29 Kasım 2011 Salı


BİR ÇİFT AYAKKABI
-
SUNAY AKIN

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Kasım 2011- 1. Basım


Sunay Akın okumayı, O'nun verdiği bilgileri , üslubunu, çok beğenirim.Sanki kitabı okumuyorum da karşımda Sunay Akın, O anlatıyor , ben dinliyorum .

Bu kitabında özne; ayakkabılar olmuş.Ayakkabılar , ayakkabıcılar, ve bir dolu bilgi beynimin içinde dans ediyor.

Beni en çok etkileyen en son yazısı oldu.Isınmak için ayakkabılarını yakan ama kitaplarına el sürmeden donarak  ölen şairin yaşamının öyküsü.

ARKA KAPAK
Sunay Akın, bu kez Bir Çift Ayakkabı'yla çıkıyor insanlık tarihinin bilinmeyen tozlu yollarındaki macerasına.

Bir Çift Ayakkabı kimi zaman boya sandıklarındaki hayat ağacı imgesine dönüşüyor, kimi zaman koskoca bir padişahın imdadına yetişiyor. Ay'ın, sinemanın, sanatın, aşkın, savaşın, vd. tarihine ışık tutuyor.

Muhtaç olmasın diye, evden kaçan karısının ayakkabısının içine para koyan terk edilmiş koca kimdir? Van Gogh'un tablosunda ters çevirdiği ayakkabının sırrı...

Abdülaziz İstanbul'u dünyaya nasıl gezdirdi? Hayat ağacı'nın boyacı sandıklarındaki sureti... Kız Kulesi, pabuçlarını nereye düşürdü? Galata Köprüsü'nden geçen en büyük ayaklara nasıl ayakkabı bulundu? Dünya'nın giriş kapısında kimlerin ayakkabıları duruyor?

Kıvrak hareketlerle oynatıyor kalemini Sunay Akın ve izini sürdüğü hikâyelerin her bir parçasını ustalıkla yerlerine yerleştiriyor. 

28 Kasım 2011 Pazartesi

AKLINDAN BİR SAYI TUT 
-
JOHN VERDON
Çeviri:Cemile ÖZYAKAN
Koridor Yayıncılık
475 Sayfa-2011 Basım

Sonu tahmin edilebilir kitapları , hele de polisiye -gerilim türü ise sevmiyorum,demek yerine çok fazla kaptıramıyorum kendimi.Neden ?Çünkü daha kitabın yarısına gelmeden katil kim, hangi polis çözecek davayı ortaya çıkıyor .
Ancak bu kitabı ; "hayatta bulamazsın katil kim?","ilk 30 sayfada beni benden aldı , heyecan ve merak içinde kıvrandım","ilk 50 sayfada ödüm patladı" yorumlarıyla aldım.Sonuç:hüsran:))
Olasılıksız'ı okumuş olanlara daha da sıkıcı:))
Ben Dewer'ın Saatçi'sini tavsiye ederim genelde bu tür okumak isteyenlere .Olsun ya en azından merak etmiyorum değil mi artık nasıl bir kitap olduğunu.:))

ARKA KAPAK
Bir adam, posta kutusuna bırakılmış imzasız bir mektup alır. Mektupta şöyle yazmaktadır: “Aklından herhangi bir sayı tut – 1 ila 1000 arasında herhangi bir sayı.” Adam öylesine 658 sayısını tutar. Not şöyle devam etmektedir: “Sırlarını nasıl bildiğimi göreceksin… küçük zarfı aç.”
“Aldıklarını geri vereceksin
Vermiş olduklarını aldığın zaman.
Biliyorum ne düşündüğünü,
Ne zaman uyuduğunu,
Nereye gittiğini,
Nereye gideceğini.
Seninle bir randevumuz var,
Bay 658.”
Sıradanlıklara meydan okuyan, anında başınızı döndürecek ve ilgi çekici karakterlerinin kalp atışlarını tüm gerçekliğiyle hissedeceğiniz bir kitap – Aklından Bir Sayı Tut kolay kolay unutmayacağınız bir roman.


