çok zormuş ama bunu yapmak ya , neyse teşekkürler Dr Coffee. Yine son yorum yazanlardan 3'üne paslıyorum bu mimi :D tabi zorunluluk yok canınız isterse:D

maviyeizsüren 
Eren O.
Kafası Karışık Blog

25-BATMAYAN GÜN - SAMİHA AYVERDİ

1. Basım 1939 
Elimdeki 2. Baskı 1977

"İnsan kendi manevi varlığında bile sükunu temin edemedikten sonra , başkalarının sulh olmasını ümid etmemelidir; kendini ıslah etmeyi bırakıp başkalarının ıslahına meşgul olmamalıdır.Değnek iğri olursa gölgesi nasıl olur? Ancak kendi ile doğru olanla başkaları doğrulur."

"Fakat ben bu iğri görüş sahiplerini de düşüncelerinden dolayı mazur görüyorum. Zira içimde , aleme dağıtmak için mezbul, taşkın bir şefkat hissi var.Halk gönlümü görse , mabede giren bir abid gibi huşuyla irkilirdi. Zira orası yalnız aşktan bünyad oldu.Taştan topraktan yapılan ibadetgahlar bile haşyet verici olursa , aşkın karargahı karşısında hangi baş eğilmez?"

*****************************

Samiha Ayverdi'yi yeni neslin gençleri pek duymamıştır, fakat kitaplara ilgisi olanların Cemalnur Sargut ismine muhakkak aşinalıkları vardır.

Evet Semiha Hanım, Cemalnur Sargut'un Hocası.

Ayverdi 1905 doğumlu , ilk kitabını 1938 'de yazmış. Batmayan Gün 1939'da yazdığı 2. kitabı.

39 Adet basılı eser bırakmış ardında, 1993 te öldüğünde.

Vikipedi'ye baktığımızda, "Türk mütefekkir ve mutasavvıf yazar." olarak tanımlanan Ayverdi , yine aynı sitenin beyanına göre Rıfailik Tarikatına bağlı.

Yine biraz araştırınca , Batmayan Gün'de Kenan Rıfai'den esintiler görmenin mümkün olduğu çıkıyor karşımıza .

Hatta Bay 'K'nin, Kenan Rıfai olduğu ve bu kitapta hayatının anlatıldığı da söylenceler arasında.

"Muhakkak okunmalı" , "Batmayan Gün'ü okumadıysanız roman okumuş saymayın kendinizi" 
diyen bir kesim  de mevcut.

Dili; yukarıdaki alıntılardan da anlaşılacağı üzere oldukça ağır , bu bakımdan gençler okurken muhakkak sözlük bulundurmalı yanlarında.

Tasavvuf ve mevlevilik ile ilgilenenlerin daha bir keyifle okuyacaklarını düşünüyorum.






14 Mart 2015 Cumartesi

24-YERDENİZ BÜYÜCÜSÜ- URSULA K. LE GUIN


YERDENİZ I
Çeviri:Çiğdem Erkal İPEK
8.Baskı 2014
 187 Sayfa


"Yalnız kalmak onun kendi dileğiydi;
çünkü akılsızca söyleyeceği veya yapacağı bir kötülükten korkuyordu."

*****************

Daha önce hiç LE GUIN  okumamışsanız Mülksüzler'i öneririm .

Fakat Mülksüzleri okuyup diğer kitaplarını merak etmişseniz ve Tehanu'yu görüp /duyup etkilenmişseniz , bu kitap ile başlamalısınız.

Yerdeniz serisi 5+1 yani 6 kitaplık bir seri.

Serinin tamamı:

1-Yerdeniz Büyücüsü
2-Atuan Mezarları
3-En Uzak Sahil
4-Tehanu
5-Yerdeniz Öyküleri
6-Öteki Rüzgar

Ayrı ayrı edinebileceğiniz gibi bütün bu seriyi tek kitapta da okuyabilirsiniz.

Ben ayrı okumayı tercih ettim , çünkü tek kitap olunca bazen sıkıldığım oluyor ve bu sıkıntı kitabın bütünü hakkında yargılarımı etkileyebiliyor.

