31 Mart 2014 Pazartesi

31-ÖLÜM BİR SKANDAL-HAYDAR ERGÜLEN

1. Basım ylül 2013
Elimdeki 3. baskı
123 Sayfa




"Gitgide başkasında kötülüğü sevmekten 
kendindeki iyiliği de sevemiyorsa insan 
kötülüğü bildiğinden değil bu biliyorum 
yalnızca ölümü unuttuğundan."



Haydar Ergülen ile ilk defa tanışıyorum.

Ve kendime çok fena kızıyorum , neden bu kadar geç diye?

Her satırı ayrı anlam, her kelimesi o kadar acı ve o kadar güzel ki.

Okumalara doyamazsın , bir kez okuyup kenara koyamazsın.



29 Mart 2014 Cumartesi

30-BERABER YÜRÜDÜK BİZ BU YILLARDA-YILMAZ ÖZDİL

1. Baskı Eylül 2013
175. Baskı Ekim 2013
352 Sayfa




Bu kitabı 

OKUMAK ZORUNDASINIZ!

Okumalısınız, okusanız iyi olur , yani okusan da olur,
 değil.

ZORUNLULUK.

Siyasi görüşün ne olursa olsun , zorundasın.

Zaten kitap siyasi bir kitap değil.

Yılmaz Özdil'in köşe yazıları değil.

Gönderme değil.

Eleştirme değil.

Ne olmuşsa , O!

Gazetelerde küçük ya da büyük yer bulan,  yazılan , Türkiye'de yaşanmış HER ŞEY.

*Çok fazla baskı yapmasına rağmen bloglarda çok  yer bulamamasını,yeni basılmış olmasına veriyorum.Fakat bu ertelenecek bir kitap değil .
Sonra okurum denecek bir kitap değil.






26 Mart 2014 Çarşamba

29-DÜNYA AĞRISI-AYFER TUNÇ

1. Baskı Ocak 2014-331 Sayfa


"Arada bir özleyip de kitaplardan okudukları sayılmazsa , bu silik insanların anlattıığı canlı hikayeler onun dışardaki dünyayla tek bağı."

"Yaşamak bu demek, hayat denen bu şeyi sürdürebilmek için sebep yaratmak."

"Herkes yalan bir hayat yaşıyor, ama tek acı çeken benim diye düşünüyor."

"Bu şehirde her şey insana fazlasıyla değerek, sürtünerek, gıcırdayarak, itişerek, gerginlik içinde yaşanıyor."

"Sen bana kahve yap , ben de sana bu hayat yaşanabilir bir şeymiş gibi yapayım."

"Ben başka türlü olduğumdan sığamıyorum bu dünyaya Şükran, ama nasıl başka türlü olduğumu ben de bilmiyorum."

-----


Bir kitabın adı, ancak bu kadar net anlatabilir kitabı.

Okurken en az kahramanımız kadar sıkılacak , içinize kasvet basacak , bıkacaksınız bu hayattan.

Yazarın başarısı da bu olsa gerek.

İç sıkıntısını bile okuyucuya yansıtabilmek.

Sosyal ve siyasi göndermeleriyle, müthiş tespitleriyle, Anadolu insanı için cuk oturmuş tasvirleriyle, Ayfer Tunç bir kez daha kendine hayran bırakıyor beni.

Durmak yok, Ayfer Tunç okumaya devam .:)






23 Mart 2014 Pazar

28-OTOYOL UYKUSU-KEMAL SAYAR

1. Basım 2009
3.Baskı 2012-96 Sayfa


"Bruce bunu anlamıyordu, uçsuz bucaksız şu yeryüzünde insanlar neden yalnız kalmaktan korkar ve sığır sürüleri gibi emniyeti birbirlerine sokulmakta bulurlardı?

İş ki , sessizce kaybolmayı becerebilmekte.Uyuyan hiç bir canlıyı uyandırmadan, kuşları rüyalarından seslendirmeden...Birden!"