24 Kasım 2011 Perşembe

BU GÜLLER SENİN
-
NORA ROBERTS
Çeviri:Derya Gezmiş
Epsilon Yayıncılık
2011 Baskı-334 sayfa


Öncelikle Nora Roberts'ı çok ama çok severim, tabi ki tanışmışlığımdan ya da herhangi bir paylaşımımız olduğundan değil ama kadının yazımı , anlatımı, kurgusu, kısaca her şeyini seviyorum kitaplarında.Neden bilmiyorum, ne zaman kafamı dağıtacak ,herkesin şöyle yaz kitabı diye tabir ettiği, bir kitaba ihtiyaç duysam elim Nora Roberts kitaplarına gider ,ki külliyatı mevcuttur bende.
O sebepledir ki bu defa da Roberts beni yanıltmadı."Gelin" serisi olarak hazırladığı kitaplardan ikincisi olan Bu Güller Senin, beklenmedik anda başlayan aşk hikayesi ile benim günümü güzelleştirdi ve bitmesin demeye fırsatım olmadan bitiverdi.
Hafif esprili, tutku dolu bir aşkla kafa dağıtmak isteyenlere tavsiye edilebilir.


ARKA KAPAK
Aile bağları, eski dostlar ve yeni keşfedilmiş bir tutkunun renkli karmaşası... "Gelin" dizisinin ikinci kitabında Nora Roberts okurlarını, Connecticut'ın en büyük düğün organizasyon şirketi Vows'ın kurucuları olan ve çocukluklarından beri hiç ayrılmayan Parker, Emma, Laurel ve Mac ile buluşturmaya davet ediyor... Emma Grant küçüklüğünden beri romantizme bayılmaktadır. Bu yüzden kendini düğün çiçekçisi olarak bulmuş olması aslında bir sürpriz değildir. Çiçeklerle ilgilenerek zaman geçirirken en yakın üç arkadaşıyla birlikte çalışmakta ve bundan daha güzel bir iş hayal edememektedir.. Dışarıdan bakıldığında Emma'nın aşk hayatı oldukça iyi görünmektedir. Güzel, tutkulu Emma, tıpkı yarattığı aranjmanlar gibi girdiği her ortamı renklendirmektedir. Fakat erkekler etrafına üşüşse de Emma hâlâ Bay Doğru'yu bulamamıştır. Ancak onu burnunun dibinde aramak aklına bile gelmez. Mimar Jack Cooke, Parker'ın en yakın arkadaşıdır ve aileden biri sayılmaktadır. Jack çok geçmeden Emma'ya olan hislerinin arkadaşlıktan öte olduğunu fark eder. Ve Emma onun tutkusuna karşılık verdiğinde, Vows'ta işler karmaşıklaşmaya başlar. Jack bağlılık konusunda hiçbir zaman başarılı olamamıştır. Emma ise uzun süreli bir ilişkinin özlemini çekmektedir. Ortak bir paydada buluşmak adına her ikisi de geçmişlerine ve kalplerine güvenmek zorunda kalırlar. "Tutarlı bir şekilde eğlendiren bir yazar." USA Today



23 Kasım 2011 Çarşamba

GÖNÜL KAÇANI KOVALAR
-
CARLY PHİLLİPS
Epsilon Yayıncılık
2010 Baskı-279 Sayfa


Kitabı iki -üç günde okuduğuma bakmayın siz, Parfümün Dansı o kadar yordu ki beni, sırf kafamı dağıtsın diye okuduğum bu kitap bile açamadı .Netice de bu kitabı da çok beğenmedim çünkü çok sıkılmıştım ve alıp beni götüremedi bir türlü.Kafamı dağıtamadı , yenileyemedi beni.
Bu aralar hiç bir kitabı beğenemediğimden midir(ki asla öyle bir şey yapmazdım), suçu kendime atıyorum , evet evet suçlu benim, psikolojim, ruh durumum falan vs.
Şimdi okuduğum romanla bir değişime girdim, bundan sonraki kitap postu kesinlikle beğeni olacak:))

Parfümün Dansı hakkında da yorum  yazacağım ama kesinlikle çok ağır olacak.