Bu kitabı bitirdikten sonra hala favorim Mülksüzler. :D

Fakat seriye kesinlikle devam etmek istiyorum.

Zira bu fantastik-distopik hikaye;
 oldukça canlı betimlemeleri ve acayip yakın hissettiğim felsefesi ile tam benlik.



12 Mart 2015 Perşembe

23-DAISY MILLER- HENRY JAMES

Çeviri:Ayşe ÖZKAY
93 Sayfa


Henry James isim olarak , kitapseverlerin muhakkak duyduğu yazarlardandır. 

Oldukça üretken olduğu da aşikardır.

Amerikalı ya da Bir Kadının Portresi kitaplarını muhakkak duymuş , filmlerini izlemişizdir.

İşte bu da aslında oldukça ünlü ve oldukça kısa roman -öyküsü.

Gayet sıradan başlayan bu öykü , döneminin bohem yaşamını gözler önüne sermesiyle de önemlidir.

Ama en can alıcı kısmı ; sonudur.

Okumayan kalmasın :D

10 Mart 2015 Salı

22-YABANCI- DIANA GABALDON

Çeviri:Seden GÜREL
2. Basım 2014
752 Sayfa



Dile kolay tam 752 sayfa ...

Kitabı Kış Okuma Şenliği için "700 sayfanın üzerinde " kategorisinde okuyabilirim diye almıştım.

Sonra Ayn Rand'ın kitabını okumuştum , bu kitap yerine . Şimdi dönüp bakınca 'iyi yapmışım ' diyebilirim gönül rahatlığı ile.

Dizisi yapılan , serisi olan kitaplardan biri , bir de tarihi olunca dikkatimi de sürekli üzerinde tutuyormuşum , okudum rahatladım.

Ne var ki aradığımı bulamadım.752 sayfa lakin hiç bir satırına ' hayran oldum ' ya da 'iyi yazmış ' ya da 'olsun ya kafamı dağıttı '  diyemediğim kitap olarak tarihin tozlu sayfalarına gömmek istiyorum kitabı.

Ben ki çok çerez kitap okumuş, çok beyaz dizi takip etmiş biriyim , bunun kadar memnuniyetsiz ayrıldığım olmamıştı hiçbirinden.

Neresini anlatsam , neresinden yakınsam bilemiyorum.

Kadın karakterdeki karaktersizlik mi ; 
Kadın evliyken tarih içinde yaptığı bir yolculuk  sonunda başka bir adamla evlenmesi ya da 
sevişmelerine de hadi bir şey demeyeyim
 lakin kadının dayak yedikten sonra zevk alabilmesindeki mantıksızlık mı?

Adamın babasından yediği dayaklara;
 ama haksız olarak hiç dövmüyordu , ben de çocuklarımı eğitmek için döveceğim , demesinden mi?

Adamın tecavüze uğradıktan sonra ;
 la kötüydü ama bir yandan da zevke geldim, iyi mi , demesinden mi?

Hiç bir şekilde beğendiğim bir kitap değil.

Yukarıdaki satırları bu kadar aleni yazmak istemezdim lakin bu kadar insan haklarına aykırı bir kitabın (bakın kadın hakları falan değil mesele) , bu kadar beğenilmesi , dünyada milyonlar tarafından okunması hafsalamın aldığı bir şey değil inanın.

Okumayın demiyorum , okuyun ve bunlar da yazılır mı ve beğeni alır mı diye düşünmeyin , zira oldukça popüler kitap.

Seriye devam etmeye gelince; aman çok çok çok uzun zaman elime bile almak istemediğim bir yazar olacak .

Netice ;okurken tüylerim diken diken oldu yahu , ne anlatmak istemiş ki şimdi modu :(



6 Mart 2015 Cuma

21-KAÇAN AYNA - PAPINI

Çeviri:Şadan KARADENİZ
1. Baskı 1999
2. Baskı 2004
116 Sayfa

Önsözünü Jorge Luis BORGES yazmış.