"Gece ki kara celladıdır ağustos böceklerinin,, ağaç diplerine gizlenmiş yeminlerin kahırlı öyküsüdür.Uykuların düze durduğu bir atlas ülkesidir, çocukluğumdur, adı hicrandır, adı hüzün."

13 hikaye...

İlk hikayeye başladığımda , vay canına dedim , sonrakiler de aynı geldi sanki ama ilk üçü muhteşemdi.

Okuyan blogger arkadaşlar genelde beğenmiş.

Fakat baskı az sanki .

İnce diye mi ki?

Ama hacmine bakmayın siz , öyle hemen okunup kenara atılacak bir kitap hiç değil ki.

Özellikle ince mizahi yanı ile akılara zarar öyküler.

Çok güzel , pek güzel...



21 Mart 2014 Cuma

27-KANAYAN KAFESLER-RAFET ELÇİ

2. Baskı 2013
416 Sayfa


İki baskı yapmış ama hiç bir blogger henüz okumamış ya da post yapmamış.

Nette aradığımda neredeyse hakkında hiç bir şey bulamadığım kitap olarak tarihe geçsin lütfen.

Oysa o kadar güzel başladı ki.

Kitap okumayı sevdiğimden olsa gerek , kitaplardaki kitap okuyan karakterleri de sevmem.

Fakat sanki sonlara doğru , ülkemde göremeyeceğim olaylar hasıl oldu.

Neyse azcık o kadar da olsun .

Post -it yapıştırdığım, yazar adı , kitap adı aldığım  çok fazla yer var .

İşe onlardan bir kaçı:

"Komşularım kaba bir içtenlikle konuşurlardı, hakaret olağan , iltifat sıradan, kahkaha alışıldıktı.Duygular bir sel gibi boşalırdı, sevme ve hüzün, orada hiç bir sınır olmaksızın sevişirdi.

Ve mahremiyet, namus anlayışıyla kutsallaştırılırken, kişisel hayat yok sayılırdı.
Öyle ki bir kadının teni yasak bir meyve gibi saklanırken, düşünceleri pazardaki tezgahlara açılırdı.

Gizli düşünceler , saklı ihtiraslar yoktu.
Paylaşılmak yüceltilir ama cömertlikle alay edilirdi.

Dindarlar küçümsenirdi ama dindarlara saygı gösterilirdi.

Dinsizlere imrenilir ama onlara selam verilmezdi.

Zenginler hırsız , fakirler hastaydı.

Memurluk kölelik , müdürlük tiranlıktı.
Kadın bakireyken bir melek , evliyken fazlalıktı."



19 Mart 2014 Çarşamba

26-BİR PSİKİYATRİSTİN GİZLİ DEFTERİ-GARRY SMALL-GIGI VORGAN

"EN SIRADIŞI VAKALAR"

Çeviri: Duygu AKIN
1. Basım 2013 Şubat
21. Baskı 2013 Ekim
328  Sayfa


Yahu bu kadar baskı yapan bir kitap , kim bilir kaç yıl olmuştur çıkalı , diye düşündüm önce.

Yok, geçen yıl çıkmış .

E ama çok okunmuş , diye geçirdim içimden , vardır bir hikmeti .

Bir de ben okudum.

Kapakta gizli yazınca, bir de sıradışıysa  tabi , insanda bir merak hasıl oluyor.

Bir de seviyoruz biz kim ne demiş , nesi varmış , nasıl olmuş ki hallerini.

Tam dedikodu olayı sanki , doktorun biri hastalarını anlatıyor.

Eee ?

Tıp terimleri çok az , ama notlar kısmını okursanız zannımca tıbbi terimler kısmına da doymuş olursunuz.

Oldukça akıcı 15 hikaye.

Gerry Small, taaaa öğrencilikten alıyor mevzuyu , doçentliğine kadar götürüyor.

