30 Ekim 2011 Pazar

İKİ CAMİ ARASINDA AŞK
-
MÜRVET SARIYILDIZ
2011 Basım-255 Sayfa



Bir kitabı kötülemek, bana göre, bir cana kıymakla aynı.Ama yani şimdi ben bu satırları yazmayayım mı?Konuşmayayım mı?İstemiyorum ama çok özür dileyerek bu kadar kötü bir kitap ve yorum ve yazım yok yani.Önce kitap 255 sayfa dedim ama bu sayfaların sadece ön kısımları dolu arka kısımları boş bırakılmış.Bu nasıl bir insafsızlık ve israftır anlamış değilim.Yok böyle bir şey.Konu; Kanuni Döneminde Mimar Sinan ile Mihrimah Sultan arasındaki aşk diyeceğim ama aslında sadece 50 yaşındaki bir adamın 16 yaşındaki bir kız için duyduğu anlamsız  tutku , kesinlikle aşkla alakası yok(bence).Çok daha hoş bir üslupla süper bir konu olabilecekken tamamen hayal kırıklığı, hüsran.

Kaç gündür beklettim yazmayayım , diye ama olmuyor...

Arkadaş anlıyorum, bu ara Kanuni çok para ediyor, konu sıkıntısı yok , uydurmanın sınırı da olmadığına göre yazın yazabildiğiniz kadar ama bu kadar tutarsızlık , bu kadar çelişki gerçekten fazla oldu.Okuruz biz yaaaa, üç yaşında bebelere masal anlattıklarını mı zannediyorlar anlamıyorum, kabul etmiyorum.Kaldıramıyorum.Sinirleniyorum....Haksız mıyım???

Arka Kapağa da kesinlikle inanmayın....

ARKA KAPAK:
18 Yaşında kendi arzusu ile devşirilip payitahta getirilen Sinan, Karaboğdan Seferi sırasında gördüğü Mihrimah Sultan''a aşık olur. Bu aşk, Sinan''a önce Prut Nehrini on üç günde geçilecek köprüyü yaptırır.

Payitahta dönüşte Mihrimah Sultan''ın evlendirilmesine karar verilir. Sinan ve Rüstem Paşa aday olur. Hürrem Sultan, siyasi nedenlerle kızı Mihrimah''ı Rüstem Paşa ile evlendirir.

Elli yaşında ve evli olan Sinan, bu evlilik üzerine kendini sanatına verir. Sarayın baş mimarı olur. Aşkını payitahtta yaptığı hanlar, hamamlar ve camilere yansıtır. Özellikle de aşkını Edirnekapı ve Üsküdar''da yaptığı iki cami arasına gizler.

Dünyaca ünlü mimar, Mimar Sinan''ın ve büyük aşkı Mihrimah Sultan''ı anlatan sürükleyici bir roman.

28 Ekim 2011 Cuma

KÜÇÜK MUCİZELER DÜKKANI
-
DEBBIE MACOMBER

Çeviri:Ozan AYDIN
Martı Yayınevi-2011 Basım
474 Sayfa


Eveeettt, sonunda kitabım (kusursuz Hali) geldi, ben de okuyup bitirdim.Ancak kitabın kesintiye uğraması mı beni ön yargılı yaptı ,kitap o kadar çok övüldüğü için mi bilmiyorum ,  ben kitabı o kadara da muhteşem bulmadım.Daha önce çok güzel, muhteşem yorumları da beklentimi arttırmış olabilir.
Kitap Umutsuz ev kadınları dizisinden çıkıp gelmiş gibi, yine 4 kadın ve mutlu sonlarla biten hikayelerini anlatılıyor.Hayatlarındaki mucizeler de sanki daha önce okuduğum aşk romanlarının bir karışımı gibi olmuş.Kitap güzel mi; evet, muhteşem mi ; hayır.Okunabilirlerim arasına not düşülüp popülaritesini kaybettikten sonra tekrar okunmalı.Ben popüler kitaplara karşı da biraz uygun değilim galiba, onlar ilk sıradan düşünce okursam daha çok beğeniyorum sanki.

ARKA KAPAK:

Kitapları bütün dünyada 140 milyondan fazla satan ve birçok dile çevrilen Debbie Macomber, yürek ısıtan romanlarıyla şimdi de Türkiye'de..

"Artık o eski tasasız kız değilim. Yaşadığım her günün değerini biliyorum. Çünkü hayatın ne kadar değerli olduğunu öğrendim... Hiçbir şeyi, özellikle de hayatı hafife almaz oldum. Artık hiçbir günümü boşa geçirmiyorum. Çektiğim acıların karşılıklarının olduğunu öğrendim..."

Hayatın içinden dört güçlü kadın...
Küçük mucizeler, büyük umutlar
Ve dostluğun iyileştirici gücüne dair sımsıcak bir hikâye...
Bu kitapta mutlaka kendinizden bir şeyler bulacaksınız!

27 Ekim 2011 Perşembe

GECE NÖBETİ
-
TESS GERRITSEN
Çeviri:Selim YENİÇERİ
Mart Yayıncılık
2011 Basım-471 Sayfa


Tess Gerritsen'i çok beğenerek okurum, her zaman...Özellikle Çırak'la başlayan serinin hastasıyım.Ruh Kolleksiyoncusu, bir yazar için mükemmel kitap varsa , kadının mükemmelleri zorladığının kanıtıdır.Bu kitabını da beğendim ancak Ruh Kolleksiyoncusu o kadar güzeldi ki bu biraz yavan geldi .Sanki.Yani.
Bir de Dejawu 'nun tavsiyem üzerine alıp okuduğu Cerrah'ı beğenmemiş olması acaba mı dedirtmiş olabilir.Acaba ben mi abartıyorum kitaplarını...Yok yok kadın süper yazıyor ve benim gerilim romanlarına farklı bakmamı sağlıyor kesinlikle...
Bu kitap orta yaşlarda(40):)) bayan bir doktorun yaşadığı, çok enteresan bir konudaki(açıklamayayım değil mi?,) sorunları ve olayları anlatıyor.Çok belirsiz bir cümle olduğunun farkındayım, ama bana okumadığım kitap hakkında azıcık bile detay verilmesini sevmiyorum, sadece çok beğenmek yetiyor, yoksa büyüsü bozuluyor galiba ...Bu kitabını da beğendim yazarın..:))

ARKA KAPAK:

Bir yanda büyük şehir hastanelerinin baş döndürücü kalabalığında kazanılan deneyim ve başarılar; diğer yanda küçük bir kasabanın acil servisinde, mezarlık vardiyası da denen sakin gece nöbetleri.