ARKA KAPAK
Sam Cooper ("Coop") bir anda New York'un en gözde bekarı oluvermiştir. Kuyumcudaki soyguna engel olmasının karşılığında kendi seçtiği bir yüzükle ödüllendirildiğinden beri, şehirdeki tüm bekar kadınlar olay yeri muhabirinin peşinden ayrılmamaktadır. Ne var ki Coop, kendisine ateşli iç çamaşırları gönderen hayranlarıyla hiç mi hiç ilgilenmezken tüm dikkatini ona karşı ilgisiz tek kadına; yani Lexie Davis'e yöneltmiş durumdadır.

Özgür ruhlu Lexie ise Coop'un antika yüzüğünün kendi ailesiyle ilişkisi ve skandal yaratma potansiyeline sahip geçmişinden başka bir şey düşünmemektedir. Ancak çok geçmeden Coop, Lexie için yüzüğe giden bir yol olmaktan çıkar. Coop'un araştırmaları gerçekleri ortaya çıkarmaya devam ettikçe, acaba Lexie kalbini ve aile sırrını şehrin en gözde bekarına emanet edebilecek midir?

18 Kasım 2011 Cuma

KİTAP ÇEKİLİŞİ


Evet arkadaşlar şimdi daha önce sözünü verdiğim kitap çekilişi: izleyen arkadaşlarım 50+ olunca , bir kişiye kitaplarımdan(ki kendileri EN değerlilerimdendir) birini hediye etmek istediğimi söylemiştim.İşte o kitap  Philippa GREGORY'den Beyaz Kraliçe...Bilmiyorum takip edenleriniz var mı seriyi ama umarım zevkle okursunuz...

Bu çekilişe katılmak için yapmanız gereken iki şey;
1-Blogumu izliyor olmalısınız
2-Bu posta yorum yapmalısınız

BOL ŞANS

Yorum yapan arkadaşlara şimdiden teşekkür ederim...
Katılım 21 Kasım Pazartesi günü Saat:20:00'de sona erecektir...
Kargo ücretini tabi ki ben karşılıyorum...


kitap çekilişini ADSIZ(MEMO)
arkadaşımız kazanmıştır. Adsız (memo), adres bilgilerini en yakın zamanda  eylemkerem01@gmail 'e gönderirsen ben de sana kitabını göndereceğim...Çekilişe katılan arkadaşlara çok teşekkür ediyorum...




SİNEMA GÜNÜ


Anjelika Akbar'ın müziklerini yaptığı, Ömer Kızıltanın yönettiği filmi son 20 dakikasına kadar içim daralarak seyrettim.
Ancak son 20 dakikaya gelindi ve ''biz sevmiş miydik birbirimizi, sevişmiş miydik'' dedi Mert Bey ve bizde film koptu.Hüngür şangır ağlamaktan ve film sonunda gözlerimizi nasıl kamufle etsek de çıksak salondan diye düşünmekten helak olduk 

Mert FIRAT Başka Dilde Aşk filminden sonra nerede olsa izlerim dediğim oyunculardan.Her ne kadar durgun başlayıp , öyle devam etse de filmi son kısımları kurtardı ve bizden geçer not aldı.



Haftaya hem Şafak Vakti'ne, hem de Dedemin İnsanları'na gitmek istiyorum , inş arkadaşımı kandırabilirim...:))


17 Kasım 2011 Perşembe

TÜYAP -2



Bunlar da Tüyap'tan bugün aldıklarım....
Yaşar Kemal'in iki kitabı var ki ilk basımlarıdır, sahaflardan buldum.Henry CHARRİERE'yi paylaşmayacağım çünkü daha önce okumuştum, belki tekrar okursam payalaşabilirim.Hayırlısıyla şu elimdeki kitap bitebilir ise inş.....