Ben o kadar sıradışı bir olay göremesem de , (daha önce pek çok vaka gördüğümle alakalı herhalde ):D...

Enteresan hikayeler ama  hikayelerden çok doktorun olayı nasıl çözdüğü mevzu olmuş sanki.

Bir miktar da yardım almış karısından .

Beni en çok etkileyen olay ise 15.
"Sahtekar Psikiyatrist."

Yazarın, akıl hocası ve danışmanı olan doktorun alzheimer olması.

Bu kadar okuyan ve düşünen insanlarda olamaz gibi düşünmüşüm daha önceleri ki , şaşırttı beni.






16 Mart 2014 Pazar

25- PUSLU KITALAR ATLASI-İHSAN OKTAY ANAR

1. Basım 1995 
Elimdeki 49. Baskı-2013
238 Sayfa


Kapak fotoğrafından ya da basım tarihinden de anlaşılacağı üzere üzerinden yıllar geçmiş , 49 baskı yapmış, kapağı bile değişmiş , ben okuyamamışım.

Geç tanıştım ben İhsan Oktay'la.

Daha geçenlerde okudum ilk defa.

Dediler ki;
 o kitabı olmaz , başka , ilk kitaplarından oku , o zaman daha farklı bulacaksın , bağlanacaksın .

Tamam, dedim ben de.

Puslu Kıtalar Atlası , çok anlatılıyor , çok okunuyor bloglarda .

Beğenmeyen yok neredeyse .

Bağımlıları bile var , o kadar.

Ben bu zamanlarla mı alakalı bilmiyorum , bağlanamadım yazara ya da anlattıklarına .

Dil , üslup aynı , eski zamanlardan kalma , Osmanlıca kelimelerle harmanlanmış , tarihi bir felsefe .

Zaman mefhumu meçhul.

Bir an şimdideyiz , az sonra geçmişte , birazdan yarında .

Bir ileri iki geri işliyor sanki.

Kahramanlar da bir bağlantı var , herkes, hepsi birbirine çıkıyor , temas var muhakkak.

Biraz karışık , az değişik , çokça enteresan.

Yani bağımlı olamadım bir türlü fakat tabi ki okunmalı.







14 Mart 2014 Cuma

24-CAN- ANDREY PLATONOV

Çeviri:Günay Çetao KIZILIRMAK
1. Basım 2010
Elimdeki 2. Basım 2013
147 Sayfa



"Yemek yer gibi yaşıyorsun çünkü , içine giren şey aynen çıkıp gidiyor."

"Ölmeyi öğrettin durdun bize kaç zamandır, artık alıştık ve hep birden geldik işte, bir an evvel, öğrendiklerimizi unutmadan, halkın keyfi yerindeyken ölüm ver bize."

"sömürünün her türlüsü insanın ruhunu sakatlamakla , onu ölüme alıştırmakla başlar, öyle kurulur egemenlik, başka türlü köle köle olamaz."

"Halkın yaşamaktan korkuyor, 
unutmuş ne olduğunu ,
inanmıyor da.

Ölü taklidi yapıyor,
yoksa mutlular ve güçlüler yine gelip eziyet eder ona."


CAN:Bir zamanlar zengin beylerin onlara taktığı lakaptı , çünkü CAN=KÖLE demekti.


12 Mart 2014 Çarşamba

23-ŞEFFAF MAVİ- RYU MURAKAMİ

Çeviri:Cihan ARKIN
1. Basım 2007-143 Sayfa


Şimdi yukarıdaki sayfa sayısına bakıp , " aaaa çabucak okunur bu " demeyin 

SAKIN!

Yazar;
 kendi üniversite yıllarını, gerçek yaşanmışlıkları, Japon üniversite gençlerinin bir kısmının içinde bulunduğu uyuşturucu ve seks hayatını yazmış.