Bir yanda gece yarısı anlaşılamayan bir nedenle hastaneye bırakıldıktan sonra kaybolan yaşlı bir adam; diğer yanda her şeyden habersiz, patlamaya hazır birer saatli bomba gibi sokaklarda dolaşan kadınlar.

Bir yanda bakıma muhtaç yaşlı bir anne, mutsuz bir kızkardeş ve parçalanmak üzere olan bir aile;diğer yanda kuşkular üzerine kurulu, kaçamak bir aşk.

Ve hepsinin ortasında tek başına bir kadın doktor: Toby Harper. Başta mesleki itibarını kurtarmak için giriştiği onur mücadelesi, bir süre sonra karanlık güçlerin de dahil olmasıyla, ölümcül bir kedi fare oyununa dönüşüyor. Kayıp bir hastanın peşinde, kendisini tehlikenin tam ortasında bulan Toby Harper'ın heyecan dolu hikâyesi beklenmedik sonuyla kanınızı donduracak.

"Yılın en heyecan verici romanlarından biri. Son derece inandırıcı ve canlı, aklınızdan çıkaramayacağınız bir kitap." Publishers Weekly



Kitapları 37 dile çevrilen ve bütün dünyada 20 milyondan fazla okura ulaşan, çok satanlar listelerinin üst sıralarından hiç inmeyen, tıbbi gerilim edebiyatının kraliçesi Tess Gerritsen'den en derinlerdeki arzularımıza ve korkularımıza ustalıkla dokunan sürükleyici bir hikâye. Sonsuza kadar genç kalmak uğruna insanlığımızın ne kadarını feda edebiliriz? Uzun bir ömürle yetinmeyip ölümsüzlüğü arzulayan insanoğlu bunun bedelini ödemeye ve ödetmeye hazır mı?

"İnsanı daha ilk sayfadan yakalıyor ve sonuna kadar da bırakmıyor." John Saul

"Okurken kendinizi içinde hissedeceğiniz hastane sahneleri, bilimin tüyler ürpertici yüzü, bir acil servisin gerektirdiği akıl almaz bir tempo ve bir nefeste okunacak müthiş bir gerilim." People

"Tüyler ürpertici bir tıbbi gerilim… Son sayfaya kadar gizemini koruyor." Maine Telegram

"İlginin kulaktan kulağa yayılarak gittikçe büyüyeceği heyecan dolu bir hikâye." Booklist

"Şok edici… Tess Gerritsen mesleki bilgisini, sıra dışı karakterler ve çarpıcı bir tarzla birleştirip soluk soluğa okunacak, keyifli bir gerilim hikâyesi yaratmış." San Jose Mercury News

"Kesinlikle ürkütücü… Daha ilk satırlardan itibaren içinizdeki korkularla yüzleşmeye hazır olun." Rapport

"İnanılmaz canlı ve gerçekçi… gerilim ve merak hiç dinmiyor…" The News Journal





26 Ekim 2011 Çarşamba

MALAFA-HAKAN GÜNDAY
Doğan Kitap
2005 Basım-210 Sayfa
6 Baskı yapmış


Hakan Günday'la AZ sayesinde tanışmış ve uzun vadeli dostluğumuzun temelini AZİL'le atmıştım.Yeraltı edebiyatı denince akla gelen yerli yazarlarımızdan olan Hakan Bey'in zekasına AZ'la hayran kalmıştım.Malafa da beni hayal kırıklığına uğratmadı ancaaaaak, kitabı okumak için, ya da bir kerede anlamak için keşke bir sözlük ekleyebilseydi kitabın arkasına.Cidden hiç bu kadar anlamak için çabaladığım bir kitap oldu mu, bilmiyorum .Tezgahtar sözlüğü diye bir sözlük vardı da, ben mi duymadım acaba?Neyse sonunda terimleri bulduğunuzda ya da anladığınızda ya da kavradığınızda okunması zevkli kitaplardan oluyor.Bu arada turizm için pek yaralı bir kitap değil, kitabın realiteleri de var ütopyaları da ..Bütün Günday kitaplarında olan kadar....



ARKA KAPAK
"Topaz Jewellery Center evrenin en büyük kuyumcusudur. Temeli Kapalıçarşı'da, çatısı Antalya'dadır. Çatının altında dört kat yatar. Her biri yedi yüz metrekaredir. Topaz'ın penceresi yoktur. Havalandırma sistemi eşsizdir. Bina, var olmayan bir ülkenin büyükelçiliğine benzer, içine adım atıldığında Türkiye'den çıkılır. Dışarıdan Kabe'ye, içeriden ana rahmine benzer. Topaz, üç delikli bir kasadır. Her deliğin şifresi farklıdır. Birinci delik ana giriştir. Ön cephenin balina grisi rengindeki duvarı, hayat geçirmez camdan üretilmiş kapılar taşır. Girerken yüksek, çıkarken alçak görünmesinler diye doğu cephesinde ikizleri vardır. Topaz'ın ikinci deliği doğu cephesindeki siyah camdan kapılardır. Binanın bağırsağına denk düşen arka cephedeyse duvarla aynı renkte tokmak taşıyan balina grisi demir bir kapı vardır. Topaz'a giren birinci deliği, çıkan ikincisini kullanır. Çünkü Topaz'a girmiş olan turistle, girecek olan turist karşılaşmamalıdır. Topaz'da çalışansa girip çıkmak için, duvara gömülmüş, görünmez delikten geçer. Topaz Jewellery Center, evrenin en büyük kuyusudur."