***********
" 'Gene de ' diye düşündüm ,'kendisine güldüğüm bu adam , bu gülünç ve bilgisiz genç, bir zamanlar 
bendim .Hala da bazı bakımlardan benim kendim.Yaşadığım o uzun yıllar boyunca , ben görür , kestirimlerde bulunur; düşünürken , o burada , yapayalnız, iletişimsiz, tıpkı benim burayı bırakıp gittiğim günde olduğum gibi kaldı.
Şimdi , benim şimdiki benim, geçmiş benimi küçümsüyor -gene de o zaman , bugün olduğundan çok daha fazla üstün insan , yüce , soylu bir varlık olduğuma inanıyordum, evrensel  bilge, geleceğin dahisi sanıyordum kendimi.O zaman da geçmişimi küçümsediğimi anımsıyorum, küçük beni , bilgisiz , daha incelmemiş oğlanı.O zaman küçümseyeni küçümsüyordum şimdi.Oysa bütün bu küçümseyenlerle küçümsenenlerin adı aynıydı, aynın bedende barınmışlardı, insanlara tek bir canlı varlık gibi görünmüşlerdi.Şimdiki benden sonra, bugünkü kendimi yargılayacak bir başkası oluşacaktı, tıpkı benim dünkü kendimi yargıladığım gibi."

"Koşullar ya da gereksinim zorlanmadıkça hiç kimsenin gelmediği bir kentte tek başıma yaşıyordum, hiçbir arkadaşıma , eğer arkadaşım olduğunu söyleyebilirsem, ruh kaçakçılığı için çıktığım yolculuklardan olmayacak şeylere duyduğum gönüllü tutkularımdan söz etmemiştim."

"Daha şimdiden başka bir dünyaya aitmişim gibi duyumsuyorum kendimi, çevremi kuşatan her şeyin , geçmiş , bitmiş , artık benim hiç ilgimi çekmiyormuş gibi dile getirilemez bir görünüşü var."

"Bilgi eksikliği , istem eksikliği- öngörüsü olan ve gücü yetenler azdır-: Neredeyse kendini yılana yutturan bir kuş ya da odun ateşinin üstüne atılan deliler gibi , yazgıya karşı bir atılım. Yaşamak istemeyen, kısa bir şimdiyi , uzun ve güvenli bir geleceğe yeğ tutmuş insanlar."

"Bunu düşünmemiştim; hiç kimsem yoktu.Onca kulak var, ama beyin çok az!"

"İşte benim buluşum:Kendini istemle öldürmek , ruhun kendisiyle: ellerle ya da zehirle değil.isteme düşüncesinin zoruyla ölmek."

"Her gün, her saat öldürüyorum kendimi, ama sık sık , en beklemediğim bir zamanda , direnişin şeytanca içgüdüsü, isteğin çılgın dürtüsü her zaman su yüzüne çıkıp , geriye , canlıların arasına , her şeyin  arasına itiyor beni."

Bu yüzden geldim size, bu yüzden bunları anlattım; beni yaranın şu anda benim gerçek bir insan olarak var olmadığımın, aynı anda gerçek dışı bir imge olarak ta varoluşumun sona ereceğinin bilincinde olmasını istiyorum."

"Belki yeterince açıklayamadım.Bakın: Ben değişmek istiyorum.Ama ciddi olarak değişmek -anlıyor musunuz?-baştan başa, tümüyle, kökten değişmek.Kısacası bir başkası olmak."

"Hep kendi kendimle yaşamaktan yoruldum artık."

"Suskuyla ortadan kaldırmak istiyorlardı beni; toplumsal olarak var olmayan bir varlığa , bir ölüye döndürmek istiyorlardı."

Kendini dünyada yapayalnız , bilinmeyen bir utancın ya da suskun bir yargılamanın ağırlığı altında , bir anda her şey tarafından bırakılmış bir halde duyumsamak ölümden çok daha korkunç , çok daha gizemli bir şeydi.Artık insanlar için yoktum ben."

"Ben , başkalarının kendisi için var olmadıkları biriyim . İnsanların bana karşı bu körlüğü , bu unutkanlığı, başka hiç bir biçimde kazanamayacağım bir sınav oldu benim için.İnsanlar artık beni tanımıyorlardı, ama bundan ötürü ezik değildim.Kendimi yeniden bulmuştum, şimdi yaşama yeniden başlayabilir, başka insanları tanıyabilirdim, hem de korkmaksızın."