16 Kasım 2011 Çarşamba

TÜYAP-KİTAP FUARI

ewwett sonunda bir yıl boyunca sabırsızlıkla beklediğim gün , çok yıllık(liseden) bir arkadaşımla gittiğim bu fuarda da neredeyse kendimden geçtim diyebilirim....Kitapların, yayın evlerinin(maalesef yazar görme fırsatım olmadı , ama yarın yine oradayım inş olur) dergilerin, yazılı bir sürü materyalin arasında kendimi kaybettim , çıldırdım.
Aslında her yıl oğlumu (küçük kitapkolik) da götürmeye çalışırım ancak bu yıl kısmet olmadı , o nedenle de kendime kitap almakta zorlandım.Onun kitap listesini tamamlamaya çalışmaktan kendime ayırmaya fırsatım olmadı.Neyse ki yarın yine gidiyorum bu kez sadece kendim için, ve yine başka bir arkadaşımla...Umarım daha çok kitap alabilirim....
Bu arada kitap hediyesini unutmadım, benim boğuma uğrayamadığım günlerde 50 kişi olmuşuz en yakın zamanda çekilişi de yapacağım ,, sözüm söz...
Ayrıca elimdeki kitap bir türlü bitmek bilmediği için, yeni paylaşımlar da bir süre durdu, bunun için kendime ne kadar kızsam da, hem çok yoğun olduğumdan hem de kitap bir türlü akmadığından dır sebep ama en yakın zamanda (bu kitap inşallah çabuk bitsin diye duaya başlayacağım neredeyse...) yeni paylaşımlarım olacak(umuyorum).Bitsin artık bu kitap yaaa çok sıkıldım...
Ve bir de ufak not, hiç yazarla karşılaşmadım ama bir Ilgın OLUT hayranı olarak onun başka bir arkadaşıyla tanıştım.Ve daha çok yazmasını istedim , umarım mesajım da iletilir, çünkü yazdıklarını çok beğenerek okuduğum bir yazardır...
Neyse lafı çok uzattım en iyisi aldığım kitapları göstermek, oğluşunmunkileri de yayınlıyorum ki 10 yaş civarı oğlan çocuğu olanlar da belki faydalana bilirler....Tabi ki çoğu fantastik ve macera ama maksat okuma alışkanlığı kazandırmaksa , ne okursa kardır diye düşünüyorum....

bunlar benimkisiler...

şimdi de oğluşumunkiler....




12 Kasım 2011 Cumartesi

AYŞE KULİN 
-
GİZLİ ANLARIN YOLCUSU

Everest Yayınları
2011 Basım-427 Sayfa


Kocaman bir Wayyyyy beeee diyorum kitap için, mükemmeldi ...Benim çok beğendiğim bir roman türüdür bu, çok gerçek, şaşırtıcı, sıra dışı, ve mutsuz son....
Ayşe Kulini Sevdalinka ile sevmiş, Füreya ile hayran olmuş, Umut ve Veda ile efsaneleştirmiş, diğer bütün kitaplarını okuyup hatmetmiş biri olarak, ne kadar objektif bir yorum yapabilirim bilmiyorum.Ayşe Hanım'ın yazım tarzını zaten beğenirim ama bu kitap hem de bir erkek ağzından anlatıldığı  halde(ki bayan yazarın erkek -erkek yazarın Kadın kahramanı bazen oldukça tuhaf durabilir) acayip güzeldi.
Bir kere kitabın sarması için yada hikayeyi kavrayabilmek için ilk 50-100 sayfa okumaya gerek yok ilk sayfa itibariyle beni sarmaladı adeta içine aldı, o kadar ki uyumam gereken saatlerden ödün vererek soluksuz bitirmeye çalıştım, çok sade , gündelik dili aynen muhafaza ederek inandırıcılığı konusunda nerede ise sorgulatmaya yer bile vermemiş ...Sonu da çok güzeldi, her ne kadar eleştiri alabilecek bir kitap olsa da (farklı tercihler söz konusu ise her zaman eleştiri alır) bence Ayşe Kulin bu kitabıyla gönlümdeki yerini adeta kazıdı ve unutulmazlarım arasına katıldı...

ARKA KAPAK

Çağdaş edebiyatımızın en sevilen yazarlarından Ayşe Kulin, Gizli Anların Yolcusu ile bir kez daha okurlarını şaşırtıcı gerçeklerle yüzleşmeye zorluyor. Bu kitap yerleşik ve düzenli hayatlarımızın nasıl da pamuk ipliğine bağlı olduğunu, bir anda yıkılıp gidebileceğini gösteriyor bize... Acı bir kaza... Bir anda ağızdan kaçan bir söz... Ansızın yayınevine gelen bir dosya... Birbirine dolanmış eşarplar... Bütün bunlar, aykırı bir aşkın başını ve sonunu belirlemeye yeter mi?