25 Ekim 2011 Salı

DÖNÜŞÜM-FRANZ KAFKA
Çeviri: Ahmet CEMAL
Can yayınları
1988 Basım-102 Sayfa 
(30 Baskı yapmış)


Öncelikle Kitabın Önsözü tekrar yazılmış, Çeviri neden yapılmış anlatılmış ve en güzeli arka sayfalarına Kafkanın Yayın Evleri, nişanlısı ve arkadaşlarıyla yazdıkları mektupları eklenmiş.Dönüşüm'ü daha önce (lise döneminde klasikleri bitirdiğimi düşünüyordum) okumuş muydum hatırlamıyorum açıkçası.Normal bir kişinin bir sabah böcek olarak kendini bulması ve insanların , ailesinin ona olan davranışları hakkında yazılan bu kitap her ne kadar dönem göz önüne alınarak okunmalı deseler de bence her dönemde insanı hem kendini hem de diğer insanları sorgulamaya götürüyor.. 

ARKA KAPAK
Franz Kafka'nın 1915 yılında yayınlanan Dönüşüm adlı romanı, yazarın, anlatım sanatının doruğuna ulaştığı bir yapıtıdır. Küçük burjuva çevrelerindeki tiksindirici aile ilişkilerini en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen bu roman, aynı zamanda toplumun kalıplaşmış, işlevini çoktan yitirmiş akışına bilinç düzeyinde başkaldıran bireyin tragedyasını çarpıcı biçimde dile getirir. Romanın kahramanı Gregor Samsa'nın başkalaşması, bir böceğe dönüşmesi, salt bir çarkın kaskatı dişlisi, eleştirmeyen, ama yalnızca boyun eğen bir toplum bireyi olmaktan çıkma anlamını taşır; böylece böcekleşen'in yazgısı, elbet toplumca dışlanmaktır.
Kafka'nın en kalıcı yapıtları arasında yer alan ve Nobel Ödülü sahibi Elias Canetti'nin 'En yüksek düzeydeki anlatım sanatının tipik örneği' diye nitelediği Dönüşüm'ü Ahmet Cemal'in çevirisiyle sunuyoruz. 

24 Ekim 2011 Pazartesi

BAŞARIYA GÖTÜREN AİLE
-
DOĞAN CÜCELOĞLU

Remzi Kitabevi
138 Sayfa-2006 Basım
(9 Baskı yapmış)


Doğan Cüceloğlu ile bir seminerinde tanışmıştım.Seminer yine ebeveyn ve çocuk arasındaki iletişimi baz almıştı.Ancak üslup süperdi ve bizi sıkmadan  , uyuklamaya başlatmadan (ki benim hatırladığım bir iki kişisel gelişimcinin seminerin bir kısmında şekerleme yapmamız için geldiklerini düşünmeye başlamıştım) dikkatimizin tüm yoğunluğunu sonuna kadar korumayı başarmış ve anlattıklarına kafa sallamaktan bitap düşmüştük.Gerçekten çok esprili olduğunu ve gülümsemenin sınırlarının olmadığını da göstermişti.Tamam uzatmıyorum gerçekten etkilenmiştik.
Yazarını tanıdığım kitapları, sanki ben yazmışım gibi okuduğumu da belirtmeliyim bu arada ..Hep tanıdık bir iki sözcük arıyorum ve bu kitap gerçekten bu konuda beni hayal kırıklığına uğratmadı.Hayır yaa...Tabi ki beni anlatmamış kitabında ama KIRKLARELİ'nden bahsetmiş (doğduğum kent) bu da beni oldukça mutlu etti.Hayatlarımızın bir kısmında, farklı zamanlarda da olsa aynı şehrin havasını soluyuşumuz insana mutluluk veriyor .
Kitap, sınav dönemi; anne babalardan örnekler, doğru yanlış tavırlar üzerine yalın bir dille yazılmış.

Kitaptan Beğendiklerim:

"İnsanları niyetimizle değil eylemimizle etkileriz.Niyet, ancak eylemde açık seçik ifade edilirse, karşı tarafa ulaşır."

"İzin verin, çocuğunuz yaşamını tribünlerde seyirci olarak değil, sahada oyuncu olarak geçirsin."

"Keşke
Dört mevsimlik bir sene olsa ömür
'keşke ' , onun güzüne denk gelir.
Erken vazgeçmek için erkendir,
telafi etmek için geç.Can Dündar"

Öğretmenleri özel kılan, çocuklarımızı emanet edecek kadar onlara güvenmemizdir."


ARKA KAPAK:

Her ana baba çocuğunun başarılı olmasını ister. Şimdi takma adıyla Kemal Bey dediğim baba da 17 yaşındaki kızının başarılı olması için dersine çok çalışarak üniversite giriş sınavlarında başarılı olmasını istiyordu. "Biz memur adamız; varımızı yoğumuzu senin için dershaneye veriyoruz; aklını başına al çalış. Üniversiteye giremezsen gözüme gözükme," dedi.Baba bu sözleri Nisan 2004'te söylemişti.
Mayıs 2004'te kızın gittiği dershaneye bir konuşmacı geldi ve "Öyle bir sistem içindesiniz ki, daha baştan, sınava giren her 10 öğrenciden 8'i başarısız olmaya mahkum edilmiştir. Elinizden gelenin en iyisini yapmaya gayret etmeniz gerekir," dedi.