"Yeniden karşılaşmalara , utkulara, yükselişlere, terfilere , çoğalışlara , ele geçirmelere , unutmalara umut bağlatan yarın olmasaydı , insanlar yaşamaya razı olmazlardı.Yarının uzak kokusu olmasa , bugünün kara ekmeğini yemezlerdi."









v

4 Mart 2015 Çarşamba

20-DEHA - MARIE LU

Çeviri:Sefa Emre İLİKLİ
1. Baskı 2014
357 Sayfa


Efsane'nin ardından 2. kitabı da okumalıydım, değil mi?

Kerem'in "ne bekliyorsun , çok yavaş okuyorsun " sitemlerinden sonra , onun kitaplarını öne almaya başladım :D
Bir benden, bir ondan bile gidebilirim :D

Efsane'ye üçleme yazmışım , üçleme olduğunu bilmeseydim şimdi 3.'sü nerede diye yazardım.

Ayrıca yazar bu kitapları sondan başa mı yazıyor merak ediyorum.

Sonları çok muhteşem olduğu halde, ilk sayfalarda bir atalet durumu mevcut sanki. Yalnız sona geldiğimde , 'haydi devamı da gelsin' diyorum.

3.'sü basıldı mı henüz bilmiyorum , lakin Kerem'in okumadığını biliyorum :D

Bu da demektir ki , 3.'yü hemen okuyamayacağım :D

Azıcık ara vermek iyi geliyor bana serilerde.

Yaş konusuna gelirsek , 8-16 yaş arası gençlerin daha keyif alarak okuyacaklarına eminim .

Tabii biz orta yaşların da, henüz hayal güçleri tükenmemişse , keyif alma olasılığı yüksek :D

Keyifli okumalarınız olsun...


2 Mart 2015 Pazartesi

19-KAYIP SİCİL: ERDOĞAN'IN ÇALINAN DOSYASI- SONER YALÇIN

1. Basım 2014
2. Basım 2014
401 Sayfa


Kitabın adından da çok net anlayacağınız üzere , yazılan dönemin Başbakan'ı , şimdinin Cumhurbaşkan'ı Recep Tayyip Erdoğan'ın sicilini işlemiş konu olarak  Soner Yalçın .

Hem de "nereden nereye" dedirtecek kadar detaylı araştırmalar.

Mesela soy ağacından başlamış kitaba . Sonra eğitim hayatına el atmış:

"Çok çalışkan bir öğrenci değildi.
Kur'an-ı Kerim 'den ancak bütünlemede geçebildi.
Arapçası zayıftı; tek ders sınavından 5 alabildi.
Tefsir 6...Hadis 7...Fıkıh 7...
Din derslerinin zayıflığına karşın Milli Savunma dersi 8'di.
En iyi dersi beden eğitimiydi, 10'du; futbolcuydu çünkü."

Ortaöğretim kısmından sonra üniversite hayatı hakkında da okuyucuyu bilgilendirmiş Yalçın;

"Erdoğan , Başbakanlık resmi internet sitesine göre ;
Marmara Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi mezunu.
AKP'nin resmi internet sitesi ve Erdoğan'ın kişisel sitesi de aynı bilgiyi veriyor;
Marmara Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi.
İyi de...
Marmara Üniversitesinin ne geçmişte ne de bugün böyle bir bölümü yok!
Erdoğan'ın , TBMM'de yazan biyografisinde ise mezun olduğu okul ;,
Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi .

Başbakanlık ve AKP'nin resmi sitesine göre Erdoğan 1981 mezunu,

oysa 1981'de "Marmara Üniversitesi" diye bir üniversite yok!"

Şeklinde beyanatlarından sonra Yalçın;

"Hayatlarında hep bir abartı var...
Ve biz düzeltmek için kitap yazıyoruz! "

 açıklamasıyla bu kitabı can sıkıntısından yazmadığını anlatmaya çalışıyor.

Ardından Cumhurbaşkanı olan Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı dönemine de değinip ,
İGDAŞ,
KİPTAŞ,
BİT,
İETT,
İSKİ, 
METRO 
gibi  büyük harfler ve kısaltmalardan ibaret zannettiğimiz bazı kısaltmaların ne anlama geldiğini hala anlamamış bazılarına detaylıca anlatmış.