Gizli Anların Yolcusu, pek çoğumuzun anlamakta zorlandığı, yargılamakta ısrar ettiği bir aşkın romanı. Ayşe Kulin her zamanki ustalığıyla yaklaşmaya korkulan bir konunun üstüne giderek tabuları yıkmayı deniyor.

Bu romanda sadece aşkı değil, toplumun zorladığı hayatları, harcanmış çocuklukları, kendi içindeki sırlarla en yakınlarını yaralayan ailelerin öykülerini soluk kesen bir tempoyla okuyacaksınız.



11 Kasım 2011 Cuma

BİR GEYŞANIN ANILARI
-
ARTHUR GOLDEN
Altın Kitaplar
590 Sayfa-4. Baskı 2011


Ee şimdi bu kitabı (çok fazla bayram telaşına geldiğinden mi bilmiyorum) anlatıldığı kadar güzel bulmadım.Evet hoş, okunası bir kitap ancak benim vazgeçilmezlerim, döne döne okunacaklar listemde yok.İkinci kez sadece ''acaba ben mi bu telaşta harcadım kitabı diye'' düşündüğüm için okuyacağım.
Kitabın isminden, içeriği hakkında çok şey anlayabiliyoruz, kitap bir geyşanın hayatını anlatıyor(sizin de anladığınız üzere).Ve ben genelde daha önce de belirttiğim gibi pek mutlu sonla ya da sonu çok beklenen şekilde biten kitapları pek sevemiyorum, demek yerine, hafızamda iz bırakanlar; çok beklenmedik sonla bitenler  ya da umutsuz aşklar oluyor.:))demiş olayım:))
En iyisi bayram kargaşasıyla kitaba yeterince kendimi kaptıramadım şeklinde bir açıklama yapayım, çünkü arkadaşım hem kitaptan hem de filminden acayip güzel, neredeyse mükemmel diye bahsetti.
Tabi okumadan kara vermeyin ve yazdıklarımdan etkilenmeyin diyorum....:))

ARKA KAPAK
Japonya denilince akla ilk gelenlerden biridir geyşalar. Japonların geleneksel yaşama tarzlarının vazgeçilmez öğlerinden olan geyşalar üzerine birçok kitap yazıldı şimdiye kadar. Giyimleri, Japon eğlencesindeki yerleri, nasıl yetiştirildikleri ve nasıl yaşadıkları inceleme konusu oldu. Arthur Golden, Bir Geyşanın Anıları adını verdiği romanını, ünlü bir geyşanın gerçek anılarından yola çıkarak oluşturmuş. İktidarı elinde tutan erkekleri oyalamak ve eğlendirmek için küçük yaştan itibaren eğitilmeye başlanan geyşaların yaşamını çarpıcı bir şekilde anlatıyor yazar.

Japonya'nın en ünlü geyşasının gerçek anılarının kusursuz bir içtenlik ve ince bir lirizmle anlatıldığı bu romanda, bakire kızların açık artırmalarda en yüksek fiyatı veren alıcıya satıldığı; kadınların iktidarı elinde tutan erkekleri oyalamak için eğitildikleri; aşk hayallerine küçümsenerek bakıldığı, dış görünümü görkemli bir dünya gözlerimizin önüne seriliyor.
(İç Kapak'tan)

Şaşırtıcı, soluk kesici Aklınızı başınızdan alacak
- The Whasington Post Book World -

"Bu destansı roman hızla yok olan bir dünyayı gözler önüne seriyor"
- The Times -

"Büyüleyici... anlatı sanatının en güzel örneklerinden biri... okumaya doyulmuyor."
- Observer -

"İnanılmaz bir düş dünyasına sahip olan Golden, Sayıri'nin anılarını şiirsel bir dille anlatıyor."
- Independent -

"Bu olağanüstü kitap yok olmuş bir dünyayı tüm ayrıntılarıyla okurlara sunuyor.
- Daily Mail -

Kitap çıktığı günden itibaren Amerika ve Avrupa listelerinde bir numara olmuştur.