Yazmış doğru bir tanımlama oldu mu , bilemedim şimdi, eline kamera alıp çekseymiş ,yazdıklarını bu kadar açık ifade edebilir miydi bilmiyorum çünkü.

Bir film izler gibi okudum .

Çünkü her şey , her sahne gözümün önüne getirebileceğim kadar netti.

Ben ki midesi kuvvetli biri bilirdim kendimi .

Bu kitaptan sonra anladım ki , çok yanılmışım.

İki gündür yemek yaparken çektiğim sıkıntılar düşünülürse, gerçekten yanılmışım.


Yazar tasvirlerini o kadar gerçekçi ifade etmiş ki , her yiyeceği O'nun gözüyle görmeye başladım adeta.

Kesinlikle çok ağır bir kitap .

Kütle olarak değil tabi , içerik bağlamında.

Her midenin kaldıramayacağı şeyler var içinde.

Ama GERÇEK.

Yeraltı edebiyatı severim ben , Hakan Günday severim , Hakan Günday da Ryu Murakami sever, o halde ben de Murakami'yi severim.

Bu önerme bizde aynı şekilde işlemedi, ilk başta .Çünkü kitabı bitirip kapattıktan çok sonra bile hala düşüncelerimi toparlayamamıştım.

Başka kitaplarını da okumalıyım fakat mutlaka uzun bir ara vermeliyim.

Bence +18 olan herkes okumalı.
Yazar, aynı zamanda yönetmenmiş ve bu kitabı da film olmuş.









9 Mart 2014 Pazar

22-CEHENNEM ÇİÇEĞİ(Alper Kamu)- ALPER CANIGÜZ



1. Basım 2013
elimdeki 2. Basım, aynı ay ve yılda yapılmış
221 Sayfa


"ADALETİ BU DÜNYADA ARAYAN YALNIZCA BELASINI BULUR."

Kahramanımız 5 yaşında ama maşallah 50 yaş sınırında bir zekaya sahip.

Kitap polisiye gibi ...

Çokça komikçi ve aynı zamanda ironik bir velet tarafından anlatılıyor.

Ve de bu velet çok fena halde kitap okuyor.

Hem de öyle böyle kitaplar değil :D

Fakat neden bu kadar kısaydı ki .

Çok daha uzun olsaydı keşke derken , bu kitabın bir serinin 2. kitabı olduğunu okudum , evet bana da hep bir yerlerden tanıdık geldi okurken ama .

Oğullar ve Rencide Ruhlar ilk kitabıymış ve fakat ben onu okumamışım , şöyle bir baktım da pek çok kez almaya niyet ettiğim kitaplardan biriymiş.

Bir de Emrah Serbes kitaplarından birinin yorumunda geçmiş adı .Benziyorlar , erkek hikayeleri yazıyorlar diye .

Belki de hemen sevmem , çarçabuk ısınmam ondandır bu Alper Can'a :)

Kitabı okuyan çok ,  hiç sevmedim diyen yok .

Ben de bayıldım.

Zannımca diğer kitaplarını okuyup ,aynı tadı bulmaya çalışacağım.

Not :İsmet ÖZEL'in Erbain kitabı alınacak :)


7 Mart 2014 Cuma

21-BİR DİLEKLE BAŞLADI HER ŞEY -DEBBIE MACOMBER

Çeviri:Ozan AYDIN
495 Sayfa -Cep Boy


Yazarın 2 ya da 3 kitabını okumuş ve az çok üslubu hakkında fikir edinmiştim.

Hikaye yine aynı üslupla , aynı mahallede geçiyor.

Yine mutsuz, umutsuz ve biraz da yalnız kadınların hikayesi.

Fakat diğer kitaplarından daha çok beğenmeme sebep olan bunlar değil.

Birincisi ,

kahramanımızın kitapçı dükkanı var.

Her ne kadar , detay verilmeden geçilse de kitapların olması benim için + puan.