2004 Mayıs'ının o günü kız intihar etti.
Bu baba uzun süre herkesi, okulu, dershaneyi, konuşmacıyı, eğitim sistemini suçladı, ama kendine düşen sorumluluğu göremedi.
Kemal Bey'in durumunda çok ana baba var toplumumuzda. Ve bu ana babaların bu zor sınav döneminde çocuklarına daha bilinçli anababalık yapmaları gerekir.
Sorumluluk duygusu insanda bilgi arayışına götürür. "Başarıya Götüren Aile: Sınav Döneminde Anababalık" kitabı, böyle bir sorumluluk duyan anababalar için yazıldı.
Kitap arka kapağında kendini şöyle tanıtır:
Bu kitap, çocuğunun başarılı olması için, "Çok çalış oğlum/kızım," demenin ya da tüm maddi olanaklarını seferber etmenin ötesinde bir şeyler yapmak isteyen anababalara yol göstermek amacıyla yazıldı.
Her anababa, okul başarısı için çocuğuna yardımcı olmak ister. Ama öğrenme sürecinin bilimsel temellerini kavramadan atılacak her adım, iyi niyetli de olsa, çocuğu engelleyebilir.
Başarıya Götüren Aile, sınav döneminde çocuklarına destek olmak için doğru ve etkili yöntemler arayan tüm anababalara kılavuzluk edecek.





19 Ekim 2011 Çarşamba



Siz beni Öldü sanıyosunuz değil mi ? Kahpe bir kurşun öldüremez ki beni ...

Türkiye'min Sınır taşındayım. Dimdik Nöbetimin başındayım ..

Sil gözyaşlarını Anacığım, Ben hep 20 yaşındayım.

18 Ekim 2011 Salı

YETENEK
-
KRISTIN CASHORE

Çeviri:İlker ŞAHİN
Pegasus Yayınları-470 Syafa
2011 Basım


Yetenek, fantastik bir roman.Ben de fantastik gençlik romanlarını çok severek okuyorum.En son twilight' da anlatılan aşka vurulmuştum.Bu kitaptaki de hiç fena değil.İmkansız aşkları mı seviyorum ne?
Çok sürükleyici ve yalın bir anlatımı olması da okuma hızımı arttırdı.Yazarın ilk kitabı olması , hikayeyi hiç etkilememiş.Seri halinde devam edeceğini tahmin ediyorum kitabın.Umarım en kısa sürede devamı da gelir , Katsa 'nın hikayesi gerçekten güzeldi.

ARKA KAPAK:

Katsa sadece ellerini kullanarak bir insanı öldürebilme becerisine sahiptir. Olağanüstü bir hünerle doğan, nadir insanlardan birisi, bir Yetenekli’dir. Kralın yeğeni olduğu için ayrıcalıklı bir hayat yaşaması gerekirken, Öldürme Yeteneği sebebiyle kralın hizmetindeki bir kiralık katil olmak zorunda kalmıştır. Katsa, Savaşma Yeteneği olan Prens Po’yla tanışınca hayatının değişeceğinin henüz farkında değildir. Po’yla dost olacaklarını hayal etmemiştir. Kendi Yeteneği ile ilgili yeni bir gerçeğin açığa çıkacağını ve çok uzaklarda, dehşet verici bir tehlikenin kol gezdiğini ise aklından dahi geçirmemiştir.

“Yetenek, insanın içini titretecek bir romantizme sahip.”
-LA Times

“İşte muhteşem bir kitap! Yarı vahşi Katsa’nın askerlerle, fırtınalarla ve kendi doğasıyla verdiği mücadele sırasında insanlığı öğrenmesi… Büyük bir hevesle okudum!
-Tamora Pierce

“Bu sürükleyici kitapla Cashore, çıtayı inanılmaz derecede yükseltmiş.”
-Publishers Weekly

“İnce bir tutku ve yabani bir zarafet, gerçekçi kahramanlıklar ve sade bir güzellikle dolu bu öyküde hiçbir yenilgi kesin değil ve tümzaferlerin bir bedeli var. Her anlamda Yetenek dolu.”
-Kirkus Reviews

“Etkileyici bir roman. Okurlar, bu incelikle yazılmış,muhteşem fantastik romanı okumaya doyamayacaklar.”
-Booklist

“Olağanüstü bir hikâye, heyecan verici, vurucu ve rahat okunuyor. Hem fantastik hem de romans okurları bu kitaba bayılacaklar.”
-SLJ

17 Ekim 2011 Pazartesi




KEMİK BAHÇESİ
-
TESS GERRİTSEN


Çeviri:Filiz İnceoğlu ÖZTÜRK
Doğan Kitap-324 Sayfa
2009 Basım


Tess Gerritsen, bana Gerilim türünü sevdiren yazarlardan biri, bunu kitaplara ilgi duyduğunu bildiğim herkesle paylaşıyorum.Neden?
1- Kadın bu konuda (tıbbi-gerilim) eğitim almış, belki de bu yüzden oldukça gerçekçi yazıyor.'
2-Nasıl oluyor bilmiyorum ama o kadar iğrenç sahneler bile sanki beni korkutmuyor.Sadece ilgi uyandırıyor.
3- Kadının Türkiye'ye ,Türkiye'ye hayranlığı olan yazarlara da, benim ilgim bir başka oluyor...

Ayrıca şimdiye kadar sadece Cerrah serisini okumuştum, bundan başka tek kitabı vardı okuduğum başka bir konu anlatan (sanırım kan Gölü) ama bu kitap kesinlikle okunmalı .Hem gerilim hem de aşk bu kadar mı güzel anlatılır bir kitapta.Ne zamandır okuduğum aşk kitaplarına taş çıkarttı resmen.
1830-1888- Bugün arasında gidip gelmeleri sıkıcı bulabilirsiniz ama ben bu zaman geçişli kitapları daha çok seviyorum gibi, dikkatinizin tamamını kitaba verebiliyorsunuz, vermek zorunda kalıyorsunuz.
Ayrıca olayın kahramanının gerçek olması ve tıpta ufacık bir püf noktasıyla çok şey değiştirmesi de can alıcı kısmı olmuş kitabın.
Sonunu tahmin edemediğim kitapların beni mutlu ettiğini de söylemeliyim.
Nice zamandır beni derinden etkileyen kitaplardan diyorum.....

Çok Sevdiklerim:
''İnsan sevdiğini her zaman tanır."
"Bir an mutlu  ve aşık olursun , her şey yolundadır.Hiç bir şeyin ters gitmeyeceğini düşünürsün.Hayatın boyunca acı çekersin."