9 Kasım 2011 Çarşamba



ANADOLU KARTALLARI




Türk Hava Kuvvetlerinin 100, kuruluş yılı nedeniyle çekilen film.Filmin tanıtımında o kadar çok gençlere pilotluk sevdirilmekti amaç diye söylendi ki bu filmi oğlumla izlemek için çok büyük bir hevese kapıldım.Veee sonunda bayram  tatilini erken bitirip gelince, oğlumda sosyalleşme havasında olunca(birazcık asosyal olduğunu kabul etmek şart artık:)filmi izledik.
EEEE şimdi birincisi film güzel, ikincisi alınan mesaj (benim oğlumda) şu oldu pilot olmaMAk gerekir.
NEDEN?Sorusuna da Uçaklar her an düşebilir araçlardır, kendimizi tehlikeye atmak gereksiz bir risktir cevabı  alınınca Ufak çaplı bir nutkum tutuldu ...Ya şimdi ben bu çocuğa ne diyeyim siz söyleyin, benden mantıklı mı cevap verdi(ki kendisi 10 yaşında) yoksa ben mi yanlış düşüncelere kapıldım :) 
SONUÇ: Filmden Pilot olmak isteyerek ayrılan bir anne ve pilotluğun risklerle dolu olduğunu anlatan bir evlat olarak ayrıldık :))

Çıkışta da D&R 'a uğramamak haksızlık olurdu , aslında kitap fuarı için gün sayıyoruz ama şimdi o kadar kitap görülür ve alınmazsa haksızlık olur dedik ve ....

İşte cicişler;

Benimkisi....


oğluşumunkiler....



7 Kasım 2011 Pazartesi

ACABA NASIL NASIL NASIL???

Sevgili arkadaşlarım önce hepinizin bayramınızı (neredeyse geçmiş) kutluyorum. 

Bir iki gün memleket hasreti , akraba ziyaretleri giderildikten sonra (eşler aynı memleket olunca güzel oluyor:)) ancak dönebilidim PC nin başına,bu arada  yaşadığımız gecikmeden dolayı özür dilerim.

Eee tabi ki bu yazının öncelikle bayram tebriği amacı taşıyor olması diğer bir amaçla da yazılmasına engel değil ,
değil mi??
Şimdi ben bu blogu çok düşüncelerden , uzun hesaplaşmalardan (okuyanlar bilir ben okurlardanım yazamayanlardan) sonra açtım ancak kısa zaman önce açılmış olmasına rağmen blogumu paylaştığım  siz arkadaşlarımın sayısı  40'a ulaştı ve ben şöyle düşündüm ''bu sayı 50 olunca  bu 50 kişiden herhangi birine çooooooooooooooooooooook değer verdiğim kitaplarımdan birini hediye etmek isterim.Zaten hediye vermekten çok kitap hediye etmeyi severim.
Peki ben bu işi adil bir şekilde nasıl yapabilirim arkadaşlar???
Bana yardımcı olur musunuz???
Not:Hediye kitabın ne olacağı; kitap kazanın istediği herhangi bir kitap varsa, benim elimdekilerden , yoksa ortak alınan bir karar doğrultusundan okuma tercihine göre seçilebileceğini düşündüm.
Bana yardımlarını esirgemeyen arkadaşlarım lütfen aşağıdaki adresle  iletişim kurabilirler mi?  şimdiden çok teşekkür ederim:))

eylemkerem01@gmail.com

ZİYAN
-
HAKAN GÜNDAY
Doğan Kitap
2009 Basım-302 Sayfa

Hakan Günday’a hayranlığımı daha önce yazmıştım sanıyorum, adamın değişik çalışan bir beyni olduğunu düşünüyorum.

Ziyan’da askerlikle başlayan hikaye o kadar gerçek ki resmen bütün heyecanı ve bunalımı hissettim.En güzeli de kitabın sonunda kocaman bir sürpriz vardı , bu sürprizin ne olduğunu söylemeyeceğim ancak eğer Hakan Günday okuyorsanız, okumuşsanız ya da okuyacaksınız Azil’den önce Ziyan’ı okuyun diyorum.