Ardından eşi ve çocukları hakkında da bizleri bilgilendirmeyi uygun görmüş:

"Mayıs 1998'de İstanbul Şişli Abide-i Hürriyet Caddesi'nde saat 11.45 sularında 34 ABR 93 plakalı Opel marka otomobil , kırmızı ışıkta geçince, peşine siren sesleri çalarak polisler takıldı.Otomobil kaçarken yaya geçidine 5 metre kala 64 yaşındaki Türk Sanat Müziği İstanbul Radyosu sanatçısı Sevim Tanürek'e çarptı; 30 metre sürükledi.
Sanatçı Tanürek ağır yaralanarak hastaneye kaldırıldı, 6 gün sonra öldü.Ogün o saatte direksiyonda bulunan kişiyse, Bilgi Üniversitesi öğrencisi 19 yaşındaki Ahmet Burak Erdoğan'dı."

"Bilal Erdoğan ; Kartal İmam Hatip Lisesini bitirdikten sonra türban sorunu olmamasına rağmen ABD'ye gitti; 2003'te Boston'daki Harward Üniversitesinde kamu yönetimi alanında yüksek lisans yaptı. Birikimi var!"

Ardından şimdi Cumhurbaşkanı olan dönemin Başbakanının adli kayıtlarından örnekler vermiş Yalçın;

"14 Ocak 2000
Erdoğan Avusturalya'nın Melbourne şehrinde yayın yapan SBS radyosuna verdiği mülakatta kendisini, hapse girmesi nedeniyle Abdullah Öcalan ile karşılaştıran bir kişiye" Sayın Öcalan şu an , düşüncelerinin değil almış olduğu kellelerin hesabını veriyor.Bense düşüncelerimden dolayı 4 ay hapis yattım, aramızdaki fark çok büyük." şeklinde cevap verdi.
Şehitlerden 'kelle ' diye söz etmesi ve Öcalan'a 'sayın' demesi nedeniyle büyük eleştiriler yapıldı.Şehir Anaları Derneği tarafından aleyhinde sembolik bir manevi tazminat davası açıldı.Davacıların avukatlığını Kemal Kerinçsiz'in yaptığı davada İStanbul Kartal 2. Sulh Hukuk Mahkemesi 12 Aralık 2007 tarihinde Erdoğan'ın 3 kuruş tazminat ödemesine karar verdi.
Hakim, kararında şehitlere 'kelle' ve yasadışı silahlı örgüt liderine 'sayın' denmesinin dil sürçmesi olamayacağına hükmetti."

 Ve özel olarak yazdığı bunlar gibi bir sürü ayrıntıdan sonra 2002-2013 yılları arasında Türkiye 'den bazı istatistikler vermiş;

"Türkiye'de Dış Borç:
2002'de 129.592 milyar $
2013'te 388.243 milyara$

Kişi başına düşen borç 
2002'de 1.963 $
2013'te 5.105 $

Cari açık;
2013 'te 83 milyar $

Türkiye'de  toplam kredi borcu;
2002'de 6.308 milyon
2013'te 333.661 milyon

1980'de nüfus 50 milyon , sendikalı işçi sayısı 2.5 milyon,
2013'te nüfus 75 milyon, sendikalı işçi sayısı 680 bin.

Türkiye ortalama eğitim süresiyle 187 ülke arasında 127.

Türkiye'de 15 yaş üstü kadınların %12'si okuma yazma bilmiyor. Üniversite mezunu %9.

Kendinden en az 31 yaş büyük erkeklerle evlenen yaşları 16-19 arasındaki kızların sayısı ;
7 Milyon 163 Bin 931.

Türkiye 'de 15 yaş altı gelinlerin resmi sayısı ;
181 Bin 36.

2002 -2010 yılları arasında fuhuş suçları %220,
Irza geçme ve çocuklara cinsel taciz suçları %125 arttı."


Benim size yazdıklarım kitabın barındırdıklarının ufacık bir parçası , bu kitaptan bana kalansa 15' e yakın kitap okumam gerektiği, zira içinde verilen kitap isimlerini not ettim ve umuyorum onları okuma şansım da olacak .