ARKA KAPAK:
Günümüzde ortaya çıkan geçmişe ait kemikler… Söylenmemiş, çarpık, uğursuz gölgelerin dolaştığı uzak bir zaman diliminde yaşanan çözülmemiş sırlar… Cesur, kanlı ve zekice…Boston…1830…

Boston Tıp Okulu''nda okuyan yetenekli ama yoksul öğrenci Norris Marshall eğitimini karşılamak için o bölgenin ''mezar soyucuları'' arasına katılır… Yine de bu korkunç ticaret, üniversite hastanesinin bahçesinde delik deşik edilerek öldürülen bir hemşirenin şok eden cinayeti karşısında önemsizdir
Günümüz…

Julia Hamill, Massachusetts''in kırsal kesimlerinde yer alan yeni evinin bahçesinde dehşet verici bir şey keşfetti: kayalık arazinin içine gömülmüş bir kafatası… –Adli tabip Maura Isles''ın görüşüne göre, üzerinde cinayetin belirgin izlerini taşımakta. Bu isimsiz kadının kim olduğu ve başına ne geldiğiysese geçmişe ait bilgilerde saklı.





16 Ekim 2011 Pazar

İZMİT


Bu hafta sonu , gezmek için son fırsattı bizim için, oğlumun kursları, eşimin işleri vs.'den bir kaçamak yaptık ve eşimin kuzenlerini (ki aslında onlar benim kuzenlerimmiş gibi severim) ziyaret için İzmit'e gittik.İzmit benim ilk görüşte sevdiğim şehirlerden biridir.Sadece bende görülen bir hal herhalde ben sevdiğim şehirleri ilk görüşte severim.İzmit'te yaşanabilir, zevkli bir şehir benim için.Hele orada bekleyen samimi sohbetler, paylaşılan güzel anlar olacaksa ...Bal ve kaymak ikilisi gibi vazgeçilmez olmazlar mı?Bizim için kahve ve nikotin ikilisi oldu ama...

Gidişte Marmara Forum'dan , dönüşte Cevahir'den aldığımız ciciler de olunca ben mutlu olmayayım da kimler olsun....İşte cicilerimiz...:)

Bunlar Benimkiler.......

Bunlar da Oğlumun.....



14 Ekim 2011 Cuma


EREBOS
-
URSULA
POZNANSKI



Çeviri:İlhan YABANTAŞ
Pegasus Yayınları
478 Sayfa-2011 Basım

Çok fazla övülen kitaplardan biri , benim de merakla beklediğim kitap bitti.Bir bilgisayar oyunu ve 17 yaşlarında gençlerin bu oyuna ve arkasında yaşadıklarına dair anlatılan güzel bir hikaye.Ancak reklamlarında sürekli bilgisayar oyunundan söz ettiği için, ben, sanki kitap bize de ufak bir oyun oynatabilecek gibi algılamışım .Ne yazık ki öyle bir şey yok, olup ta şaşıra bilmeyi gerçekten isterdim.
Ama şu var ki gençlerin bilgisayar oyunlarına yaklaşımları ve yaşadıklarını bir kez daha hatırlamak güzeldi ve özellikle lise çağındakilerin okuması gerek diye düşünüyorum ve tabi biz ebeveynlerin de onların neler hissedebilceğini, neler yaşayabileceğini anlamamız açısından oldukça faydalı .Genç olduğumuzu ve o zamanki tavır ve düşüncelerimizi unutmazsak kesinlikle onları daha kolay  anlayabiliriz gibi geliyor bana.
Bu yazı da sanki ebeveynlere ders gibi oldu..:)

Bugün sinema günümüz olduğu için çıkmalıyım.Nuri bilge Ceylan için gidiyoruz bugün , umarım bir aksilik olmaz ve biz de, ne kadar zamandır beklediğimiz filmi izleme şansı bulabiliriz.


ARKA KAPAK:

Bu bir oyun,
Seni izliyor,
Seninle konuşuyor,
Ödüller dağıtıyor,
Seni test ediyor,
Tehditler savuruyor,
Onun tek bir amacı var:
Seninle oyun oynamak istiyor.

OYUNCULARIYLA OYNAYAN BİR OYUN!

BU OYUNU OYNAYACAK KADAR CESUR MUSUNUZ?

AKLINIZI SÜREKLİ MEŞGUL EDECEK, ETKİSİNDEN GÜNLERCE KURTULAMAYACAĞINIZ VE SİZE BAŞTAN SONA TIRNAKLARINIZI YEDİRTECEK KADAR SIRADIŞI, GİZEMLİ, HEYECAN VE GERİLİM YÜKLÜ BİR ROMAN ARIYORSANIZ EREBOS TAM SİZE GÖRE…

12 Ekim 2011 Çarşamba

ÜFFFFF-KÜÇÜK MUCİZELER DÜKKANI


OKUYORUM...'da dün gördüğünüz Küçük Mucizeler Dükkanı isimli kitap 160. sayfadan 177. sayafaya geçmiş olup, yarıda bırakılmaya mahkum oldu.Yorumu okuyunca paylaşılacaktır.EREBOS'a başladım ben de ve süper sürükleyici, şimdiden 100 sayfayı geçtim.Bir de şu mucize şeyden bana sürpriz çıkmasaydı.Sinir oldum yaaa...En nefret ettiğim şey şu kitapların yarım , hatalı ve kesintili olması...






ÜFFFFF.....

11 Ekim 2011 Salı

DÖVÜŞ KULÜBÜ
CHUCK PALAHNIUK






Çeviri:Elif ÖZSAYAR
AyrıntıYayınları-215 Sayfa
2001 Basım



        Uzun zamandır okumayı istediğim bir yazardı, PALAHNIUK.Yeraltı edebiyatıyla Hakan GÜNDAY sayesinde tanışmış ve oldukça hoşuma gitmişti.Palahniuk da yeraltı edebiyatı ustalarından sayılan bir yazar , belki bu sebepten çok büyük bir hevesle beklemiştim kitabı.Ancak bilmiyorum belki havanın etkisi, (başka bir şeye bağlamak istemediğimden ,havaya atıyorum bahaneyi ) ben kitabı o kadar da güzel bulmadım.Evet okunmalı ancak benim için mükemmel değil.Hani koparsınız ya dünyadan , okuduğunuz dünyada bulursunuz kendinizi, işte öyle olmadı benim için.