ARKA KAPAK
'Beyaz gövdeli zenci köpeklerimiz var. Adları da var. Ama onlar birer heykel. Çağırınca gelmiyorlar artık. Cennetin kapısını bekliyorlar. Karla karışık toprağa gömülebilmek için kulakları dik donuyorlar! Öyle bir cennet ki, paslı demirin bile ak sakalı var. Bizi saran tel örgüler beyaz angoradan örülmüş. Havası havlamayı bırakmış, ısırıyor. Beyaz ağzı etimizle dolu. Bu yüzden sessiz bir ayaz var. Saçaklardan sarkan mızrak dişleri ensemize saplanmış. Gazete kâğıdı gibi buruşmuş derimizde mor diş izleri, bekliyoruz.
Cennetten kovulmayı. Bembeyazız. Soğuk. Donmak. Çözülmek. Tekrar donmak.
Daha fazla hiçbir şeye gerek yok. Fiilleri çekmeye bile. Herkes kalsın yerinde. Bıraksınlar, yaslansın göğsüm sırtlarına, ılıklaşsın enseleri nefesimle. Yavaş yavaş sokayım dilimi derilerine. Aksın içlerine hayatımın zehri. Yirmi adet mermi. Muhteşem! Hepinizi geberteceğim! Ama hepinizi!'

3 Kasım 2011 Perşembe

SİNEMA GÜNÜ
-
BEHZAT Ç.  - Seni Kalbime Gömdüm


Kaç haftadır sinemaya gidememenin , gidip güzel bir film bulamanın sıkıntısını yaşadıktan sonra , cuma günü olan film günlerimizi Perşembe'ye aldık veeee bu sabah sinemanın önüne geliyoruz  işte aranan bu diyor , hangi filme gireceğimize karar verebilmek için resmen kavga ediyoruz:))))
Behzat Ç., Anadolu kartalları ve Seni Kalbime Gömdüm arasında yaşanan her kafa ayrı fikir savaşını Behzat Ç . kazanarak , mısır kuyruğuna(tabi ki kuyruk falan yok sabahın köründe kimse film izlemek istemiyor bizden başka:)))geçtik.
Film için söylenecek bir şey yok bol küfür , anormal polisler(gerçek hayatta olmadıklarını düşünmeye çalışıyorum) ve bir sürü cinayet olan sıradan bir film, diziyi izleyenler(ben pek tv izlemiyorum ama ilk bölümünü izlemiştim) aşina oldukları karakterlerle karşılaşacaklar.Filmin en güzel yanı Erdal Beşikçioğlu.Tek kelimeyle harika rol yapıyor, bir filmde bu kadar doğal olunabilir herhalde.Kendisine; bize filmi, komedi tadında izlettiği ve bundan sonra telefonları Haaaaa nidasıyla açtırmayı çok hoş biçimde benimsettiği için teşekkür ediyorum...Ve gülüyorum, gülüyorum:))

2 Kasım 2011 Çarşamba

SUZAN DEFTER
-
AYFER TUNÇ
Can yayınları
2011 Basım-127 Sayfa


Ayfer Tunç'un bu kitabı, daha önceki Taş-Kağıt -Makas kitabında yayınlanmış öykülerinden birinin, ayrı olarak kitaplaştırılmış hali.Ben Taş-Kağıt-Makas'ı okuduğum için, hikayeyi tekrar etmiş oldum, gerçi o kitaptaki beni etkileyen hikayeydi.O nedenle sevindim ayrı bir kitap olarak basılmasına . İki günlük var kitapta , karşılıklı olarak yazılan , sırayla mı aynı anda mı okuyacağınıza siz karar vermelisiniz.Ben önce ilkini(sayfaların ön yüzü bir günlük, arka yüzü diğer günlük olarak basılmış) sonra diğerini okuyup şaşırmayı tercih ettim.Hayatlarından kesitlerle birlikte , aile ve içinde yaşayanların bakış açısı var kitapta, kendinizden de bir şeyler bulabilirsiniz, çok ta ütopik değil açıkçası.Ben umutsuz aşkları anlatan öyküleri beğendiğimden, bu öykü de beni etkiledi, bilmiyorum neden, aşklar; kavuşamayınca daha bir kıymetli gözümde.... 

Güzeller:

"Gerçekten güzelleşiyorsa iyi
ben güzelliğini görmeye başladıysam o da iyi
güzelliği yakıştırmaya başladıysam
bu  yazının zaferidir, o belki daha da iyi."