Bir 2. sebep ise aslında ana karakterden ziyade Barbie ve Mark'ın hikayesi .

Keşke sadece onların hikayesi anlatılsaydı kitapta.

Keşke yalnızca onları okuma şansımın olduğu bir kitap olsaydı.

Bilmiyorum, içinizde bütün kitaplarını okuyanınız var mı , eğer var da biliyorsa ve de burada bana söylemiyorsa!

Lütfen yaa, herhangi bir kitabında Mark ve Barbie'nin hikayesi varsa, isim lütfen :)

Ama LÜTFEN:)




5 Mart 2014 Çarşamba

20-KÖPEK KALBİ-MIKHAIL BULGAKOV

1. Basım 2002-128 Sayfa
Çeviri:İbrahim KAPAKLIKAYA

Bu kitabı illa alın demiyorum , kitapçıya girdiğinizde sadece sunuş kısmını okuyun , zaten karar vereceksiniz alıp almayacağınıza.

Ben de sunuş kısmından bir iki cümle ile yazarın önemine değineyim, çünkü kitap için yazılacak çok şey var fakat ben nasıl anlatacağımı bilmiyorum.

"Mikhail Bulgakov, 1917 Rus devriminden sonra kargaşa ve baskı ortamına rağmen ; cesur , özgün , aynı zamanda heyecan veren eserler ortaya koyar.

Yasaklılar listelerinde sıklıkla adı geçer, fakat gençler buna rağmen Moskova'nın Arbat semtinde bulunan evinin merdivenlerinde kitaplarını okumayı , oyunlarını oynamayı sürdürürler."

Kitap ölümünden 28 yıl sonra basılmış , halbuki ilk yazdıklarından biriymiş.

Şimdi aşağıdaki arka kapağa da tıklarsanız , kitapta ne anlatıldığını öğrenebilirsiniz :) 




3 Mart 2014 Pazartesi

19-BANKO-HENRI CHARRIERE

e Yayınları
1972 Basım-481 Sayfa
Çeviri: Aydın EMEÇ

"Ne kadar güç herkes gibi yaşamak, boyun eğmek herkes gibi herkese ayak uydurup yürümek kural diye şu iki ölçüyü kabul ederek:Zaman ve Uzaklık."


Yukarıdaki cümle kitaptan , Henri Charriere , nam-ı diğer Papi'nin hayat felsefesini oluşturmakta.

Bu yazarı duydunuz , biliyorum.

Çok güzel bir kitaptı ilk kitabı :KELEBEK.

Belki de filmini izlediniz.

Eğer duymadı iseniz duyun , görün , okuyun ve izleyin.

MUTLAKA.

"Kelebek " ile başlayan öykü , aslında Kelebeğin nasıl yazıldığını ve kürekten kaçan Papi'nin sonraki hayatını anlatıyor.

Yine aynı üslup.

Kitabı okumuyorsunuz.

Papi anlatıyor, siz dinliyorsunuz.

"Okurun özellikle istediği şeyin , Venezuella tarihi değil de benim başıma gelen serüvenler olduğunu biliyorum ."
dese de yazar , kendi hayatının akışı içinde dönemin siyasi oluşumunu anlatmadan geçemiyor.

Aslını isterseniz , şu günlerde yaşadıklarımıza da benzemiyor değil.

1933 yılında bir delikanlı küreğe mahkum edilir.Suçsuzdur fakat derdini anlatamamıştır.Aslında anlatmış fakat adaletin terazisi anlamak istememiştir.

Özgür olmak , nasıl bir tutkudur ?

Varlığının yaşarken çok farkında olmadığımız bu duygu için neler yapılabilir?

Cayenne 'de yavaş yavaş çürüyen kürek mahkumu gencin hayatı Kelebek adlı kitapta anlatılır , fakat öncesi ve sonrası bu kitaptadır.

Kitaplığınızda bu kitap yoksa ,çok şey kaybediyorsunuz.