    Yine de beğendiğim bölümler:

''Başka bir yerde , başka bir zamanda uyanabilseydim, başka bir insan olarak uyanabilir miydim?''

''Bİr dakika yeterli.O bir dakika için çok uğraşmanız gerekiyordu; ama bir dakikalık kusursuzluk , harcadığınız çabaya değerdi.Tek bir an .Hayatta kusursuzluktan en çok bunu bekleyebilirdiniz.''

''Mobilya satın alırsınız .Kendinize dersiniz ki , bu hayatım boyunca ihtiyaç duyacağım son kanepe.Kanepeyi alırsınız ve sonraki bir kaç yıl boyunca , hangi işiniz ters giderse gitsin , en azından kanepe sorununu çözmüş olduğunuzu bilirsiniz.Sonra aradığınız tabak takımı.Sonra hayallerinizdeki yatak.Perdeler.Halılar .Sonra o güzel yuvanızda kısılıp kalırsınız.Bir zamanlar sahip olduğunuz şeyler artık sizin sahibiniz olmuştur.''

''Binlerce yıldır insanoğlu bu gezegendeki her şeyin içine etmiş , her şeyi boka çevirmişti ve şimdi tarih benden herkesin pisliğini temizlememi bekliyordu.''


ARKA KAPAK:



İstenmeyen yağlar. Pahalı, butik sabunlar. Maaş çekleri, güzel bir ev, zarif mobilyalar. Yalnızlık ve yabancılaşma. Tüketimin susmayan arsız çağrısı. Yalanlar ve yalanlar. Nefret ve öfke.

İlk kez yayımlandığı 1996'dan beri bir yeraltı klasiği olarak anılan Dövüş Kulübü, yeni binyılın eşiğinde geçen bir anti-ütopya öyküsünü anlatıyor. Yaşadığı hayattan nefret eden, ölüm düşüncesini saplantı haline getirmiş, insani yakınlığı kanser dayanışma gruplarında arayan genç bir adam. Aynı dayanışma gruplarının bir başka müdavimi, toplum kaçkını bir genç kadın. Ve Tyler Durden; yalanlar ve mutsuzlukla dolu bir dünyaya kendi yöntemleriyle saldıran yarı çılgın bir kurtarıcı, baştan çıkarıcı bir intikam meleği. Tyler'in felsefesine göre, tüketim kültürünün uyuşturucu etkisinden kurtulmanın yolu, fiziksel acıyla tanışarak yeniden doğmaktır. Çok geçmeden, gecenin geç saatlerinde bar bodrumlarında toplanan gizli bir dövüş kulübü ülkenin dört yanını saracaktır. Ama Tyler'in dünyasında sınırlara ve kurallara yer yoktur. Kendi bedenini örseleyen bir müritler ordusu, toplum düzenini ve konformizmi imha etmek üzere Tyler'in peşine takılır...

Chuck Palahniuk'un ilk romanı, tüketim kültürüne, hırs ve üstünlük duygusuna, güzellik idealine ve iş dünyasına zehir zemberek bir eleştiri yöneltiyor. Palahniuk, karanlık bir mizahla desteklediği güçlü ve çarpıcı üslubuyla, yaşadığımız dünyanın çirkin suretine ayna tutuyor. Son on yılın en özgün, en sarsıcı romanları arasında sayılan Dövüş Kulübü'nü Türkçe'ye kazandırmaktan sevinç duyuyoruz.

10 Ekim 2011 Pazartesi


RUH KOLLEKSİYONCUSU
TESS GERRİTSEN




Çeviri:Boğaç Erkan
Doğan Kitap-298 Sayfa
2011 Basım


Tess Gerritsen, beni, polisiye gerilim, tıbbi gerilim kitaplarıyla tanıştıran yazar.O'nun kitaplarını nefes bile almadan  okuyorum.Yağmur çok yağdığında yapılacaklar listem çooook uzun olmadığı için bu kitap ancak aynı günde bitmeye mahkum oldu.Ne şans, aslında uzatmak, uzatmak istediğim kitaplardandı.Neyse daha iki kitabı var okuyacağım o nedenle çok fazla üzülmüyorum.
Bu kitabında Cerrah serisinin devamı niteliğindeydi.Yine dedektif Rizolli ve Ölülerin Kraliçesi dr. Maura Isles baş rolde.Ve bu iki kadının hayatları da, yaşadıkları heyecanlara ortak olmaya devam ediyor.Bu gerilim kitaplarında bazen inanılmaz fikirler ortaya çıkıyor.Mesela bu kitapta yavrusuna bir şey olmasın diye her şeyi yapabilecek bir anneden bahsediyor.Zaten hangi anne yavrusu için aslan kesilmiyor ki.Altta yatan ders niteliğindeki fikirler bu kitaplara ayrı bir heyecan katıyor, yazarımız çok heyecanlı bir öykünün içine yine hayattan satırlar sığdırmayı başarmış..


ARKA KAPAK:
Boston'da bir müzenin bodrumunda iki bin yaşında olduğu sanılan bir mumyanın keşfi kamuoyunda büyük ilgi uyandırır. Ancak bilgisayarlı tomografi taraması, mumyanın bacağında iki bin yıl öncesine ait olamayacak bir cisim ortaya çıkarır: Bir kurşun.

Dedektif Jane Rizzoli ile adli tıp uzmanı Maura Isles'ın yolları bir kez daha kesişiyor. Arkeoloji Katili'ni yakalayamazlarsa vahşi cinayetler son bulmayacak.