"Ayrılmak, gidenin, kalanın kucağında bir kucak kor bırakmasıdır."

ARKA KAPAK:

"İnsan gençliğini aşka vermezse, gençlik ne işe yarar?"

"Ama kaybeden sonunda siz olmuşsunuz."
"Kayıp mı? Kaç kişi böylesine sevebilmiştir dünyada?"
"Ama bir kucak korla kalan siz olmuşsunuz."
"İyi ya boş değildi kucağım."
"Ama yandınız, kül oldunuz."
"Ama vardım, kül bunun kanıtı."

12 Eylül'ün gölgesinde boğulan bir aşk hikâyesi... Yaşamın kıyısında seyirci olmaktan öteye gidememiş bir erkek... Birbirinin ışığıyla kamaşan iki ayna arasında parçalanan bir kadın... Başkasının gözünde nasıl göründüğünü, iki günlük üzerinden anlatan deneysel bir çalışma. Modern zamanların karmaşık insanlık halleri Ayfer Tunç'un usta kaleminden unutulmaz bir edebiyat şölenine dönüşüyor. 

Suzan Defter, daha önce öykülerinden biri olduğu Taş-Kâğıt-Makas'tan azat olmuş, tek başınalığı hak etmiş bir eser.

OD
-
İSKENDER PALA
Kapı Yayınları
2011 Basım-359 Sayfa


Son kitaplarımdan pek umutsuz ve kötümser bahsedince, kendimde aramaya başlamıştım sorunu.Acaba ben mi karamsardım bu aralar.Çünkü bugüne kadar yığınla kitap gelip geçmiştir elimden ve benim beğenmedim dediğim kitap sayısı, bir elin parmaklarını geçmezdi.
Zannederim yanılmışım, bu kitaba hazırlıkmış daha önce mutlu olamadığım kitaplar .İskender Pala'nın yazım tarzını , kelimelerini, benzetmelerini kısacası yazar halini oldukça beğenirim.Katre-i Matem, Babil'de Ölüm  İstanbul'da Aşk gibi kitaplarını okumuş kendisine hayran kalmıştım.YANILMIŞIM!

Yok böyle bir kitap, yok böyle bir yazım ...Beni bu kadar etkileyeceğini nereden bilebilirdim ki.

Tanımlamak olanaksız sadece MÜKEMMEL diyorum.Kesinlikle okunmalı ve kitaplığımızda bulundurulmalı.
İskender Pala, Yunus Emre'yi yazmış kitabında ama nasıl yazmış; ilk 50 sayfayı geçmek biraz zorlasa da sonraki 300 sayfa kayıp gitti ellerimden, bütün tutma mücadelelerime karşı.
Çok beğendim yazayım  bir şeyler ama neresinden başlasam.Aslında bütün kitabı yazmalıyım ama en çok dörtlükler o güzelim dizeler vurdu beni .İşte birkaçı.......

"aşk davasın kılan kişi
hiç anmasın hırs u heva
aşk evine girenlere
ayrık ne meyl ü ne vefa."

"ben ağlarım yane yane
aşk boyadı beni kane
ne akilem ne divane
gel gör beni aşk neyledi"

"gah eserim yeller gibi
gah tozarım yollar gibi
gah akarım seller gibi
gel gör beni aşk neyledi."

"şule bize aydan değil
aşk eri bu soydan değil
rızkımız bu evden değil
derya-yı ummandan gelir."

ARKA KAPAK
Biliyorum,

Biz bu ilden gider olduk,

kalanlara selam olsun, demişti...

Yine Biliyorum,

Bizim için hayır dua kılanlara selam olsun. Demişti...

Ve Sevgili''ye gittiği o geceden sonra adının dilden dile,

Aşkının gönülden gönüle dolaştığını da biliyorum...

Şimdilerde ona kimisi Âşık Yunus, Miskin Yunus...

Derviş Yunus...Varsın onu da desinler.

Ve Türk yurtlarında, onu en çok Bizim Yunus diye çağırırlar.

Biliyorum...

Ten fânidir, can ölmez

Çün, gitti geri gelmez

Ölür ise ten ölür

Canlar ölesi değil