"Ruh Koleksiyoncusu ani virajlarla ustaca kurgulanmış muhteşem
bir gerilim romanı."
The Globe and Mail

"Günümüz gerilim edebiyatının en yaratıcı yazarından çarpıcı
bir dehşet hikâyesi."
The Providence Journal

"Sağlam kurgusu ve tam ayarındaki bilimsel ayrıntılarıyla
Ruh Koleksiyoncusu Gerritsen'in en iyi eserlerinden biri."
Chicago Sun-Times



8 Ekim 2011 Cumartesi



YERALTI GÜNLÜKLERİ SERİSİ-1
GREGOR VE GRİ KEHANET
SUZANNE COLLİNS



Pegasus Yayınları
2010 basım-299 Sayfa


Açlık Oyunları Serisini o kadar çok sevmiştim ki, yazarın yeni çıkan kitaplarını da takip etmeye başlamıştım. Gregor'un serisinin çıktığını öğrenince de gerçekten çok fazla memnun olmuştum...Kitapları açlık oyunları gibi ise okumaya doyamayacaktım.Aslında seri evet ama gregor umduğumu verdi mi ; hayır.Gregor'da da açlık oyunlarındaki özgürlük savaşı var ( ve ben gerçekten bu özgürlük mücadelelerine bayılıyorum) ama çok daha küçük bir çocuğun, 11 yaşındaki Gregor'un gözünden anlatılmış.Açıkçası kitabı direkt olarak oğluma aktardım, tabi ki okuduktan sonra.:)..Çocuk kitabı olması çok da fark etmedi ve çok çabuk aktı zaten..
Sürükleyici ve fantastik kitaplar yazmak bir görev olsaydı Yazarımız bu görevi kesinlikle mükemmel bir biçimde yerine getirmiş olurdu, serinin devamını da okumak ve oğluma okutmak isterim..

Bu arada Kitapta en beğendiğim Bölümlerden:biri:

''umut; onu bulmanın çok zor olduğu anlar olacaktır.Onun yerine nefret etmeyi seçmenin çok daha kolay olduğu anlar.Ama huzur bulmak istiyorsan , ilk önce bunun mümkün olduğunu umut edebilmelisin.


ARKA KAPAK:

Açlık oyunları'nın yazarından Gregor ve gri kehanet Gregor ve yeraltı günlükleri-1

Tutkunu olduğunuz açlık oyunları serisinin yazarı suzanne collıns'ten renkli yeni bir dünya! Yeraltı günlükleri sizi soluksuz takip edeceğiniz bir dünyaya davet ediyor.

Yazın başıdır ve on bir yaşındaki Gregor dışında herkes yaz kampındadır. Gregor, babasının New York'taki evlerinden çıkıp kaybolmasından beri küçük kız kardeşlerine bakmaktadır. Özellikle de iki yaşındaki kardeşi Bot'a. Evlerinin bodrumunda çamaşır yıkarken, Bot bir hava boşluğunun içine düşüp kaybolur ve Gregor da onun arkasından gider. Artık Yeraltı'ndadırlar ve onları bambaşka bir dünya beklemektedir…


7 Ekim 2011 Cuma

SİNEMA GÜNÜ-AŞKIN SESİZLİĞİ


                                                        




Araya kadar uyumamak için dirensem de, ikinci yarı süper keyifli geçti.Aldığımız büyük boy mısırın da katkısı oldu tabi :)))İlk yarıdaki uyuma kısmı filmin alt yazılı olması ve Fransızca & İtalyanca diyaloglardan ,kaynaklanmış olabilir...


KONUSU:



Alessandro (Stefano Accorsi), Strasbourg Üniversitesi'nde müzikoloji öğretmenidir. Ayrıca hastanelerde gönüllü olarak çalışır. Alessandro 15 yaşındaki kızı Irina (Lisa Cipriani) ve anarşist kardeşi Luigi (Neri Marcorè) ile aynı apartman dairesinde yaşamaktadır. Bir gün karşısına çıkan Florence (Clotilde Courau) adlı genç ve güzel bir kadın, Alessandro'nun hayatını değiştirecektir.



JULİE GARWOOD-ÖDÜL



Epsilon Yayıncılık
2011 Basım-454 Sayfa



Açıkçası ard arda okuduğum tarih, psikoloji ve  biyografilerden sona güzel bir aşk hikayesi hoş olur diye başlamıştım kitaba ve Garwood'un daha önceki romanlarının tadı da damağımda kalmıştı.İskoç efsanelerine devam etse ne güzel olur diye düşünürken, yine aynı keyifli anlatımla yazılmış bir Normandiya hikayesi:)Bu kızlar nasıl hem bu kadar aptal, hem de bu derece zeki olabiliyor ben de inşallah Garwood okuya okuya çözeceğim:)Gerçekten süper bir aşk ve macera hikayesi olmuş , hemen aktı...Ve beni de süper eğlendirdi:))

Arka kapak:
Fatih William’ın Sakson tutsağı Nicholaa, Norman soylularından biriyle evlenmek zorunda bırakılır. Genç kadın eş olarak kendine merhametli savaşçı Baron Royce’u seçer. Becerikli, isyankâr ve tam anlamıyla tecrübesiz Nicholaa hislerine söz geçirmeye çalışsa da Royce’dan etkilenmeye başlar. Savaşın acımasızlığını, tutkunun yakıcılığını deneyimlemiş olan Royce ise bu çekici kadın karşısındaki hislerinin derinliğinden ötürü dehşete kapılır. Ve Saksonlar’ın Norman istilacılar tarafından böylesine ilgi gördüğü bir ihanet ikliminde, Royce ve Nicholaa yeni bir aşka yelken açarlar...

6 Ekim 2011 Perşembe


CUP'LARIM VE CAKE'LERİM:)







En son aldığım cupları denemeye, en nihayetinde karar verdim, oğlumun arkadaşı ve annesi (ki o da benim arkadaşım olur) geleceklerdi ve ne yapmalıyım , ne yapmalıyım diye düşüneceğime bu cupları denemeye karar verdim, iyi ki de verdim hem oğlu hem annesi bayıldılar.Tarif biraz kunta kinte, biraz kara kız, biraz browni ortak yapım oldu ama çok güzel oldu ...



Kakaolu Kek(kesinlikle uydurmadır:)
  • 3 yumurta (aklar sarılar ayrılmalı)
  • 1 su bardağı süt
  • 1.5 su bardağı şeker
  • 1 çay bardağı sıvı yağ
  • 50 gr margarin
  • 2 yemek kaşığı kakao
  • 1 paket vanilya
  • Aldığı kadar un

Veee en büyük marifetim de bu keklere kabartma tozu koymamam oldu , yok yok tarfi öyle diye değil , benim unutkanlığım...:) ama kabartma tozu koysaydım bu kadar güzel olur muydu yaaa:)Süper sevdim, süper yedim rejim de diyet te gündemden düştü, hayırlı olsun...:)))



TURGUT ÖZAKMAN-CUMHURİYET II
Türk Mucizesi

Bilgi Yayınları
2010 Basım-653 Sayfa
(Aynı yıl 21 baskı yapmış)

Türkiye üçlemesinin sonunda, 1923-1938 döneminde neler yapıldığını anlatan Turgut Özakman'ın harika kitabı.Cumhuriyet nasıl kuruldu, Cumhuriyetten sonraki dönemlerde neler yapıldı, eğitim,sanat,kültür,sanayi alanlarında ne gibi gelişmeler yaşandı, bunlara ışık tutuyor.Diğer üç kitabını göz yaşlarını içinde okuyunca , bunu da okumak için acele ediyordum.Kısmet bu zamana imiş.Bu arada Atatürk'ün kaç kitap okuduğunu çok merak ediyordum, çünkü okumayı çok sevdiğini biliyordum.Atatürk Yaşamı boyunca 3997 adet kitap okumuş,bunların bir kısmını Anıtkabir'i gezerken görme şansına sahip olmuştum.Bu kadar savaş ve yaşantı arasında ne kadar vefalı bir okurmuş.

Kitaptan hoşuma giden alıntılar:(bunlar oldukça fazla bu sebepten sadece bir kısmını paylaşabiliyorum):
''Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün mana ve şekilleriyle uygar bir toplum haline kavuşturmaktır.Devrimlerin asıl ilkesi budur.''

''Türkiye her konuda çağdaş,uygar, zengin, çalışkan, demokrat, barışçı, Avrupa ile aynı düzeyde, güzel bir ülke olacak.Eliyle yemek yiyen, yere tüküren, kadın döven, kızlarını satan, gülmekten utanan, resmi, heykeli günah sayan, cinci hocalardan yardım bekleyen, okuma yazma bilmez nesiller tarihe karışacaktır.''

''İç ya da dış deliler başımıza iş açmazlarsa, Türkiye dört-beş nesil sonra, çiçek gibi, misk gibi bir memleket olur.''

''Cumhuriyetimizin ve milletin ruhundan ilham alan prensiplerimizin, bir vücudun ortadan kaldırılması ile yok olacağını sananlar çok boş beyinli zavallılardır.Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır.Fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacak, Türk milleti uygarlık yolunda duraksamadan yürümeye devam edecektir.''

''Vatansever olmak vatandaş olmanın gereğidir.''

''İsmet İnönü-Ne yaptı Mustafa Kemal Paşa yahu?Vatanı mı sattı?Düşmanla iş birliği mi yaptı?Milletin ırzı, namusu, evi barkı yağmalanırken köşkünde, konağında keyfine mi baktı?Bir yıkıntıdan bağımsız bir devlet, orta çağda yaşayan zavallı, esir bir yığından başı dik bir millet çıkardı.Hayvanlar bile bu kadar nankör olmaz.''

''İsmet İnönü-Yüzyılın ve geleceğin Türk milletinden isteklerine kulaklarımızı tıkamak elimizden gelmiyor.Çünkü biz, geçmiş dönemlerin tam bir yıkım ile son bulduğuna tanık olan bir nesiliz.Bir insan cemiyetinde hayatın alameti okuyup yazmaktır.''

''Bir  cemiyette en muzır(zararlı) adam, ehliyetsiz olduğu halde salahiyet(yetki) sahibi olandır.''

''Gençler, benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler!Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnunum ve mutluyum.''

''İsmet İnönü- Devletimizin banisi ve milletimizin fedakar, sadık hadimi,
İnsanlık idealinin aşık ve mümtaz siması
Eşsiz kahraman Atatürk!
Vatan sana minnettardır.
Bütün ömrünü hizmetine verdiğin Türk milleti ile beraber senin huzurunda tazim ile eğiliyoruz.Bütün hayatında bize ruhundaki ateşten canlılık verdin.Emin ol aziz hatıran sönmez meşale olarak ruhlarımızı daima ateşli ve uyanık tutacaktır.''

4 Ekim 2011 Salı




YENİ KİTAPLARIM,YİNE KİTAPLARIM:)








Yeni kitaplarım bugün , uzun bekleyişlerin ardından yuvalarına kavuştular.Herhangi bir şeye benziyor mu bu sevinç hali bilmem , eski bir dosta kavuşmak , ne zaman döneceği belli olmayan bir yolcunun apansız gelivermesi hali belki de...Ne kadar mutlu oluyorum onlara kavuşunca.Önce hepsini okuyup bitirmek, sonra yeniden ve yeniden okumak arzusuyla kıvranıyorum adeta...Ancak elimde Turgut Özakman ' ın, Cumhuriyet'i var, önce onu bitirmeliyim, ayrıca yarıyı geçtim ve öylece kenara bırakılabilecek bir kitap değil kendisi...Her ne kadar çoook kalın olsa da:)Ben severim tuğla boyutunda kitaplar okumayı, hemen bitiverecek korkusu olmuyor...

Ve Oğluşumun kitapları:)




Okuma Arzumuz Hiç Bitmesin Canımmmm.......